En Sıcak Konular

KATKI MADDELİ GIDALAR

20 Ağustos 2008 15:33 tsi
KATKI MADDELİ GIDALAR

Gıdalara renk ve tat vermek için kullanılan katkı maddeleri, insan sağlığını tehdit ediyor. Yiyecek ve içeceklerin bozulmalarını önlemek ve raf ömrünü uzatmak için de sıklıkla kullanılan katkı maddeleri, en çok çocukları etkiliyor. Yol açtığı hastalıkların en basiti ise zeka geriliği...   

Ebeveynleri dikkatli olmaları konusunda uyaran İngiliz Gıda Standartları Ajansı, katkı maddelerinin çocuklarda davranış bozukluğuna sebep olduğunu vurguluyor. Yapılan araştırmalar, katkı maddelerinin zekâ geriliği, hiperaktivite, astım, dikkat bozukluğu ve obezite gibi pek çok hastalığa da sebep olduğunu ortaya koyuyor. Üstelik yapılan her yeni çalışma bir önceki araştırmada zararsız bulunan katkı maddesinin, zaman içinde vücutta birikim yaparak zarar verici boyutlara ulaşabileceğini gösteriyor. Gelecek 10 yıl içinde kanser hastalıklarının yüzde 60 oranında artacağını öngören Dünya Sağlık Örgütü ise bu çoğalmanın önemli bir nedeninin beslenme olduğunu açıklıyor.

Risklerden habersiziz  

Son yıllarda, katkı maddesi içeren yiyecek ve içeceklerin tüketiminde büyük artış var. Özellikle şehirde yaşayan ve çalışan birçok kişi, pratik olduğu için hazır gıdalara yöneliyor. Ancak katkı maddeleri konusunda yeterince bilgilendirilmeyen tüketici risklerden habersiz. Gıda ürünlerindeki bazı ibareler tüketiciyi yanıltıyor. Örneğin, 'koruyucu madde içermez' ibaresi yüzde 100 katkısızmış gibi anlaşılıyor. Bazı ürünlerde de 'katkı maddesi yoktur' denmesine rağmen yapılan analizler sonucu katkı maddesi içerdiği ortaya çıkıyor.

Gıda Standartları Ajansı Bilim Kurulu'nun başkanı Dr. Andrew Wadge, anne-babaların katkı maddesi içeren gıdaları çocuklarında kullanmayarak onları koruyabileceklerini vurguluyor. Katkı maddelerinin hiçbir besleyici değerinin olmadığını söyleyen Wadge, "Bir yaşına kadar çocuklar için üretilen gıdalarda çok sıkı kısıtlamalar ve denetimler var. Fakat aynı kısıtlama ve denetim çocukların beyin ve sinir sisteminin geliştiği asıl dönem olan bir yaş sonrasında esnekleşiyor. Hâlbuki ilerleyen yaşlar çocuğun beyin gelişimi için de çok önemli." diye konuşuyor. 

Dr. Andrew Wadge, katkı maddelerinin, çocuklarda zeka gelişimini engellediği, hiperaktivite, astım, dikkat bozukluğu ve obezite gibi pek çok hastalığa sebep olduğu konusunda araştırmaların bulunduğuna dikkat çekiyor. Memorial Hastanesi Medikal Estetik Bölüm Başkanı Doktor Seran Göçer ise özellikle çocukların doğal gıdalarla beslenmesi gerektiğini söylüyor. Katkı maddelerinin yanı sıra sera ürünü yerine, mevsiminde yetişen sebze-meyvelerin tüketilmesi tavsiyesinde bulunuyor. Özellikle kanser konusunda yapılan son araştırmaların kanser ve beslenme alışkanlığı arasındaki bağlantıları işaret ettiğini dile getiren Göçer, katkı maddesi içermeyen doğal ürünler ile beslenerek bağışıklık sistemini güçlendirmenin hastalıklardan korunmak için etkili bir yöntem olduğunu vurguluyor.

E katkı maddeleri nelerde var?  

İçeceklerden ketçaplara kadar birçok gıdada kullanılan ve ürünlerin raf ömrünü iki yıla kadar uzatan E211 kodlu sodyum benzoat, dondurma, şeker ve bisküvilerde kullanılan E102 kodlu tartrazin, yine şekerlere eklenen E104 kodlu kinolin sarısı birçok üründe bulunuyor.
 
Nergihan Çelen – Zaman  

iyibilgi alarm 29 Aralık 2007

Obezite(Şişmanlık):

"İklim Değişikliği Kadar Acil!"

Yapılan bir araştırmaya göre; diyet yaparak aşırı kilolarından kurtulan kişiler, uzun müddet kilolarını muhafaza etmek istiyorlarsa; günde 90 dakika egzersiz yapmaları gerekiyor. Ayrıca beslenme araştırmalarından elde edilen bulgular, Dünya liderlerini; obezite sorununu, iklim değişikliği kadar ciddi ve acele bir şekilde ele almaya ve çözüme kavuşturmaya çağırıyor.  

Brown Üniversitesi psikiyatri ve insan davranışları profesörü Rena Wing, Boston'daki, Bilimin Gelişimi isimli toplantıda; fazla kilolardan uzun süre uzak kalabilmek için, günde 60 ila 90 dakikalık egzersizlerin zorunlu olduğunu söyledi. 5.000'den fazla erkek ve kadın üzerinde araştırma yapıldı. Bu sonuçlara göre, adaylarda, ortalama olarak yaklaşık 30 kg. kilo kaybı oldu ve 6 yıldır da bu kilolarını koruyorlar.

Prof. Wing, diyetlerde başarılı olanların fiziksel aktivitelerinin, daha yüksek seviyede olduğunu ve bilinçli olarak yeme alışkanlıklarını kontrol ettiklerini söylüyor. Bunlar şu anlama geliyor ki; hafta boyunca istikrarlı bir diyet takip edilmeli ve ilk kilo alma belirtilerinde, derhal çabuk çözüm getiren tedbirler alınmalıdır. Prof. Wing:

"Bunun başka bir yolu yok. Eğer kilo vermek ve verdiğiniz kiloları bir daha geri almamak istiyorsanız, gerçekten de yaşam tarzınızı değiştirmelisiniz. Özellikle de fazla kilolarınız varsa veya aile geçmişinizde obezite varsa; daha sağlıklı bir kiloya sahip olabilmek için, aldığınız kalorileri ciddi anlamda azaltmalısınız. Ayrıca fiziksel aktivitelerinizi arttırmalı ve sahip olmak istediğiniz kiloyu, hiç aklınızdan çıkarmamanız gereklidir."

İngiltere'de, yetişkinlerin beşte birinden fazlası obez ve geriye kalan erkeklerin yarısı ve kadınların üçte biri ise fazla kilolu. Obezite; kalp hastalıkları, diyabet ve prematüre bebek ölümleri ile bağlantılıdır. 2015 yılına kadar 2,3 milyar yetişkinin, aşırı kilolu ve bunlardan 700 milyonunun da obez, olacağı öngörülüyor. Uluslararası Obezite Çalışma Kolu başkanı Philip James, seminerde şunları dile getirdi:

"İnsanların, şişmanlamalarına sebep olan ortamı değiştirebilmek için, acil önlemler alınmalı. Obezite, bütün toplumlar için problem teşkil etmektedir. Yaşam şartları, obezite salgınını daha da büyütecek hale geldiği için, İnsanları kilo almaya yatkın olmakla suçlamak, artık kabul edilemez bir görüştür."

Philip James, sözlerine şu düşüncesini de ekledi:

"İnsanlara, yemek yeme alışkanlıkları veya günlük aktiviteleri konusunda yapacakları küçük değişiklikler sonuncunda, obezite probleminin aniden ve olağanüstü bir şekilde kolayca çözüleceğini söylemek, çok safça bir söylemdir."

Besin sektörü açısından olaya baktığımızda, üstesinden gelinmesi gereken en önemli sorun; yüksek enerjili yiyeceklerin tanıtımının ve özendirilmesinin azaltılması ve bolca sergilenmesinin önüne geçilmesidir.   

Güncelleme: 18/05/2008
Kaynak: "Exercise Essential to Keeping Weight Off After Dieting, Says Nutritionist", guardian.co.uk, Çev. Yusuf Güldoğan, 18/02/2008.

 ....................................................................................................................................................

İşte içecekler ile ilgili tüm gerçekler!

 

Hergün çokça tükettiğimiz ve faydalı olduğunu zannettiğimiz bir çok içeceğin aslında sağlığımızı ciddi ciddi tehdit ettiğinden haberdar mıyız? Peki DNA'mızı olumsuz yönde etkileyen hangileri?

 

İşte gazlı içecekler, meyve suları, mayalı içecekler ve bitki çayları ilgili tüm gerçekler… Hangisi hasta eder, hangisi sağlık verir?

Asitli içecekler osteoporoza sebep oluyor!

Hangi marka olursa olsun, asitli içeceklerin aslında içeriği bir çeşit zehir. Yapılan bir çok araştırma; küçük yaşlardan itibaren asitli içecek içen çocuklarda, kemik kırıklarında artış olduğunu göstermiş. Açıklaması da çok basit. Bir bardak asitli içecek içildiği zaman, vücut bunu alkaliye çevirmek için 31 bardak alkali su tüketmek zorunda ki kendine zararı dokunmasın. Tabii vücudumuzun dili olmadığı için “ hadi bakalım şimdi 31 bardak alkali su bulda iç” diyemiyor. Peki, ne yapıyor bu asidi nötralize etmek için, kemik ve dişlerimizden kalsiyum çekiyor. Azalan kalsiyum da, kemik kırıklarına ve diş çürüklerine yol açıyor.

"DNA’yı tamamen devre dışı bırakıyor, sinir sistemini harap ediyor"

İngiliz Independent on Sunday gazetesinin manşetten verdiği habere göre, Sheffield Üniversitesi'nin maya hücreleri üzerinde yaptığı araştırmada, sodyum benzoat (E211) adlı koruyucu maddenin, hücrelerin "güç istasyonu" olarak tanımlanan mitokondride DNA hasarına yol açtığı görülmüş. Araştırmayı yapan moleküler biyoloji ve biyoteknoloji profesörü Peter Piper, "Bu kimyasal maddeler mitokondrideki DNA'yı tamamen devre dışı bırakıyor" demiş.

Mitokondrinin oksijeni enerjiye dönüştürdüğünü söyleyen Prof. Piper, "Buradaki hasar, hücrelerin ciddi şekilde bozulmasına yol açıyor. DNA'nın zarar görmesiyle, parkinson, sinir sistemi bozukluğu hastalıkları ve yaşlanma arasında bir bağ bulunuyor" diyor.

Gazlı içecek yerine bitki çayı için...

Gazlı içeceklerin sebep olduğu bir diğer problem ise, çay, kahve ve alkol gibi su atıcı diüretik etkiye sahip olması Bu içeceklerin hepsi sindirim sistemini olumsuz etkileyebilir. Günlük sıvı ihtiyacımızı karşılamak için bitki çayları, besleyici çorbalar ve etsuları, ayran gibi mayalı içecekler ve saf su içmek çok daha sağlıklı. Bu içecekler sindirim sistemine zarar değil, fayda verirler.

Sporcu içecekleri kramplara neden oluyor

Spor yapan öğrencilere hareket ederken kaybettikleri elektrolitleri geri kazandırmak amacıyla "ergojenik destek" adıyla içecekler veriliyor. Bu içecekler üç nedenle sakıncalı Bir, diüretik etkileri olduğu için kaybolan suyu kazandırıcı değil, suyu dışarı atıcı etki yaparlar. İki, çoğu insan hareket sırasında az elektrolit kaybeder. Bu elektrolitler de su içmekle, ayran içmekle ve deniz tuzu/kaya tuzu içeren bir diyetle beslenme yoluyla doğal yoldan vücuda alınabilir. Üç, susamış çocuklara şeker içeren bu içecekleri verdiğinizde şekerin sindirimi için kan mideye gider. Kanın yerinin değişmesi vücudun diğer organlarında kan hacmini düşürür. Bu da kramplara veya ısı nedeniyle ortaya çıkan rahatsızlıklara neden olur.

AB ülkeleri enerji içeceklerini tartışıyor

Gazlı içecekler endüstrisi son keşfi olarak normalden çok daha yüksek oranda kafein ve diğer uyarıcılar içeren enerji içeceklerini üretti. Aralık 2000'de The Lancet'ta yayınlanan bir makaleye göre, 18 yaşında bir gencin basketbol oynarken ölmesi üzerine İrlanda hükümeti enerji içecekleri hakkında "acil araştırma" yaptırılması kararını aldı. Ölen genç ("Red Bull" isimli) enerji veren bu içecekten üç kutu içmişti. Makaleye göre, hafif sarhoş olmuş gençlerin bu içecekleri içmesiyle gece yarısı şiddet olaylarında da artış yaşandığı gözlemlenmiş. Şiddet olaylarının çapı nedeniyle, İrlanda'da bazı işletmeler enerji içeceği satmayı reddetmiş. Tüm AB ülkeleri bu konuyu ciddiye alarak bilim komitelerinden enerji içecekleri hakkında araştırma yapmalarını istemişler ancak ABD'de henüz bu konuda araştırma yapmamış.

"Kızlarda kola tüketimi ve kemik kırılmaları arasında kuvvetli bir bağ bulunuyor"

Son 30 yılda gazlı içecek tüketimini artan osteoporoz ve kemik kırılmaları ile ilişkilendiren araştırmalar yayınlanmaya başladı Yeni bulgulara göre kalsiyum ve diğer minerallerin eksikliği ve bunlar nedeniyle kemik kırılmaları artış gösterdi. 1994 yılında Adolesan Sağlığı dergisinde yayınlanan bir araştırma 76 kız, 51 erkek çocuk üzerinde "kızlarda kola tüketimi ve kemik kırılmaları arasında kuvvetli bir bağ" bulunduğunu bildirmişti. Yüksek kalsiyum alımı bir oranda koruma sağlıyordu. Erkek çocuklarda, sadece düşük kalorili bir diyet kemik kırılmaları ile ilişkiliydi. Araştırma aşağıdaki sonuç ile aktarılmıştı " Gazlı içeceklerin yüksek oranda tüketimi ve sütün daha az içilmesi, genç kız ve kadınlarda, hayatlarının ilerleyen dönemlerinde osteoporoza daha açık olmalarına neden olarak toplum sağlığını tehdit etmektedir."

Haziran 2000'de "Pediatri ve Adölesan Tıbbı" dergisinde yayınlanan başka bir çalışma ise okul çağındaki 460 kız çocuğu üzerinde yapıldı. Bu çalışmaya göre de "gazlı içecekler kemik kırılmaları ile yakından ilişkili" idi. Fosforik asit ve diş çürümesi

Dişleri de çürütüyor

Gazlı içecekler artık her okulda satılmaya başladığından beri diş hekimlerinin fark ettiği bir sorun var Aslında sadece yaşlılarda görülebilecek diş minesi kaybıyla, çocukların dişleri sararmaya başladı. Bunun sorumlusu ise, diş çürümesinin yanı sıra sindirim sorunları ve kemik kaybına da yol açabilen fosforik asit. Diş hekimleri, düzenli olarak gazlı içecek içen genç kız ve erkeklerde ön dişlerin diş minesinin tamamen kaybolduğunu belirtiyorlar.

Normalde tükürük salgımız 7.4 pH derecesi ile hafif alkalidir. Gençlerde olduğu gibi, bütün gün gazlı içecek içildiğinde, fosforik asit tükürük pH'ını asidik seviyelere düşürür. Asidik tükürük salgısını tamponlamak ve pH dengesini tekrar 7'ye getirmek için vücut dişlerden kalsiyum iyonlarını çeker. Bunun sonucunda diş minesi hızla yok olur.

"Meyve sularının içinde böcek ilacı kalıntıları olabilir"

Tüketiciler genellikle, gazlı içeceklerden daha sağlıklı olduğu düşüncesiyle meyve sularını tercih ediyorlar. Aslında, meyve suyu üretimi son derece endüstriyel bir işlem. Örneğin portakal suyu, devasa miktarlarda üretiliyor. Portakallar bütün olarak sıkılıp tankın içine gidiyor, bu da demektir ki, portakal kabuğundaki kimyasal böcek ilacı kalıntılarını da içiyoruz. Meyve suları yüksek sıcaklıklarda pastörize edilmelerine rağmen ısıya ve basınca dayanıklı mantarlar meyve suyunda yaşayabilir. Soya proteini ve pektinden yapılan bir bileşim portakal suyuna opak bir görünüm vermek ve tortunun dibe çökmesini engellemek için kullanılır.

Üzüm gibi diğer meyvelerin suları, meyve üretiminde kullanılan florid içerikli böcek ilaçları nedeniyle daha büyük risk taşır. Meyve sularının şeker içeriği yüksektir ve dişlere en az gazlı içecekler kadar zararı vardır!

Eğer meyve suyu içmek istiyorsanız, kendi meyve suyunuzu, kimyasal böcek-tarım ilacı kullanılmamış, organik olarak üretilmiş meyvelerden, kendiniz sıkın Elde ettiğiniz meyve suyunu su veya maden suyu ile hafif inceltebilirsiniz. Bir lokantaya gittiğinizde ise maden suyunu içine bir dilim limonla isteyip içebilirsiniz.

Ayran çok faydalı…

Bunlara ilaveten, ayran gibi mayalı içecekleri bol bol tüketebilirsiniz. Bu tür içecekler bağırsak yapısına yardımcıdır. Bağırsak ve peklik sorunlarına iyi gelir, emzirme döneminde sütü çoğaltır, hastaları güçlendirir ve tüm vücuda kuvvet verir.

İşte gazlı içecekleri çocuklara içirmememiz için, iki esaslı neden daha!

Bu asitli içeceklerin bazılarının içinde % 0.5 gr. etil alkol bulunabilmektedir Yani gazlı bir içeceğin 330 ml'lik bir kutusunda 10 ml. , yani yaklaşık olarak şaraptakine (ki şarapta %15 etil alkol bulunduğu göz önüne alınırsa) eşit değerde etil alkol söz konusudur. Alkolün etkileri konusunda ise bu saatten sonra çok fazla söze de gerek yok sanırız.

250 ml’lik bir bardak içecekte 83.3 ml kafein bulunmaktadır. Kafeinli maddelerin kullanımının sonucunda; huzursuzluk, sinirlilik, heyecan, uykusuzluk, yüz kızarıklılığı, fazla idrar ve sindirim şikâyetleri gibi rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır. İşte gazlı içecekleri çocuklara içirmememiz için, iki esaslı neden daha!

Şu an eminiz; bir çok okuyucu içlerinden şu soruyu geçiriyorlar. “İyi, güzel, üstelik çok da iyi anladık ancak, çocukları bu içeceklerden nasıl vazgeçireceğiz?” Efendim. İlk önce kendiniz içmeyeceksiniz. Çünkü, çocuğunuz öncelikle sizi örnek alacak. Sonra onlara bu tür içeceklerin zararlarını anlatacaksınız. Alternatif olarak onlara ayran, taze sıkılmış meyve suyu önerebilirsiniz, hatta meyve suyu sıkma ya da ayran yapma işlemini kendilerine yaptırırsanız; kendilerini önemli bir şey yapmayı becerebildikleri için mutlu hissedecekler ve kendi imalatlarına daha da sahip çıkacaklardır. Belki de canı meyve suyu istediğinden değil, meyve suyu sıkmak istediğinden, içecek talepleri yön değiştirecektir. Kimbilir?

Doğal beslenip sağlıklı ve mutlu kalmanız dileği ile..

uzunhayat.com

Raf ömrü uzuyor sağlık elden gidiyor

 

Kanserin artması bu gibi gıdaların bilinçsiz tüketimine de bağlıdır. Bugün ABD, İngiltere, Rusya ve birçok AB ülkesi koruyucu katkıların kullanımını yasaklamıştır. Bu ülkelerde bilinçsiz tarım ilaçlarının kullanılması, et ve süt hayvanlarının zararlı gıdalarla beslenmesi de etkin önlemlerle önlenmiştir.


Zararlı katkı maddesi içeren gıda sorunu için Türkiye ne yapmalı?

Şimdi burada sorunun birçok yönü var. Birincisi, gıda maddelerini izinsiz, merdiven altında üreten, gramajı ile oynayan ve ucuza mal etmek için yabancı, sağlığa zararlı maddeler katan işletmeler var. Bakanlık ve yetkili kurumların denetimi ve tüketicinin bilinçlenmesiyle kısmen önlenecek bir durum bu. Burada yasal mevzuat, bu gibi firmalarla etkin mücadeleye cevaz veriyor. Bu firmaların deşifre edilmesine gelince, zaten tespit edilmişse yakında kokusu ortaya çıkar. Resmi olarak açıklanmasa bile bu firmalar ve ürünleri vatandaşın kulağına gider.

Ancak burada Türkiye, AB standartlarını uygulamalı ve daha ciddi, etkin önlemler geliştirmeli. Ruhsatı iptal edilen ve suçüstü yapılan marka ve ürünler teşhir edilerek piyasaya bir daha girmemesi sağlanmalı. İnsan sağlının önüne hiçbir yasanın ve ticari koruyuculuğun geçmemesi gerekir. Bakanlık, elindeki kanıtlar sağlamsa bunu kamuoyunu ile paylaşmalı ya da bu konudaki yasal düzenlemeleri bir an önce yapmalı.

 Katkı maddeleri sorunu çözülür mü?

Tıp biliminin zararını kesin olarak tespit ettiği ve yasal izinle kullanılan katkı maddeleri var.
Bu katkı maddeleri gıda ürünlerinin raf ömürlerini uzatmak için kullanılıyor.
Bu gıda katkı maddelerinin yasal sınırları vardır. Bunlarda E kodu ve numaralarıyla gösterilir. Ama yasal sınırların insan sağlığı için güvenli sınırlar olmadığı ortaya çıkmıştır.
Mesela E 330 kodlu gıda katkısının en tehlikeli kanserojen madde olduğu ortaya çıkmıştır ve ne yazık ki, birçok hazır gıdada ve gazlı içecekte bulunmaktadır. Vatandaşların bu tür hazır ve gazlı içecekleri mümkün olduğunca az tüketmelerini tıp bilimi öneriyor.

 Katkı maddeleri sınıflandırılır mı?


Evet, bir sınıflandırma yapabiliriz. Zararsız katkılar, şüpheli katkılar, tehlikeli katkılar olmak üzere sınıflandırabiliriz mesela. Bu bize her katkı maddesinin zararlı olmadığını ancak bilinçli tüketici olmak için, bu katkı maddelerini öğrenmemiz ve etiketi olmayan, etiketinde katkı maddesi belirtilmeyen ürünleri satın almamamız gerekir.


Kanserin artması bu gibi gıdaların bilinçsiz tüketimine de bağlıdır. Bugün ABD, İngiltere, Rusya ve birçok AB ülkesi koruyucu katkıların kullanımını yasaklamıştır. Bu ülkelerde bilinçsiz tarım ilaçlarının kullanılması, et ve süt hayvanlarının zararlı gıdalarla beslenmesi de etkin önlemlerle önlenmiştir. Buradaki ilke, insan sağlığından daha önemli hiçbir şeyin olmaması. Bu konuda ilgili meslek örgütlerine ve basına önemli görevler düşmekte.

(Cemil Ertem/takvim) 27 Temmuz 2010



Bu haber 16,951 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,428 µs