En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
3 Mart 2015

BU YAŞAM TARZININ MİMARI KİM?




Küresel yaşam tarzı hastalık, kötülük ve psikopat üretiyor.

Hasta bir toplumun acı ama gerçek hikayesini okuyorsunuz. Bir anne veya baba, çocuğunu vahşice neden öldürür? Bir evlat, anne veya babasının canına neden kıyar? Bir eş, hayat arkadaşına neden şiddet uygular, neden öldürür? Bir iki olay olsa üzerinde durmayalım. Ama her gün, her yerden kötülük, vahşet, tecavüz fışkırıyor. Bu bir zihinsel soykırım. bu bir ahlaki soykırım, bu bir vicdani soykırım...

Cahiliye devrinde bile böyle vahşet olmuyordu. Karıncayı bile incitmeyen bir toplum, neden ve nasıl bu hale geldi? Kendiliğinden mi? Nereye gidiyoruz? Ahlaki, insani, vicdani değerlerimiz sinsice yok ediliyor. Kötülük tohumları ekiliyor. Ahlaksız ve vicdansız bir savaşın kurbanı oluyoruz. Farkında değil misiniz?

Çok değil 50 yıl öncesine kadar, fakir ve eğitimsiz bir ülkeydik ama yufka yürekli idik. Herkes evinde ailesiyle başbaşa mütevazi bir hayat sürerdi. Ne kapkaç vardı ne de vahşet. Peki 50 yılda ne değişti? Heryer okul ve üniversite doldu. Milli gelirimiz 5- 10 kat arttı. Demek ki gerçek neden ekonomi ve eğitim değil. Yüzlerce TV kanalı gece gündüz yayın yapıyor. Herkesin TV'si ayrı, herkes ayrı bir kanala beynini kiralıyor. Din adamları, her konuda sürekli halkı uyarıyor ama neden etkili değil? Demek ki bilimsel yöntemlerden haberleri yok. Yaşam tarzını ve sosyal davranışları en çok etkileyen ne? Sorun nereden kaynaklanıyor? Medya mı, eğitim mi? 

Çağımızın en etkili, en ucuz yöntemi olan zihinsel savaşı, bilinçaltını formatlayan kazanıyor. Olay beyinlerde bitiyor. Bilinçaltını kurgulamada bilim ve teknolojiyi kullanan zihinleri yönetiyor. Sosyal medya yoluyla beyinler formatlanırken, cep telefonlarına gelen mesajlar, tweetler gündemi belirliyor. Sosyal medyayı kullanan küresel güçler ülkeleri sarsıyor, iktidarları alaşağı ediyor. Youtube’ta neymiş diyenin altından halıyı çekiyorlar haberi yok. Gönderilen dosya, kaset ve mesajlarla zihinler allak bullak ediliyor. Zihinlere yayılan fitne ve nifak salgınıyla beyinler can çekişiyor. Formatlanan beyinler sağlıklı düşünemiyor, sorunları çözemiyor, sokaklara dökülüyor. Her çeşit tezgah, entrika ve kumpas, ülkemizin bölünmesi, krize girmesi, çökmesi ve yıkılması üzerine kurulu. Yazılan, çizilen, söylenen yalanların amacı zihinleri çelmek, ümitsizlik aşılamak, moral bozmak, kargaşa ve kaos çıkarmak. Çağımızda ülkeleri yıkmanın en kestirme yolu zihinsel savaş. Silahı, her çeşit medya.

Lafı uzatmadan söyleyelim : Dallas dizisiyle başlayan süreçte medya, kültürel DNA ve genlerimizi bozdu. Ahlak ve sosyal yapımızı bozan diziler, filmler, haberler, acayip programlar… Doğrudan beynimize saldırıyorlar, farkında değiliz. Milli ve manevi tüm değerlerimiz siliniyor, bilinçaltımıza şiddet ve vahşet içeren ahlak dışı yeni programlar yükleniyor. Bizi biz yapan değerler elden giderken habersiz seyrediyoruz. Dizilerle, filmlerle planlanan davranış modeli, toplumun bilinç altına binlerce kere işlenerek tüm değerler ve bilgiler alt üst ediliyor. Yüklenen dosyalar, algı ve yaşantıyı yeniden formatlıyor. Sonuçta algımız giderek değişiyor, dünyayı artık bu pencereden görüyoruz. Beş duyumuz ve zihnimiz gizlice ele geçiriliyor. Algıyı ele geçiren, algı sahibine ait herşeyi ele geçirmiş oluyor. Çocuklar bilgisayar oyunlarında zevkle öldürme talimleri yapıyor haberiniz var mı? Yarın okullarda toplu öldürme olayı bizde de başlarsa şaşırmayın. Önleyici ve koruyucu hukuk ne zaman devreye girecek?

Bizi yanıltarak irademizi ele geçirmeye çalışan bu karanlık savaş uyutuyor, aldatıyor ve tüm değerlerimizi yok ediyor. Görmemiz istenenleri görüyor, yapmamız istenenleri yapıyor, sinsi bir savaşın kurbanı oluyoruz. Fara bakan tavşan gibi, yaşamsal sorunlarda bile beyinler donmuş, insanlar boş boş bakıyor. Her çeşit zihinsel aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyor, kendimizden bile şüpheye düşüyoruz. Sanki zaman tünelinde aklımız ve dimağımız kayboluyor. Akıl tutulması işte bu! Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını kurgulamanın en kestirme yolu bu.

Göz göre göre dini, milli, ahlaki değerler yok edilirken planlı, programlı, dış kaynaklı GDO'lu kötülük tohumları ekiliyor. Tarihe yön veren bir milletin DNA'sı, bu kötülük tohumlarıyla sinsice değiştiriliyor. Eğitim ve medyanın eseri, kendi değerlerinden habersiz, dizi filmlerde gördüğünü taklit eden saygısız, sabırsız, duyarsız, vicdansız, bilgisiz, boş beyinli tipler giderek artıyor. Karakter bozukluğu, anti-sosyal kişilik, psikopatik bozukluk had safhada. İnanmayan trafiğe çıksın veya maçları izlesin, insanların nasıl canavarlaştığını görsün. Küfür, hakaret, şiddet hayatın gerçeği oldu. Zihinsel soykırım işte bu. Borcu için böbreğini satanlar, ailesini dövenler, doktorunu öldürenler… Çocukla evlenme, tecavüz, her çeşit ahlaksızlık ve sapıklık normalize ediliyor.

Kötülük dünyasına hoşgeldiniz : Kanlı ve acımasız savaşlar, kıyamet sahneleri, şiddet, dehşet, vahşet, soygun, hırsızlık, kapkaç, tecavüz ve insanlık dışı ne varsa hepsi, sıradan olaylar gibi en küçük ayrıntısına kadar zihinlere işleniyor. Hepsini saymaya gerek var mı? Amaç, insanlık vicdanını yok ederek vahşet dolu kötü bir dünyaya ve kötülük yapmaya alıştırma. Toplumsal şiddetin asıl nedeni bu. Bu yüzden dünyadaki vahşeti film gibi izliyoruz. Beyinlere kazınan algı aynı: kötülük o kadar da kötü değil, hayatın parçası. Kötülük dünyasında kötülerle ve kötülüklerle yaşamaya alışmalıyız, hatta sizde yapabilirsiniz. Çocuklar dizilerde filmlerde gördüğü her şeyi taklide bayılıyor. Kötülük bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılıyor. Artık her türlü kriz ve çelişki beklenir ve normal karşılanır oldu. İnsanlar, vahşeti seyrederken afiyetle yemeğini yiyor. Zihinsel soykırımın acımasız sonucu bu.

Gösterilen her sahne rol model oluyor. Millet gördüğünü yapıyor. Şiddeti körükleyen yaşam tarzını beyinlere yükledikten sonra kadına şiddete hayır demek, ikiyüzlülük. Karıncayı bile incitmeyen bir toplumu kim bu hale getirdi? Uzaktan kumanda elimizde, ekran karşısında hipnotize oluyoruz. Morfinli diziler ve reklamlar toplumun bilinçaltını uyuşturuyor, teslim alıyor. Bağımlılık artarken özgürlükler kayboluyor. Algıyı yöneten toplumu esir alıyor. Ne yapacağımızdan, hangi markayı alacağımıza kadar her şey zihnimize yüklenirken, kirlenmiş akvaryumda biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait yaşam nerede? 

Medyanın zihinlere yüklediği şiddet, vahşet ve ahlak dışı programları önlemek yerine, bataklığın ürettiği sivrisineklerle mücadele dev bir sektör yaratıyor. Dev adalet sarayları, polis ve güvenlik ordusu, modern hapishaneler, silahlanma, özel güvenlik sistemleri, kameralı hayat, elektronik kelepçe, kırmızı buton, rehabilitasyon merkezleri… çözüm olarak sunuluyor. Güvenlik elemanı sayısı milyona ulaştı. Herkesin başına polis mi dikeceğiz? Eskiden kapı pencere açık yatan bir toplum, nasıl bu hale geldi? . Toplumun bilinçaltına yüklenen vahşi batının şiddet programlarını silerek yerine, karıncayı bile incitmeyen kültürümüzü yüklemek gerekiyor ama bilim ve aydın dünyamız, hastalık ve kötülük üreten anlayışta çözüm arıyor. Çünkü küresel medyanın yıllardır beyinlerine yüklediği yaşam tarzı bu. Beyin nakli nasıl yapılır?

Hastalık üreten yaşam tarzı yüzünden, kişilik bozukluğu hızla artıyor ve maalesef tedavisi yok. Bunlara, trafikten hastanelere kadar her yerde rastlıyoruz. Şiddet, taciz, sahtekarlık, hırsızlık, yolsuzluk, cinayet toplumda artan kişilik bozukluğunun sonucu. Şiddetin önlenmesinde, kapkaçta olduğu gibi caydırıcı önlemler gerekir. Bunlar başka dilden anlamaz. Şiddet azalsa bile, karakter bozukluğunun diğer belirtileri artarak devam edecektir. Esas çözüm, ruh sağlığını bozarak sakat tipler üreten yaşam tarzını düzeltmek. Yaşam tarzımızı kurgulayan medyayı, şiddet ve kötülükten arındırmak. Yaşadığımız, gördüğümüz, duyduğumuz her şeyin beynimize bir girdisi vardır, bir de çıktısı. Çıktısı yaşam tarzıdır. Yaşam tarzını düzeltmenin en kestirme ve güvenilir yolu ; zihnimizi işgal eden girdileri düzeltmekten geçer. Aksi halde hastalık ve kötülük üreten yaşam tarzını değiştirmek mümkün değildir.

İçinde yaşadığımız akvaryumu hastalık üreten bataklığa çeviren her çeşit kirlenme, felaketlerin asıl nedeni. Bu yüzden ne zincir hastaneler, ne dev adalet sarayları, sağlık ve hayatımızın kilitlendiği kara kutunun şifrelerini çözemiyor. Sağlık ve hayatımıza geçirilen çuval içinde debeleniyoruz. Bizler sağlık ve adalet peşinden koşarken, yaşam tarzımız hastalık ve kötülük üretmeye devam ediyor.

Bu zihinsel terör, bu şiddet neden? Kavgayı izlerken dünyadan saklanan asıl gerçek ne? İşte kara kutunun şifresi : Dünyada 85 kişinin serveti, 3.5 milyar insanın yani dünyanın yarısının gelirinden fazla. Benzer durum ülkemiz için de geçerli. Küresel sömürünün gizlenmesi için, dünyanın aldatılması ve uyutulması gerekiyor. Beyinleri zehirleyen diziler, filmler, oyunlar aynı anda 160 ülkede birden başlıyor. Emir büyük yerden. Bu yaşam tarzının mimarı, zihinlere kötülük tohumları eken küresel medya. Soygun, hırsızlık, kapkaç, cinayet, katliam, her çeşit terör, tecavüz, kadına şiddet, etnik ve dini çatışmalar, ahlaksız dizilerin amacı toplumu oyalamak, meşgul etmek, uyutmak. Narkozun amacı bu. Hastalık ve kötülük üreten yaşam tarzını beyinlere yüklemek için, gerekli olan bu. Küresel sömürüyü gizlemenin, gözlerden uzak tutmanın yöntemi ; zihinsel işgal, kültürel soykırım.

Her çeşit kötülük ve hastalığın önlenmesi için kötülük tohumları eken sistemin değişmesi gerekiyor ama kolay değil. Dünya Sağlık Teşkilatından bilimsel kurumlara kadar herkes, ilk önce ve ısrarla yaşam tarzını değiştirin diyor. Bilim böyle söylüyor ama A'dan Z'ye bizi hasta eden, zehirleyen neyi değiştirmek isterseniz hemen karşınıza hastalık ve kötülük lobisi çıkıyor. Bu çıkar şebekesi, bataklığın rantcısı ve yılmaz savaşcısı. Hastalık ve kötülüklerin arkasında hep bu lobi var. Çünkü bunlar hastalık ve kötülükten besleniyor. Bu canavarının yaşaması, hastalık ve kötülüklerin artmasına bağlı. Hastalık lobisinin silahları ise sigaradan alkole, kumardan uyuşturucuya toplumu hasta eden zararlı maddeler ve zehirler. Buna zihinsel, sosyal ve ruh sağlığımızı zehirleyen medyayı da ilave edelim. Bunlara önlem alırsanız hemen yaygara başlıyor.

Bu sahte özgürlük savaşçıları, alkolden sigaraya, kumardan uyuşturucuya, kadın ticaretine kadar yaşam tarzımıza karışmayın derken, zihinlere sinsice yükledikleri hastalık ve kötülük üreten yaşam tarzına boyun eğmemizi istiyorlar. Hani özgür yaşam tarzı? Nerede özgürlük? Hastalık ve kötülük üreten yaşam tarzı, dizilerle filmlerle... önce hafıza kartımıza işleniyor, sonra da güya 'özgür seçimler' yapıyoruz. Bunun neresi özgürlük? Böyle bir dünyada, biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait özgür irade ve yaşam nerede? 

Özgürlük adına özgürlüğün yok edildiği karanlık bir savaşın kurbanı oluyoruz. İrademizi yok eden bu savaşın hedefi; zihnimizi ve bedenimizi ele geçirmek. Taşıdığımız bedeni kim yönetecek? Patron kim olacak? Dış dünyadan beynimize yüklenen programlar mı, yoksa biz mi? Zihnimize yüklenen küresel esaretten nasıl kurtuluruz? Bu açıdan bakılırsa sorun özgürlük sorunu, çözüm de bilim ve akıl oyunu.

Kendi yaşam tarzını dayatan bu dünyada özgür yaşamak mümkün değil mi? Başkalarının kurguladığı hayatın figüranı olmaktan başka çaremiz yok mu? Bizi hiçe sayan küresel yaşam tarzına teslim mi olacağız? Esir alınan kendi irademiz ve hayatımız ne olacak? Hasta eden yaşam tarzını değiştirin diyen bilime rağmen neden değiştiremiyoruz?

Yaşam tarzımızı kirleten, değerlerimizi çürüten ve her çeşit hastalığı üreten, işte bu zihinsel savaş. Bu kirli ortamda zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlığı korumak imkansız. Sağlıktan ekonomiye her alanda devam eden bu savaşı idrak edemeyen toplumların, en değerli varlığı olan zihnini koruması çok zor. Bu savaşı bilmeyen millet ve devletlerin yaşama şansı yok. 

İnsanlık tarihinin bitmek bilmeyen bu özgürlük savaşı, bizimle dış dünya arasında sonsuz cephede devam ediyor. Bu karanlık savaşta teslimiyet kölelik, kaçmak ise imkansız. Bizi yutmaya çalışan küresel yaşam tarzına karşı direnmek ve sağlıklı yaşam alanları yaratmaktan başka çaremiz yok.

Bu savaş, hayatımızı esir alan yaşam tarzına karşı vicdanımızın isyanı ve masum savaş ilanıdır. İrademizi ele geçirmeye çalışan zihinsel esarete karşı irademizin özgürlük savaşıdır. Bu savaşın galibi, insan bedenine ve onu yöneten beynine hükmedecektir. Bu savaşı; ya biz kazanacağız ve gerçek anlamda özgür olacağız, ya da ipleri dış dünyanın eline teslim edecek ve modern köleler olacağız. Yaşam tarzının beynimize ve bedenimize dolanan iplerini, ya derin irademizle keseceğiz, ya da küresel robot olacağız. Seçim bizim.

Kötülük tohumları eken sistemi çökertmeden kötülük ve hastalıkları önlemek mümkün değildir. Hiçbir toplum, kötülerin insafına, vicdan ve merhametine sığınarak yaşayamaz. Çünkü kötülerin insafı, vicdan ve merhameti yoktur. Yaşadığımız hayatı kirleten kanalları sökmeden, akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçemeyiz. 'Hasta eden yaşam tarzı nasıl değişir' yani 'nasıl sağlıklı oluruz' sorusu içine, gerçekte 'nasıl özgür oluruz' şifresi gizlenmiş bulunuyor. Sağlık ve hayatımızı kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Asıl Da Vinci'nin şifresi bu. Bu şifreyi çözmeden sağlıklı ve özgür yaşamak mümkün değil.

Bu sinsi savaşı anlayan ve önlem alan Milli Algı Kurumu'na ihtiyaç duyuyoruz. Yoksa halimiz harap. Bir süre sonra nasıl bu hale düştük diye dövüneceğiz ama iş işten geçmiş olacak. Diyanet, eğitim, adalet ve ilgili tüm kurumların, kendini gözden geçirmesi gerekiyor. Hata ve eksik nerede? Son 20 yılda bu kurumlara harcanan para, hesaplayın  trilyonlarca dolardır. Trilyonlarca liralık harcamaya rağmen neden sağlıklı bir toplum olamıyoruz?

Halk için muteber olan sağlıktır. Devlet ve kurumlar sağlıklı bir toplum için vardır. Sağlık WHO'ya göre tam bir iyilik halidir. Sadece bedensel alanda değil, ruhsal, sosyal ve zihinsel alanda. Hastalık ise her alanda kötülük halidir. Cihanda bir nefes sağlık yoksa, devlet ve zenginlik ne işe yarar? Yaşadığımız akvaryum ve toplumsal bilincimiz, bilinçaltımız kirlenirken 'milli gelirimiz artıyor' diye övünmenin faydası yok.

Bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel açıdan sağlıklı bir toplum için, bunu başaracak Milli Sağlık Akademisi'nin acilen kurulması ve çalışması gerekiyor. Yoksa kişi başı milli gelirin milyon dolara çıkması bir şey ifade etmez. Altından çanağın olsa hergün içine kan kustuktan sonra neye yarar? İnanç ve kültürümüz; iyiliği ve adaleti emreder, kötülüğü nehyeder, bize de tutalım diye nasihat eder... Tabii inananlar için. Bizim DNA'mız bu.

KAYNAKLAR

http://www.iyibilgi.com/artikel.php?artikel_id=5475 14 Eylül 2006

Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Yeşilçimen K, Hayy kitap, 2006   

17 aylık bebeğe tecavüz edip öldürdü.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=8199

Eşini çocuğunu öldürdükten sonra intihar etti

http://www.haber7.com/polisiye-vakalar/haber/948568-esini-cocugunu-oldurdukten-sonra-intihar-etti

14 yaşındaki kızına tecavüz eden, ilişkiye girdiği annesini boğarak…

http://gundem.milliyet.com.tr

Parası için annesini öldürdü.

http://www.haber3.com

İzmit'te katliam: Anne ile 3 çocuğu öldürüldü, baba kayıp.

http://www.sondakika.com

Annesini bıçaklayarak öldürdü.

http://www.aksam.com.tr

Erkekler 150 kadına tecavüz etti 165 kadını öldürdü.

http://blog.milliyet.com.tr/Erkekler_150_Kadina_Tecavuz_Etti_165_Kadini_Oldurdu/Blog/?BlogNo=396963&RefNo=22

ESKİ YAZILAR İÇİN ALTTAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ 

 

 



Bu yazı 1,641 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,307 µs