En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
14 Haziran 2016

ESKİ TÜRKİYE HASTALIK DEĞİRMENİNE SU TAŞIYOR



Tüm yazılar için aşağıdaki kutuyu tıklayınız. 

Neden hastalıktan kırılıyoruz? Salgın halini alan hastalıklar neden önlenemiyor? Hastalık üreten bataklığı kurutmak yerine neden sivrisineklerle uğraşmak zorunda kalıyoruz? Artan hekim sayısı hastalık savaşının seyrini çok güzel özetliyor : 1923 yılı hekim sayısı : 554, 1960 yılı hekim sayısı : 9826 , 2013 yılı hekim sayısı : 130.000, 2023 yılı hedefi : 300.000. Hastalık lobisinin sömürüye çanak tutması yüzünden 30 yıldır trilyonlarca dolarlık bir serveti, ithal ettiğimiz ilaç, aşı, cihaz ve teknolojiye ödedik ve hala ödüyoruz. Ölümlerin % 86sı önlenebilir yani önlemediğimiz hastalıklardan kaynaklanıyor.

1948’de ABD kongresi patates zararlısı için 500 bin dolar ayrılmasına karar verdi. Savaş sonrası patates önemliydi. Ancak savaş bitmesine rağmen savaşta ölenden daha fazla Amerikalıyı öldüren gizli düşmanı araştırmak için de bütçeye 500 bin dolar gibi küçük bir para konuldu. İşte meşhur FRAMİNGAM araştırması böyle başladı. 13 yıl sonra bu araştırmanın ilk sonuçları yayımlandı:      

ABD’nin yeni düşmanları belli olmuştu: Bunlara karşı amansız bir savaş açıldı. Kalp ve damar hastalıkları ve buna bağlı ölümler bu mücadele sonucu yüzde 53 azaldı. Bu savaş, diğer savaşların aksine ABD’ye her yıl 200 milyar dolar kazandırmış oldu. Bilimin gücü işte bu: yarım milyon dolar gibi küçük bir parayla yapılan araştırma, her yıl bire 400 bin kazandırıyor. Her yıl bu kadar kazandıran başka bir yatırım daha var mı?  Koyduğunuz bir yatırıma karşılık bin değil, 400.000 mislini kazanıyorsuz. Ayrıca da sağlık ve hayatınızı. Ne kadar karlı ve akıllı bir yatırım değil mi? Ayrıca her iki mezardan biriyle her iki hastaneden biri açılmadan kapanıyor. Demek ki kazanmak için önce hasta olmak, sonra da hastanelerde ömür tüketmek ve mezar doldurmak gerekmiyor. Kalp ve damar hastalıkları ve buna bağlı ölümleri yüzde 53 azaltan yöntemleri uygulamak yeterli. Ama gel de anlat. Bilimsel, mantıklı, ucuz ve kolay yöntemler sosyetemizi bozuyor. Ve asıl neden : Hastalıklardan beslenen hastalık canavarı sağlıklı çözümü engelliyor. Anayasanın ve hastalıklı sistemin baştan sona değişmesi şart.  Yoksa hastalıklardan sürünmeye ve ölmeye mahkumuz.

Hastalıkların önlenmesi için çevreden gıda sektörüne bizi hasta eden yapıların terbiye edilmesi, hastalık üreten yaşam tarzının ve medyanın sağlıklı hale getirilmesi gerekiyor. Bunların yapılması şart ama hastalık ve sömürüden beslenenler hemen karşı çıkıyor. Bunların şerrinden hastalıkları önleyemiyoruz. Sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme ve sağlıklı çevreye bağlı. İçkiden sigaraya, fastfood'dan kolaya yediğimiz içtiğimiz zararlı katkı maddeleri, kimyasallar, tarım ilaçları, hormonlar, GDO'lar dev bir sektörü ve halkı zehirliyor. Gizlenen sorumlu, hastalıkları önleyen sistemi kuracak insanları yetiştirmek yerine, sağlık eğitimini hastalık odaklı hale getiren Tıp eğitimi ve bu eğitimin ardındaki küresel sağlık anlayışıdır. Elinizde çekiç varsa çakacak çivi, tornavida varsa sıkacak vida ararsınız. Tıp eğitimi, hastalık arayan hastalık yoksa yaratan anlayışa dayanıyor. Son 30 yılda binlerce uydurma hastalık tanımlanmasına şaşmamak gerekir. Hastalıkları önleme eğitimi ise, modern tıbbı ilgilendirmiyor.   

Tıp ve sağlık eğitimi hastalık odaklı olmaktan kurtarılıp sağlık odaklı hale dönüştürülmelidir. Sağlıklı toplum olmanın yolu, hastalıklı yapıyı değiştirmekten geçer. Sigaradan alkole, uyuşturucuya, gıdadan tarım ilaçlarına, GDO’ya… Sağlık ve hayatımızı kirleten kanallara akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçemeyiz. Bizi hasta eden yaşam tarzının ve bundan beslenen köhnemiş hastalık sisteminin kökten değişmesi gerekiyor. Yeni anayasa şart. Eski Türkiye zihniyeti ve alışkanlıklarıyla sağlıklı toplum kuramayız. Hastalık üreten ve bundan rant sağlayan sistem değişmezse, eski hastalıklı Türkiye aynen devam eder. Sağlık ve sosyal güvenlikte yapılacak en büyük devrim, hastalık üreten bataklığı kurutmak, bunun yolu ise hastalıklı sistemi ve tıp eğitimini değiştirmektir. Bu devrim her nedense  bilim dünyamızın ve hastalık faturalarını ödeyen SGK’nın ilgi alanı dışında.  Eğitim sistemi sağlık odaklı yapılmadıkça, yeni tıp fakülteleri ve sağlık okulları açmak sorunu çözmez. Bu görevi başaracak bir üst akla ihtiyaç duyuyoruz. Bu üst akıl ; Sağlık Bilimleri Üniversitesi olmalıdır.

Bir kere daha anlatalım :

Küresel sağlık anlayışı, hastalık üreten yaşam tarzının daima sonuçlarıyla ilgilenir. Sonuçları düzeltmek için araştırmalar ve keşifler yapar, çözümler üretir. Çünkü sonuçlarla uğraşmak karlı bir iştir; altın yumurtlayan trilyon dolarlık dev bir sektördür. Hastalık üreten yaşam tarzının sebeplerini ortadan kaldırmak ise, altın yumurtlayan tavuğu kesmektir. Hastalıkların önlenmesi, hastalık oluştuktan sonra tedavisine göre, çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olmasına rağmen, trilyonlarca dolarlık sektörün yaşaması için bizlerin önce hasta olması, sonra da tedavi olması gerekiyor. Bu yüzden sağlık odaklı değil, hastalık odaklı bir anlayışa mahkum oluyoruz.  

Hastalık odaklı sistemin gayesi hastalıklarla boğuşmak yani dev bir sektör doğurmak iken, sağlık odaklı sistem için yapılması gereken; hastalıklara yol açan risk faktörlerinin önlenmesidir. Yani sağlıklı yaşam tarzı ve sağlıklı çevrenin sağlanması, sigara, alkol, sağlığa zararlı kimyasallar, katkı maddeleri, GDO… yasaklanması, tembel yaşantının önlenmesi…

Dünyada ölümlerin birinci nedeni olan kalp damar hastalıkları ve insanlığın en yaygın sağlık sorunu olan kanser, hipertansiyon, şeker hastalığı, şişmanlık, metabolik sendrom, böbrek ve akciğer hastalıkları bu yaşam tarzıyla yakından ilişkilidir. Yaşam tarzını düzelterek riskleri önlemede ne kadar başarılı olursak, bu hastalıklara yakalanma ve ölüm oranları da o ölçüde düşer.

Tüm bilimsel kuruluşlar, sağlık ve hayatımızı tehdit eden risk faktörleri için ilk önce ve ısrarla yaşam tarzı değişikliğini şart koşuyor. Bütün bu yararlara rağmen, yaşam tarzını neden değiştiremediğimiz ve nasıl değiştireceği konusu, hâlâ önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Neden değiştiremiyoruz çünkü sistem hastalık odaklı olarak kurgulanmış. Sağlığı ticarileştiren ve daha fazla para kazanmaya dayanan bu sistem ; zincir hastaneler ve milyar dolarlar getiriyor. Hastalıkları önleme, sağlığı koruma yani yaşadığımız akvaryumu temizleme ise sektör için çöküş getiriyor.  Hastalıkları önlerseniz zincir hastaneler, ilaçlar, cihazlar ve gittikçe büyüyen trilyon dolarlık sektör ne olacak?  Özetle, hastaların kanı, canı ve gözyaşını paraya çeviren küresel sistemin gayesi sağlık değil, bitmek bilmeyen kazanma hırsı. Sağlık ve hastayı metalaştıran bu sistem, pazarlama görevi verdiği hekimi komisyoncu duruma düşürüyor. 

Sağlığa ticari meta olarak bakıldığında, bundan doğal bir şey olamaz. Neden acaba? Müşterilerini azaltan bir şirket yaşayabilir mi? Sağlığın korunması ve hastalıkların önlenmesi için gerekli harcamaları kim finanse edecektir? Ölmesini veya hastalanmasını engellediğiniz insanlardan hangi gerekçeyle para alacaksınız?

Sağlığın korunması ve hastalıkların önlenmesinin finansmanı ayrı bir sorun, azalttığınız müşteriler nedeniyle dev bir sektörün çöküşü başka bir sorun. Trilyon dolarlık masrafları ve kayıpları kim karşılayacak? Örneğin, hipertansiyona yol açan risk faktörlerini doğuran yaşam tarzını değiştirdiğiniz zaman, ilaçları kime satacaksınız? Bu anlayış, bilimsel araştırmaların yönünü de belirlemiş oluyor: Altın yumurtlayan tavuğu kesmeyen ve bu tavukların sayısını artıran araştırmalar. Araştırmaların finansmanı, getirisi olan sonuçlara dayandığı için geri dönüşü olmayan bilimsel araştırmalar bilimin çıkmaz sokağı. Risk faktörleri ve hastalıkların önlenmesi geri dönüşü yok ediyor. Bu yüzden hastalık üreten bataklığı kurutma görevini şimdilik üstlenen yok. Bu görevi üstlenmesi gereken sosyal güvenlik ve kamu kurumlarının ise ayırabileceği kaynağı yok. Obesiteyi önlemek yerine, herkesi ameliyat ederek güya tedavi etmeye çalışıyoruz.

Küresel  araştırmaların finansmanı yani değirmenin suyu nereden geliyor? Bilimsel araştırmalara milyarlarca doları yatıranlar, insanlık için, Kızılay'a yardım olsun diye yapmıyorlar. Amaçları daha çok kazanmak ve daha sonra ki araştırmaları finanse etmek. Mesela obesiteyi önlemek yerine şişmanları zayıflatmak onlar için ekmek kapısı. Obesiteyi önlerseniz, bir düzine hastalığı da önlemiş olursunuz ki, hastalıktan beslenen modern yapı çöker ve bu yapıdan beslenenler aç kalır. İşte bu yüzden hipertansiyondan diyabete, böbrek yetmezliğinden kalp ve damar hastalıklarına kadar milyonlarca insanımız hastalıktan kırılıyor ve her yıl yüzbinlerce insanımız ölüyor ama önleyici araştırmalar yok. Neden? Kimse bindiği dalı kesemiyor. İlaç ve teknolojiyi kime satacaksınız? Bu yüzden Kanamalı Kırım Kongo virüsünden insanlarımız ölüyor, çünkü modern bilim merkezleri bunun aşısını karlı bulmuyor. Devletlerin ise bilime harcayacağı parası yok çünkü küresel sermaye bu amaçla borç vermiyor. Önce koladan mısır şekerine, hurda demir eriten fabrikalardan çimento yatırımlarına kadar sayısı belirsiz hasta eden yatırımlar giriyor, sonra da tedavi eden ilaç ve teknoloji. Ne kadar kurnaz ve  insancıl değil mi? Sigara içimi azalmasına rağmen KOAH ve astım neden artıyor? 

Sektörün büyümesi ise bilimi teşvik ederken, gelişeceği yönü de belirliyor: Getirisi olan sonuçlar!  Götürüsü olan sebepler ne olacak?  Bu sorular bilim dünyasını aşıyor olmalı. İşte bu hastalık üreten bataklığı göz ardı ederek para getiren sonuçlarla uğraşan ‘bırakınız hasta olsunlar’ anlayışı, küresel sağlık sisteminin temel şifresidir.  ‘Erken teşhis hayat kurtarır’ kampanyalarına destek veren küresel şirketler, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın korunması savaşına her nedense destek vermezler. Çünkü erken teşhis kampanyaları sonrası, tedavisi gereken dev bir hasta potansiyeli keşfedilir. Bu zengin maden yatağı ilaç, teknoloji ve hizmet sektörü için piyangodan çıkan büyük ikramiyedir. Satışlarda patlama yaşanır. Böylece sektör yeni bir kampanya için gerekli enerjiyi fazlasıyla toplamış olur. Bir taraftan hastalık üreten yaşam tarzının pompalanması, diğer taraftan hasta edilen bu verimli madenlerin işletilmesi küresel sistemin yaşam kaynağıdır. Kurulan acımasız sistemin temeli bu. Hastalıkların önlenmesi, hastalıktan beslenen bu canavarı aç bırakıyor.

Hastalıkları önlemek yerine mahalle aralarına kadar yayılan klinikler ve dev hastaneler fabrika gibi çalışıyor. Herkes önüne gelen hastaya MR, BT… çektiriyor. Da Vinci robotlarıyla ameliyatlar yapılıyor. İlaç ve pahalı teknoloji ithalatı astronomik şekilde arttı ve artmaya devam ediyor. SGK açıklamasına göre, hastalık harcaması 9 yılda 8 kat arttı. 2013 hasta muayene sayısı 700 milyon. Başka rakam vermeye gerek var mı?

Peki bunca ilaca, tedaviye, astronomik sağlık harcamalarına rağmen bir çok hastalığın nedeni olan yaygın sağlık sorunlarının tedavisinde başarılı mıyız? Ne yazık ki akıntıya kürek çekiyoruz. Kalp yetmezliği oranı HAPPY isimli araştırmaya göre, dünya ortalamasının 3 katına çıkmış, yani dünya ve olimpiyat şampiyonu olmuşuz haberimiz yok. Ama olsun, hibrit tedaviler moda. Milyon dolarlık robotlarla ameliyat ediyoruz. Daha ne olsun? 

Türkiye’de kalp damar hastalıkları tedavisi ve korunması yetersiz kalıyor, ölüm vakaları artıyor. Vasküler Risk Çalışması sonuçlarına göre, Türkiye’de kalp damar hastalıkları açısından yüksek riskli grupda tedavi ve korunma uygulamaları yetersiz. ‘Vasküler Risk Çalışması’  kötü kaderimizi gösteren önemli bir araştırma ; Balon, stent, by-pass gibi modern tedaviler 5 yıllık takipte % 90 artarken, kalp krizi veya inmeye bağlı ölüm oranı azalacağına % 170 artmış. Ne kadar ilginç değil mi? Ama olsun, son moda hibrit ameliyathanelerimiz var, başkalarının keşfedip pazarladığı robotlarla ameliyat yapma rekoru bizde. Elinde çekiç olan çakmak için çivi arıyor, herkesi çivi gibi görüyor.

YANLIŞ ve EKSİK OLAN NEDİR?

Neden hala hastalıklar içinde kıvranıp duruyoruz? Neden hala hastaneler fabrika gibi çalışıyor? Ne zaman ve nasıl sağlıklı bir toplum olacağız? Bu sorular hayati öneme sahiptir ve bilimsel cevaplarını bulup gereğini yapmadan sağlıklı toplum olmak hayaldir. Bunca paraya ve emeğe rağmen kurulan sistem, hastalık üretmeye ve bizi hasta bir topluma dönüştürmeye devam edecektir.

Nerede hata yapıyoruz?

Milyonlarca dolarlık robotlarla önce ameliyat edelim. İlaçlı stent mi takalım yoksa eriyen stent mi? Peki sonra? Bu pahalı tedaviler sonrası hastaları tekrar hasta olmak üzere kirli akvaryuma atıyoruz. Euroaspire araştırması kalp krizi geçiren hastaların yarısının sigara içmeye ve risklerle yaşamaya devam  ettiğini gösteriyor. Kıt kaynaklarımızı bu kısır döngü içinde çarçur ediyoruz. Kedinin kuyruğu peşinde dolanıp durduğu gibi emek ve paralarımızı saçmaya devam ediyoruz. Cep telefonlarına gelen mesajlarla, bedava çekap modası yayılıyor. Ellerde filmler, tahliller, dosyalar, ilaç torbaları… Müşteriler, müstakbel hastalıklarını teşhis için dev hastaneleri tavaf ediyor. Tekrar tekrar anjiyo olanlar, damarlarına pırlanta yüzük taktırmış gibi stentten bahsedenler, gastroskopi yaptıranlar… Hastalar bedava doktor bulmuş robotla ameliyat istiyor. Herkes mucize tedaviler peşinde, hasta olmadan sağlıklı yaşamayı düşünen yok.

Trilyon dolarlık sektörün düzenlediği bilimsel kongreler ve toplantılar, fırtına gibi esip gürlüyor, doktorları, bilim dünyasını, hastalıkları önleme ve sağlığı koruma çabalarını sel olup götürüyor. Hastalık faturalarını ödeyen devletlerin ve korunmasız halkın Bu fırtına önünde durması imkansız. İlaç ve teknoloji yoluyla aktarılan milyarlarca dolarla hastalık canavarını beslemeye devam ediyoruz.

ÖNLEM ALMAK ÇOK KOLAY AMA...

EUROASPIRE-III araştırmasının sonuçları ise ürkütücü : Kalp sağlığımız alarm veriyor. Ülkemizde koruyucu önlemler yetersiz. Sigara ve 50 yaş altı kalp krizinde Avrupa şampiyonuyuz. Koroner hastaların bile yarısından fazlası sigara içmeye devam ediyor ve sedanter yaşıyor. Bu hastaların üçte biri obes ve şeker hastası. Tedaviye rağmen 3 hastadan ikisinde tansiyon yüksek.

Hastalıklar neden artıyor?

ABD’de 30 yıl önce günümüze göre % 400 fazla olan kalpten ölümler ve kalp damar hastalıkları, önlemler sonucu azalırken, bizde  neden azalmıyor ve sürekli artıyor? Hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, diyabet ve şişmanlık adeta salgına dönüşmüş durumda. 17 milyon kişi hipertansiyon hastası, çoğunun bundan haberi bile yok. Bir düzine hastalığın anası olan diyabet patlama yapmış, kimsenin umurunda değil.

Bu sistem hepimizi hasta ediyor. Bunca bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen hasta sayısı azalacağına artıyor. Ne bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, ne mahalle aralarına kadar yayılan dev hastaneler kötü kaderimizi değiştiremiyor. Başarısızlığın nedenleri ve çarelerinden habersiz, önce hasta oluyor sonra tedavi oluyoruz. Bizi hasta eden bu sistemi kim değiştirecek? 1000 tane daha tıp fakültesi olsa ne olacak? Dev hastaneler çözüm mü? Hasta olmadan yaşamak mümkün değil mi? Hasta eden yaşam tarzı yüzünden, sağlık ve hayatımız tükeniyor. Bilim dünyamız ve aydınlarımız bu kötü kader için ne diyor acaba? Hasta sayısı artmış, muayene sayısı rekor kırmış, yeni moda tedaviler çıkmış, yeni teknolojik cihazlar ülkeyi pazar haline getirmiş, herkes bununla övünüyor. Sanki hasta olmak imtiyaz, tedavi olmak bir lütuf. Ne biçim bir moda, nasıl bir anlayış? Bilim dünyamızın derdine bakın : bu pahalı tedaviler niye her şehirde yokmuş?

Sağlıklı yaşamanın toplumsal formüllerini uygulamak neden kimsenin aklına gelmiyor? Sivrisinek kurbanlarıyla uğraşmak çözüm mü? Hastalık üreten bataklığı kurutmak kimin görevi? Sebep çok açık ve net. Gözümüzün önünde duruyor ama görmüyoruz: Hastalık kamyonunun yükü çok fazla ve hastalık üreten bataklığa saplanmış durumda. Gaza bastıkça, sağlığı korumaya yani bataklığı kurutmaya harcanacak paraları hastalık sektörüne kaptırdıkça, hastalık kamyonu sürekli patinaj yapıyor ve her gün biraz daha batağa saplanıyoruz. Sonuçta bataklığa dönen bu yaşam tarzına gömülüyoruz. Halbuki kamyoncular bilir; yapılacak iş hastalık yükünü azaltmaktır. En büyük eksik ve hata ise; hastalık yükünü azaltmadan sürekli gaza basmak, kaynakları patinajla çarçur etmek, hastalık lobisine hediye etmek.  

ESKİ TÜRKİYE HASTALIK DEĞİRMENİNE SU TAŞIYOR

Modern sömürgecilikten kurtuluş yollarını araştıran milli kongrelere ihtiyaç duyuyoruz. Milyarlarca $ ödediğimiz ilaç, cihaz ve teknolojiyi üretmeye yönelik multidisipliner bilim dallarının çözümler ürettiği ulusal kongreler neden yapılmıyor?  Tıptan mühendisliğe tüm bilim dallarında yapılan kongrelerde, Üniversite, Sanayi, Bilim Teknoloji Bakanlığı katılımını sağlayan oturumlar düzenlenmiyor? Kongre konularını bile yabancıların dikte etmesinden ne zaman kurtulacağız?

Tıp ve sağlık eğitimi hastalık odaklı olmaktan kurtarılıp sağlık odaklı hale dönüştürülmelidir.  Sağlıklı toplum olmanın yolu, hastalıklı yapıyı değiştirmekten geçer. Sigaradan alkole, uyuşturucuya, gıdadan tarım ilaçlarına, GDO’ya… Sağlık ve hayatımızı kirleten kanallara akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçemeyiz. Bizi hasta eden yaşam tarzının ve bundan beslenen köhnemiş hastalık sisteminin kökten değişmesi gerekiyor. Yeni anayasa şart. Eski Türkiye zihniyeti ve alışkanlıklarıyla sağlıklı toplum kuramayız. Hastalık üreten ve bundan rant sağlayan sistem değişmezse, eski hastalıklı Türkiye aynen devam eder. Sağlık ve sosyal güvenlikte yapılacak en büyük devrim, hastalık üreten bataklığı kurutmak, bunun yolu ise hastalıklı sistemi ve tıp eğitimini değiştirmektir. Bu devrim her nedense  bilim dünyamızın ve hastalık faturalarını ödeyen SGK’nın ilgi alanı dışında.  Eğitim sistemi sağlık odaklı yapılmadıkça, yeni tıp fakülteleri ve sağlık okulları açmak sorunu çözmez. Bu görevi başaracak bir üst akla ihtiyaç duyuyoruz. Bu üst akıl ; Sağlık Bilimleri Üniversitesi olmalıdır.

Hastalık savaşını yönetecek 'Milli Sağlık Akademisi' gibi merkezi bir beyin olmadan bu savaşı kazanmak mümkün değil. Nasrettin Hoca gibi testiyi kırmadan önlem almak gerekiyor ama bilim ve aydın dünyamız buna da karşı çıkıyor. Batı ülkelerinde hastalıkları önleyen, 'Önleyici kardiyoloji, Önleyici tıp' bilim dalı ve uzmanları var. Halk sağlığı enstitüleri ve fakülteleri var. Görevleri toplumu hastalıklardan korumak. Adamlar koyunlara kalp hızına duyarlı çip takmış, vahşi hayvan görünce korkudan kalp hızı artıyor, çobanına kurtar beni baba diye mesaj atıyor. Tehlike anında, takılan çipten çobanına mesaj atarak koyunları bile koruyan bir dünyada, insanımızı koruyan benzer bir sistemi neden kuramıyoruz? Fırat kenarındaki koyundan bile Hz. Ömer’i sorumlu tutan inancımız, insanı koruyan bu sistemi kurmayı emrediyor.

Kötülük ve hastalığın çaresi önlemektir. İslamın, aklın ve bilimin gereği budur. Geleceği planlarken kötü sonuçlarla uğraşmak yerine, bunları oluşmadan önlemek gerekir. Hastalıkları önleme ve sağlığı koruma savaşı ciddi bir şekilde yapılırsa, hasta sayısı hızla azalacak ve toplum sağlıklı olacaktır. Bilimsel veriler çok açıktır.

Üstün hekimler hastalıkları önler,  vasat doktorlar hastalıkları erken teşhis ve tedavi eder, diğerleri ise hastalıklardan yarar sağlar.  (Huang Dee, 4600 yıl önce, Çin’in ilk tıp kitabı). Tüm yazılar için aşağıdaki kutuyu tıklayınz.  

KAYNAKLAR 


1. http://onedio.com/haber/insanlik-tarihinin-en-kanli-10-savasi-369639 

2.
Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor.  http://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/24/gun101.html

3. Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap, 2006

4. Erişkin diyabetli sayısı 1990'da 1 milyon. TKD Arşiv 2000; 28: 20-26.

5.
Kalp krizi ölümlerinde Avrupa'nın zirvesindeyiz.  http://www.turkiyegazetesi.com.tr/saglik/58911.aspx

6.
Vasküler risk çalışmasının sonuçları açıklandı. http://www.sdplatform.com/Haberler/Haberler/2510/Vaskuler-Risk-Calismasinin-sonuclari-aciklandi.aspx

7.
Türk Kardiyoloji Derneği Ulusal kalp sağlığı raporu - 2007

8. 'Happy' kalp yetmezliği araştırması. http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-kardiyologlar-istanbul8217da-toplandi-676-405-6680.html

9.
Yapay kalbin trilyonlık faturasını devlet ödeyecek.

 http://www.sgk.com.tr/616-Haber-400-bin-euro%60luk-yapay-kalbin-bedelini-artik-devlet-odeyecek.html 

10. TURDEP-1 ve TURDEP-2 (2010) HEM BEL HEM KALÇA BÜYÜYOR.  http://www.milliyet.com.tr/turk-insani-genisliyor--diyabet-artiyor----pembenar-detay-sagliklibeslenme-1301390/


11.
Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarmı! http://www.sagliktagundem.com/haber/turkiye_de_sismanlik_ve_diyabet_alarmi.htm

12.
Hastalıkların maliyeti 47 trilyon doları bulacak. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/dis-haberler/tr-hastalklarn-maliyeti-47-trilyon-dolar-bulacak-1-76-37482.html

13.
Sigaraya yılda 15 milyar dolar harcıyoruz.  http://www.ntvmsnbc.com/id/25101255/

14.
SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI. http://www.medimagazin.com.tr/hekim/sgk/tr-saglik-harcamalari-9-yilda-8-kat-artti-2-18-34892.html

15.
http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-dunya-saglik-harcamalari-127-trilyon-dolara-cikacak-1-11-65015.html

16. SAĞLIK HARCAMASI 12 YILDA 16 KAT ARTTI. http://www.bugun.com.tr/saglik/saglik-harcamalari-71-milyar-artti-haberi/206471

17. KAÇAK SİGARA TERÖRÜ FİNANSE EDİYOR.  http://www.milliyet.com.tr/kacak-sigaranin-para-trafigi-gundem-2058743/

18. Kanada'da 58 milyarlık Sigara Davası. http://www.milliyet.com.tr/kanada-da-58-milyar-lik-sigara-davasi/gundem/gundemdetay/09.06.2012/1551346/default.htm

19. http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-kalp-damar-hastaliklarinin-tedavisi-ve-korunmasi-yetersiz-kaliyor-olum-vakalari-artiyor

20. http://www.medimagazin.com.tr/ilac-sanayi/genel/tr-ilk-9-ayda-ilaca-195-milyar-euro-harcandi

21. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-ilacin-devlete-faturasi-artiyor

22. 230 milyar lira ''duman'' oldu.   http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=

23. 1999'da ABD'de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yılda 246 milyar dolar ödemeyi kabul etti  

http://gundem.milliyet.com.tr/kanada-da-58-milyar liksigaradavasi/gundem/gundemdetay/09.06.2012/1551346/default.htm 

24. 30 YIL SONRA TÜM TÜRKİYE DİYABET OLACAK : http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-30-yil-sonra-tum-turkiye-diabet-olacak-2-12-65643.html

25. 21. YÜZYILDA BİR MİLYAR KİŞİ SİGARADAN ÖLECEK.   http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/03/150319_sigara_olum

26. Böbrek hastalığında dünya şampiyonuyuz. http://www.gencdiyaliz.com/forum/showthread.php?tid=2812



Bu yazı 10,424 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,299 µs