En Sıcak Konular

SAĞLIĞI ÇÖKERTEN TEHLİKE

6 Nisan 2011 16:10 tsi
SAĞLIĞI ÇÖKERTEN TEHLİKE Sağlığı koruma ve hastalıkları önleme yerine, para getiren tıbbi işlemlere odaklanan performans anlayışı, sağlığın önündeki en büyük engel. www.aciamagercek.com

    

Sağlığı koruma ve hastalıkları önleme yerine, para getiren tıbbi işlemlere odaklanan performans anlayışı, sağlığın önündeki en büyük engel. Herkesi hasta, hastayı müşteri, doktoru da esnaf olarak gören bu sistem, sağlığın önünde bir duvar gibi duruyor. Sağlığa kavuşmak bu yüzden parasal engellerle dolu bir yarış. Bu engele takılanlar için sağlık, hastalık çölünde Leyla gibi bir serap.

   

Hastayı müşteriye indirgeyen bu yeni anlayış, korku tüneline sokulan müşterilere satılık hastalıkları dayatıyor. Hekimlik sanatı da sanat olmaktan çıkarak alışveriş merkezleri gibi dev hastanelerde seri imalata geçen konfeksiyon işine dönüşüyor. Sevilen, sayılan ve kutsal bir otorite gibi duran hekim algısı artık yok! Hekim yüzünüze değil bilgisayarın ekranına bakarken sizinle değil performansla ilgileniyor. Soğuk makinaların içinde, bilgisayarların  teşhis ve tedavisine sunulan, ölçülüp biçilen, performans borsasında işlem gören hastalık dünyasında yaşıyoruz. Sağlık ise paranın gücüne göre alınıp satılan tüketim malzemesi oldu. Sosyal güvenlik kurumunun paket programına giren hastalar, bu borsada ödenen para kadar hizmet alabiliyor. Hastanelerin sağlıksız salonlarında ‘sıradaki gelsin’ komutuyla harekete geçen hastalar, AVM’lerde alışveriş krizine girmiş müşteriler gibi köşe bucak şifa ararken geçim derdine düşen doktorlar, hastaları parapuan olarak görüyor. Koyun can derdinde, herkes yüksek puan peşinde.

Bu hastalıklı ortamda sağlık olur mu?

Hastayı parapuan olarak gören bu sistem, hekimin iyileştirici gücünü de paranın gücüne devrediyor. Paranın karşılığı ise her zaman sağlık olarak dönmediği için, müşterinin hekime olan saygı ve güveni sarsılıyor. Örneğin yaygın kanser olan hasta bir servet ödese bile iyileşemeyince doktora karşı tepki gösteriyor. Müşteri haline getirdiği hastayı kışkırtarak çatışma ortamı yaratan bu anlayış, iki tarafı mahkemelik hale getiriyor. Amerika’da hekimler kendilerini korumak için aldığı ücretin önemli bir kısmını sigortaya harcıyor. Hastalar ise, hastalıkları önlemek ve sağlığını korumak için değil, hasta olduktan sonra tedavi olabilmek için milyarlarca doları özel sigortalara ödemek zorunda. Artan sağlık harcamaları ise, kar etme telaşında olan sigorta şirketlerini hastalarla mahkemelik hale getiriyor. Türkiye’de de bu süreç başladı. Hekime şiddet ve tazminat davaları hızla artıyor. Bu hastalıklı ortamda sağlık olur mu?

Daha fazla kar etmek hırsıyla her alana yayılan bu anlayış, sağlığımızı yarış pistine çevirirken sağlık çalışanlarını da para hırsıyla koşturulan yarış atı yapıyor. Bu yarışta kullanılan ‘Performans’ adı verilen gavur icadı kırbacın amacı, sağlık sektöründe trilyon dolarlık küresel değirmeni döndüren bu yorgun atları koşturmak. Hedefi ise ilaç ve teknolojinin üretim dağlarını öğütmek. Bu değirmen, gerçekte hastalıkları değil sağlık ve hayatımızı öğütüyor. Uygulandığı her yerde hasta sayısını ve ölümleri azaltmıyor, aksine artırıyor.

Performansla hastalıklar azalmıyor tam tersine artıyor.

5 yıllık sonuçları açıklanan ‘Vasküler Risk’ araştırmasına göre, son 5 yılda stent ve baypas ameliyatı için hastaneye yatış oranı % 90 artarken, kalp krizi ve inmeye bağlı ölümler % 270 artmış bulunuyor. Kalp yetmezliği oranı ise HAPPY isimli araştırmaya göre, dünya ortalamasının 3 katına çıkmış, yani dünya ve olimpiyat şampiyonu olmuşuz haberimiz yok.

Birazcık aklı ve mantığı olan herkes şu soruyu sormaz mı? Milyarlarca dolara mal olan bu tedavilerin amacı kalp krizi ve inmeye bağlı ölümleri azaltmaksa, bu astronomik artışın nedeni nedir?  Burada bir çelişki yok mu?  Tedaviler artarken ölümler ve hastalıklar azalmıyor tam tersine inanılmaz derecede artıyor.  Peki niye tedavi oluyoruz?  Hastalıklar salgına dönüşsün diye mi?  Obesiteden hipertansiyona, diyabetten kalp yetmezliğine  yeterince salgına dönüşmedi mi? Başına geçirilen hastalık çuvalını sorgulamayan başka bir ülke var mı? Sağlık ve hayatımızın kilitlendiği karakutunun şifrelerini kim çözecek?

 

Bu felaketi sorgulayacak bir Allah’ın kulu yok mu?  

 

Hastaların kanı, canı ve gözyaşını paraya çeviren bu anlayışın gayesi sağlık değil, bitmek bilmeyen kazanma hırsı. Sağlık ve hastayı metalaştıran bu sistem, hastalıkları pazarlama görevi verdiği hekimi de komisyoncu durumuna düşürüyor. Sevap kazanmak için kurulan ecdat yadigarı kutsal vakıf şifahanelerinin yerini, kar etmezse kapatılmakla tehdit edilen hastaneler alıyor. Bu dev hastanelerin sağlığı koruma ve hastalıkları önleme işlevi ise budanmış durumda. Sosyal Güvenlik Kurumları ve hazinenin hastalık canavarını beslemek için oluk gibi akıttığı harcamaların devamı için gerekli olan bu! Hastalıkları önlerseniz, sürekli hasta üreten ve hastaya susayan bu sistem her an çökebilir. Oysa ki bu sistem yüzünden devlet ve toplum yapısı çöküyor, kimse farkında değil. SGK prim gelirleri, emekli aylıklarını bile karşılamıyor, kaldı ki çığ gibi artan hastalık harcamalarını nasıl karşılasın. Hastalıktan kırılan bir toplum çalışıp, üretip, kazanıp SGK’ya  ödeme yapabilir mi? Çocuklar ve gençlerde bile obesite, metabolik sendrom hızla artıyor.

Türk Nefroloji Derneği tarafından Sağlık Bakanlığı ve TÜBİTAK desteğiyle yapılan CREDİT isimli araştırma ise, sekiz milyon kişinin böbrek hastası olduğunu gösterdi. Yani her yetişkin 6 kişiden birinde kronik böbrek hastalığı bulunuyor. Gelsin performans puanları. Hastaların ızdırabı, kanı ve gözyaşını doktorların geçim kaynağı haline getirmenin amacı nedir? Can derdinde olan hastalar, kendilerine parapuan olarak bakılmasını istemiyor. Hastalar istemiyor, doktorlar şiddetle karşı çıkıyor, peki bu sistemi kim istiyor? Diyaliz ve böbrek nakline aday olan bu hastaların tedavisi için harcanacak emek ve kaynakları, hastalıkları önleyecek düzenlemeler için kullansak daha mantıklı olmaz mı? Olmasına olur da mahalle aralarına kadar yayılan bu sistem çöker. Hasta eden ve süründüren kaderimiz ne zaman değişecek? 

Paramızla hasta oluyoruz

 

Aşağıdaki rakamlar bu felaketin sinyallerini veriyor :

 

Kamu ilaç harcamaları 2003’de 5 milyar dolar iken 2006’da on milyar dolara çıktı. Depresyon  ilaçları tüketimi ise bu dönemde % 85 arttı. Kutu bazında ilaç tüketimi ise  eşdeğer ilaçların ucuz olması nedeniyle 2010’da inanılmaz derecede arttı. Mevcut performans sisteminin hekimleri daha çok poliklinik yapmaya teşvik etmesi nedeniyle, sadece son 3 ayda hem reçete sayısı hem de ilaç tüketimi yüzde 30 arttı. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde yapılan ameliyat sayısı ise 2002’ye göre 2005’de yüzde 270 arttı. Hastane sayısı, doktor sayısı ve ilaç satışı artmasına rağmen, tedavi nedeniyle azalması gereken hasta sayısı ise bu 3 yılda % 50 arttı. 

 

2008 yılında muayene olan hasta sayısı 6 yıl öncesine göre % 500 artarak 500 milyon hastaya ulaşmış.  Sağlığa harcadığımız para ise Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artmış. Sağlığa harcadığımız para son 9 yılda % 800 artmış olsa da bu artış % 800 sağlık anlamına gelmiyor, harcadığımız para sağlık olarak geri dönmüyor. Adeta paramızla hasta oluyor ve hastalık satın alıyoruz. Burada bir çelişki, bir kısır döngü yok mu ? Bir yıl içinde doktora başvuru sayısı 800 milyon olmuşsa, o toplum hasta bir toplumdur. Batının hasta adam dediği Osmanlı bile bu kadar hasta değildi. Hastalık salgını, aynı zamanda milli güvenlik sorunudur.

 

Harcadığımız paralar bize sağlık olarak değil hastalık olarak geri dönüyor yani paramızla hasta oluyoruz. Bu inanılmaz çelişkinin işaret ettiği felaket; sinsice sürdürülen bir hastalık savaşı değilse nedir? 

 

Uyarıyoruz ; Bu sistem hepimizi hasta ediyor

 

Bu dönemde İlaç tüketimi % 300 artarken hasta sayısı azalacağına % 500 artmış. Burada bir çelişki yok mu? Acaba ithal edilen kopya ilaçlar etki etmiyor mu? Veya yan etki mi yapıyor?   Bu mutlaka araştırılması gereken çok ciddi sağlık sorunu. En modern tansiyon ilaçlarını kullanmamıza rağmen tedavide başarı oranımız maalesef % 14. Büyük çoğunluk olan % 86 hasta ise çaresiz. Aynı durum kolesterol ilaçları içinde geçerli. Hedef değerlere ulaşmada başarı oranı çok düşük. 

 

Neden bu konuları medyada sabahlara kadar tartışmıyoruz? Çok mu önemsiz? Toplumu imhaya dönüşen bu felaket karşışında söyleyecek lafımız yok mudur? Uzaylı yaratıklarla, UFO’larla, hurilerle, tarihi masallarla toplumu uyutma daha ne kadar sürecek? Toplumu yozlaştıran zihinsel işgal ne zaman sona erecek?

 

Fazla para harcama sağlık anlamına gelmiyor

 

Performans rüzgarının estiği bu dönemde hastalıklara harcanan para kat kat artmasına rağmen, halkımız eskisinden daha sağlıklı değil. Hatta giderek daha hasta bir topluma dönüşüyor. Her gün yeni bir hastane açmakla, doktor, ilaç ve ileri teknoloji ithal etmekle meşgulüz. Ancak, daha fazla para harcama, daha iyi sağlık anlamına gelmiyor. Performans uygulayan ABD’de kişi başına 6.000 dolarlık harcamaya rağmen toplum hastalıktan sürünüyor. Koruyucu hekimlik uygulayan Küba ise 250 dolar harcamayla sağlıkta herkesi imrendiriyor. 24 kat fazla sağlık harcaması ABD’yi daha sağlıklı yapamıyor.

 

Sağlık; sebep - sonuç ilişkisine bağlı

 

Hastalıklara yol açan sebepleri önlerseniz, hastalıkların kötü sonuçlarıyla sağlık ve hayatınızı tüketmezsiniz. Keşke biz de hastalıkların kökünü kurutan bir politika izleseydik ve bu yüzden her ay bir hastane açtığımız için değil, kapattığımız için övünseydik. Çözüm diye dayatılan her şey, trilyon dolarlık küresel sektörü şişirmekten başka işe yaramıyor. Milyarlarca dolarlık sağlık harcamasını saadet zinciri haline gelmiş küresel hastane zincirlerine, ilaç ve teknoloji şirketlerine, vermesine verelim de, hastalıkları önleme karşılığında versek ve sağlığımızı korumuş olsak daha mantıklı olmaz mı?  Önlenebilir hastalıkların yol açtığı organ yetmezliği olan hasta sayısı ise bu dönemde 4 kat artarken,  bu hastaların tedavisi için her yıl 4 milyar dolar harcıyoruz. Önlemek ve korumak çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olmasına rağmen milyarlarca doları da böbrek, karaciğer, kalp nakilleri için harcayacağız. Sağlıklı yaşamanın bilimsel formüllerini uygulamak neden kimsenin aklına gelmiyor?

 

Bu kadar hastaya SGK dayanır mı?

Hasta sayısı artmış, muayene sayısı rekor kırmış herkes bununla övünüyor. Hastalar ise cep telefonlarına gelen mesajlarla ellerinde filmler, tahliller, dosyalar, ilaç torbaları ile bedava çekap modasına uymuş, dev hastaneleri tavaf ediyor. Tekrar tekrar anjiyo olanlar, baypas olanlar, damarlarına pırlanta yüzük taktırmış gibi stentten bahsedenler… Sanki hasta olmak imtiyaz, tedavi olmak bir lütuf! Ne biçim bir moda, nasıl bir anlayış? SGK’ nın devr-i daim  makinası sürekli çalışıyor. Bu kadar hastaya ne ilaç, ne doktor ne de para dayanır.

Ecnebilerin akıl oyunu performans sisteminde, herkes para puan peşinden koşarken koruyucu sağlık önlemleri alınmadığı için şeker hastalığı, hipertansiyon, kolesterol, metabolik sendrom, koroner kalp hastalığı, kalp yetmezliği çığ gibi artıyor. 

PURE isimli araştırmanın sonuçları ise tam bir felaket :  Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarm veriyor. Metabolik Sendrom Derneği tarafından yürütülen araştırmanın 2010'da açıklanan  verilerine göre, her iki kişiden birinde şişmanlık, her dört kişiden birinde şeker bozukluğu saptandı. Toplumun % 42'sinde hipertansiyon, % 52'sinde şişmanlık, % 54'ünde yüksek kolesterol saptandı. Halkın % 2'si inme, % 6'sı da kalp krizi geçirmiş durumda.  Yani 4.4 milyon kişi kalp krizi geçirmiş. Metabolik sendrom ise Türkiye için bir salgın: % 43 !

Mahalle aralarına kadar yayılan hastanelerde, herkesin farklı teşhis ve tedavi önermesinden herkesin ruh sağlığı bozuldu. Toplum depresyon ve panik içinde. İnanmayan varsa, gazetelere ve televizyona göz atsın veya trafiğe çıksın yeter. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün Akıl Sağlığı raporunda, 21 OECD ülkesi arasında şampiyon olduk.

Hastalıkları önlerseniz sistem çöker

Hastalık için yapılması gereken hastalıklarla boğuşmak iken, sağlık için yapılması gereken; hastalıklara yol açan risk faktörlerinin önlenmesidir. Eski Çin’de 4600 yıl önce başarıyla uygulanan bu sistemde, doktorların geliri hasta sayısına göre değil toplumun sağlık durumuna göre artıyordu. Yani hasta sayısı arttıkça doktor geliri azalıyor, hasta sayısı azalıp sağlıklı insan sayısı arttıkça, toplum sağlıklı hale geldikçe doktorun geliri artıyordu. Sistem, hastalıktan değil sağlıktan besleniyordu. Salgın hastalık halinde o bölgeden sorumlu doktor her şeyini kaybediyordu. Bu yüzden doktorlar tüm varlıklarını, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın korunmasına adamışlardı. Ülkemizde ise doktorlar, artık sağlıktan değil hastalıktan para kazanıyor.

Sağlığı korumanın değil, hastalıkların para ettiği performans adı verilen dış kaynaklı sistemde, ne kadar hasta bakar, ne kadar ameliyat yaparsanız o kadar para kazanıyorsunuz. Daha fazla para kazanmanın yolu daha fazla hastalıktan geçiyor. Ranta dayalı hastalık sistemi kuran performans virüsü ahlaki, insani ve vicdani değerleri yok ederken hekimleri paramatik robotlara dönüştürüyor. Hastalıkları önlemeyi ve bilimi esas alan hekimleri çıldırtan, işte bu anlayış. Hekimler bilimsel özgürlük ve insani değerlerini kaybetmek istemiyor. Hekimler beyinlerine taksimetre takılmasını istemiyor.

Performans sistemiyle, hekimin ve hastanın robotlaştığı, sağlığın ise metalaştığı duygusuz ve vicdansız bir dünyaya geçiyoruz. Böyle bir ortamda hastalıkların azmasına ve satılık hastalıkların artmasına şaşmamak gerekir. Özellikle hukuk, ahlak ve insani değerlerin iflas ettiği ve en yüce değerin para olduğu toplumlarda güven duygusu da yok olacaktır. Böyle bir toplum ise bedensel, ruhsal ve sosyal yönden her türlü hastalık, kötülük ve yolsuzluğa açık, sağlıksız bir toplum olacaktır.

Özetle sağlığı ticarileştiren ve daha fazla para kazanmaya dayanan ecnebi sistemi; zincir hastaneler, ithal doktorlar ve milyar dolarlar getiriyor. Hastalıkları önleme, sağlığı koruma yani yaşadığımız akvaryumu temizleme ise ecnebilerin dayattığı sistem için çöküş getiriyor. Hastalıkları önlerseniz zincir hastaneler, ilaçlar, cihazlar ve gittikçe büyüyen trilyon dolarlık sektör ne olacak?

İnancımız, kötülüğü(hastalığı) önlemeyi, sağlığı(iyiliği) korumayı emrediyor.

Ecdad yadigarı Haseki, Haydarpaşa, Vakıf Guraba gibi vakıf hastanelerin başını çektiği Osmanlı sisteminde; para kazanma değil, hayır işleme, sevap kazanma anlayışı hakimdi. Bizim inatla peşine takıldığımız ecnebi sisteminde ise sevap yok, hastayı kurbanlık puan olarak gören, doktorları para peşinde koşturan, herkesi birbirine düşüren fitne ve kul hakkı yeme var.

Bunca bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen, bu sistem yüzünden hasta sayısı azalacağına artıyor. Ne bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, ne mahalle aralarına kadar yayılan dev hastaneler ve ne de giydiğimiz kırmızılar kötü kaderimizi değiştiremiyor. Neden acaba? Başarısızlığın nedenleri ve çarelerinden habersiz, önce hasta oluyor sonra tedavi oluyoruz. Daha mısır şekeri ve GDO’lu maddeleri bile yasaklayamadık.

Boyun eğdiğimiz bu kaderi sorgulayacak kimse yok mu?

Hasta eden bu yaşam tarzı yüzünden, sağlık ve hayatımız tükeniyor. Bilim dünyamız ve aydınlarımız bu kötü kader için ne diyor acaba? Çare ; performans mı, doktor İthali mi, yoksa sağlığı koruma mı? Bilimsel çözümün yolu bellidir : Bilim adamları çözümü önerir, aydınlar tartışır, yönetimler uygular. Aydınlar neyi tartışıyor? Cennette kaç huri, melekler kaç kanatlı veya malum konular… Amerika ve Avrupa’da uygulanan Koruyucu Kardiyoloji uzmanlığı neden ülkemizde yok? Bu büyük eksikliği ne zaman gidereceğiz? Kimden izin almamız gerekiyor?

Her köşe başına dikilen hastaneleri sağlıkta gelişme olarak yorumlayan ve sonra da bu hastanelere davul zurnayla ithal doktor arayanlara, şu gerçeği bir kere daha hatırlatalım:

Bilimin, aklın ve İslamın gereği, hastalıkları ve kötülükleri olmadan önlemektir. Yoksa hastalık, kötülük ve yolsuzluk toplumsal çürümeye yol açtıktan sonra her yere hastane, hapishane, karakol, mahkeme ve alkol tedavi merkezi açmak değildir. Koruyucu sağlık, koruyucu hukuk ve koruyucu toplum mühendisliği esastır. Bir kişiyi tedavi eden bir sevap kazanır. Toplumu koruyan ve toplum için çalışan sonsuz sevap kazanır. Aklı koruma, nesli koruma, ahlakı koruma, adaleti koruma ve sağlığı koruma İslamın temelidir. Hastalıktan sonra tedavi, para puan kazandırsa da ikincil öneme sahiptir. Kötülük ve hastalığın çaresi önlemektir. Tecavüzleri önlemek için sermaye ithali nasıl ki çözüm değilse, hastalıkları önlemek, sağlığı korumak yerine performans ve doktor ithali, sağlık için çözüm değildir. Çünkü bir süre sonra ithal ettiğiniz doktorlar da hasta olunca onlara kim bakacaktır?

Hastayı parapuan olarak gören bu yanlıştan geri dönülmelidir.

Eldeki kanıtlar, performansın uygulandığı dönemde hastalıkların patlama yaptığını ve sağlığımızın tehlikeye girdiğini çok net olarak gösteriyor. Bunun nedeni, performans sisteminde sağlığı koruyan işlemlerin para etmeyişi yüzünden sağlığın çöküşüdür. Örneğin, diyabetten hipertansiyona, kolesterolden kalp hastalıklarına kadar bir düzine hastalığa yol açan obesiteyle mücadeleyle kimse ilgilenmediği için hastalıklar adeta salgın halini almıştır.

EUROASPİRE çalışması, kalp krizi geçiren hastalarda obesite, sigara, egzersiz gibi temel önleyici konuların ülkemizde havada kaldığını gösterdi. Çünkü bunlarla ilgilenmek, asıl para puan getiren anjiyo, stent gibi işlemlere zaman kalmayacağı için cezalandırılmak anlamına geliyor. Hastaya iyilik, doktora düşük maaş olarak geri döndüğü için ceza anlamını taşıyor.

Performans sistemi, bıçak parasını da paket fiyatlara bağlayarak yasal hale getiriyor. Yapılan işlemler bıçak parası olarak geri dönüyor. Değişen sadece şu: hastalar borcunu SGK vasıtasıyla ödüyor. Hasta için doktora ödenen para yine hastanın SGK’da biriken parası. Formül basit: Ne kadar bıçak, o kadar para puan. Ancak ne  hikmetse bu yöntemin uygulandığı ülkemizde sağlık değil hastalıklar artıyor. Bilimsel araştırmalarda bir yöntem veya ilacın, % 10 gibi düşük bir oranda bile ölümü artırması halinde, araştırmanın derhal sonlandırılması, yöntemin yasaklanması gerekiyor. Aksi durum insanlık suçu olarak kabul ediliyor.

İnsanlık vicdanını ve genel ahlakı kanatan bu anlayış mutlaka değişmelidir ama nasıl? Performans yönetmeliği, piyasa tanrısının değişmez kutsal metinleri değilse, o takdirde hastalıkları önleyen işlemlere puan verilerek, sağlığı koruyan şekle dönüştürülmelidir. Tabii hastalıklardan beslenen küresel piyasa tanrısı müsaade ederse. 

İnancımız, kötülüğü(hastalığı) önlemeyi, sağlığı(iyiliği) korumayı emrediyor.

........................................................................................................................................................

 

Onlar öyle kimselerdir ki, kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, …iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Kuran-ı Kerim » 22 / HACC - 41

 

Süper doktorlar hastalıkları önler, vasat doktorlar erken teşhis ve tedavi eder,  inferiör(rantçı) doktorlar ise hastalıklar ilerledikten sonra puan kazanır. Huang Dee : Nai Ching (Milattan 2600 yıl önce yazılan 1. Çin Tıp Kitabı)

Hangi İstiklal var ki, ecnebilerin nasihat ve planlarıyla yükselebilsin.  ATATÜRK 6 Mart 1922, TBMM   

KAYNAKLAR 1.  Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap 8. Baskı, 2008

2.  Böbrek hastalığında dünya şampiyonuyuz. http://bizimsaglik.com/c/ho.asp?Pagenum=11&id=6455&yid=-1&

3.  Altun B,Arıcı M, Nergizoglu G, et al . Hypertens. 2005 ;23(10):1817-23

4.  ''Vasküler Risk Çalışması''    sonuçları açıklandı. http://www.sdplatform.com/Haber.aspx?HID=2510

5.  Türk Kardiyoloji Derneği Ulusal kalp sağlığı raporu �" 2007 http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=432

6.  'Happy' araştırması. http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-kardiyologlar-istanbul8217da-toplandi-676-405-6680.html       7. Arici  M, Turgan, C, Altun B, et al. J  Hypertension 2010; 28(2): 240-44. 8. TURDEP-1 ve TURDEP-2 (2010) HEM BEL HEM KALÇA BÜYÜYOR. http://kongresunumgazetesi.com/archives/933  9.  Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarmı ! PURE -2010.   http://www.sagliktagundem.com/haber/turkiye_de_sismanlik_ve_diyabet_alarmi.htm 10.  Organ naklinde 'can alıcı' gerçekler. http://www.saglikaktuel.com/haber/organ-naklinde-can-alici-gercekler-3683.htm 11.  ACCF/AHA Guidelines for the Diagnosis and Management Heart  Failure in Adults. Circulation 2009;119(14):1977-2016. 12.  ESC Guidelines for the diagnosis and treatment of acute and chronic heart failure 2008 Eur. Heart J. 2008;29:2388-2442 (1). 13.  Türkiye’de verem hızla artıyor. 20.12.2005 http://www.ntvmsnbc.com/news/354561.asp - 16k  14.  Doktor bir, hasta bin! NTV: 14:28 tsi 26 Mart 2006http://www.ntvmsnbc.com/news/366644.asp  15.  Yılmaz  N: Neden GDO'ya hayır!, Kızılcık   Dergisi. T.Ü.Gıda Mühendisliği, Mayıs-Haziran 2006  16.  Capital dergisi: Sağlık yatırımları. Temmuz 2007, s:126-130   17.  Son üç ayda ilaç tüketimi yüzde 30 arttı.



Bu haber 6,005 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,024 µs