En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
27 Haziran 2020



ÇOK MU ZOR?

Yayın tarihi : Haziran 2020

Salgın hastalıklarda binlerce yıldır kullanılan yöntem aynı : Şehir, kasaba, ülkeleri karantina altına almak. Eskiden kim hasta, kim virüs taşıyor bilinemediği için yerleşim yerlerini karantinaya almak tek çözümdü. Karantina döneminde virüs hasta olmayanlara da bulaşır, sonuçta ölen ölür kalan sağlar bizimdi. Yapılan doğruydu çünkü o devirde virüs taşıyanları tesbit edip sadece bunları karantinaya alacak bilgi ve teknolojileri yoktu.

Bugün her türlü bilim ve teknolojiye sahibiz. Virüsün genomu bile kısa sürede tesbit edildi. Virüs taşıyanları testlerle tesbit ediyor, filyasyon ve dijital takibe alıyoruz. İlaç ve aşı çalışmaları hemen başladı. Yüzlerce bilim merkezi gece gündüz çalışıyor. Roche, Abbott ve onlarca firmanın test cihazları 10 dk gibi kısa sürede kim hasta kim virüs taşıyor tesbit edebiliyor.

DÜNYANIN KURTULUŞU BU YÖNTEMDE   

Dünyanın başına bela olan salgınları önlemede teknoloji hızla gelişiyor. Kısa süre sonra virüs ve antikorları % 100e yakın kesinlikle gösteren teknolojik yazılımın akıllı telefonlara indirildiğini duyabiliriz : 5 dkda Covid ortaya çıkacak. Bir damla kanla 5 dkda bağışıklık durumun belli olacak. Bundan sonra ise akıllı telefon sahibine ne yapacağını söyleyecek. El kadar şeker cihazıyla herkes kan şekerine günde 4 kez bakmıyor mu? Minik bir cihazla yarın Covid testini herkes istediği an yapacak. Pozitif olanlar gönderilen mesajla anında karantinaya alınacak. Az sayıda bulaştıran yüzünden milyarlarca insan boş yere evlerde hapis olmayacak. Önemli olan böyle bir cihazı en kısa zamanda yapmak. Bu cihaz, Türkiye ve dünyayı salgından, ekonomik krizden ve maskeli esaretten kurtarır. Dünya ve Türkiyede çok sayıda araştırma merkezi bu test  cihazını geliştirmek için gece gündüz çalışıyor.

Pandemi yarın bitecek, bunca masrafa ne gerek var diye kendimizi aldatmayalım. Akıl, bilim ve teknolojiyi kullanan ülkeler Wuhanda olduğu gibi salgını kontrol altına alacak, başkasının ipiyle kuyuya inen ülkeler ise çökecek. Biyoterörizme karşı hazır olmalıyız. Virüsün ardındaki akıl yeni dünya düzenini yani postmodern kölelik sistemi olan zombi toplumu kuruncaya kadar salgını kullanmaya devam edecek. Onun için bilim teknolojiyi ve başaran ülkeleri örnek alarak milli aşıdan milli test ve cihazlara kadar kendimiz çözümler üretelim. Bilim ve teknoloji üreten ülkeler, mandacılık altındaki ülkeleri vesayet altına alırlar. Aşıdan testlere kadar bunu yaşıyoruz. Başkasına muhtaç olmak ne kadar zor değil mi?

Bu bilgi ve teknolojinin anlamı ne? Anlatalım : Bu teknoloji sayesinde virüs taşımayan toplumun % 99 unu değil, sadece oranı binde birden az olan taşıyıcıları karantinaya alarak, ekonomi ve sosyal hayatı çökertmeden sorunu çözebiliriz. Ortalama 300.000 kişi için 84 milyonu eve kapatmaya gerek yok. Madem öyle medyanın ve dünyanın bu pandemide 2. dalga yaygarası neden? 

Onu da izah edelim :  

Diyelim ki günde 1 milyon kişiye test yaptınız. O hafta içinde test yapılmamış olan sözgelimi 100 milyon kişi içindeki yüzbin kişi virüsü diğerlerine bulaştırmaya devam ettiği için salgını önlemek bu yüzden mümkün olmuyor. Önlemin gevşetici kış dönemleri yeni salgın dalgasına gebe. Peki neden 100 milyon kişiye aynı gün veya hafta içinde nüfus sayımı yapar gibi test yapamıyoruz? 1 milyon tane test cihazı gerekiyor. Peki nereden bulacağız demeyin. Eğer Aya gittik, Marsa gidiyoruz muhabbeti yapıyorsanız, bu cihazların seri üretimini yapmak çocuk oyuncağı. Zaten doğruluk ve hassasiyet oranı % 100 olan bu cihazları ilgili firmalar çok kısa süre içinde yaptı. Bizde yapabiliriz. Yalnız bi şartla : Seri üretime geçerek. Koskoca yazı ağustos böceği gibi aynı lafları tekrar ederek yapamayız. Gece gündüz çalışarak bu cihazların seri üretimini yapabiliriz. Türkiyenin bilgi ve teknoloji alt yapısı bunu yapmaya müsait. Ayrıca 1 milyon kişilik sağlık ordumuza bu test ve cihazların 5 - 6 saat süren eğitimini verebiliriz.

Masal anlatmıyoruz. Bu yöntem İzlanda, Çin, Kore gibi birçok ülkede başarıyla uygulandı ve salgın önlendi. Çinde Wuhan, şimdi onbinlerce kişinin kucak kucağa olduğu havuzbaşı partileri ile adeta dünya ile alay ediyor. Çünkü bahsettiğim yöntemle virüsün neredeyse kökünü kazıdılar. Daha sonra görülen tek tük vaka ise çıktığı bölgede aynı yöntemle önlendi. Peki neden bu yöntemi yapamıyoruz? Nedeni basit : Karar vericiler konunun uzmanı olan bilim adamı ve yönetimlerden görüş alır, bunları değerlendirir, ülkenin imkan ve kabiliyetine göre karar verirler. Eğer böyle bir teklif gelmemişse, eski köye yeni adet getirecek değiller. Halkın sosyo-kültürel durumu, finansman ve teknolojik çaresizlikte engel olabilir. Bir milyon cihazı milli ve yerli imkanlarla üretmek yerine sadece ithal etmek söz konusu ise tabii ki buna döviz bulamayız. Küresel şirketler bu cihazların seri üretimini yapıyor ama Kızılaya yardım olsun diye değil. Onların derdi para kazanmak. Bu ucuz ve kolay testi herkese yapmak virüs sorununu kökten çözüyor ama küresel virüs lobisinin derdi virüsün kökünü kazımak değil. Çok daha pahalı ve zor olan yüz tanıma sistemi ve dijital çipli hayatı dayatacaklar. Yani onların istediği gibi yaşamaya mahkum olacağız.

Peki neden bu yöntemi yapamıyoruz? Bilimde vesayet ve mandacılığın sorgulanması gerekiyor. Özgür düşünce, sorgulama ve bilimsel yaklaşım yerine, küresel şirketler ve kontrolündeki DSÖ, FDA ile otorite arasında bocalayan ve onların papağanı durumuna düşen bilim dünyası, pandemide iyi bir imtihan veremedi ve güven kaybetti. Çin ve İzlanda gibi ülkelerin hangi yöntemle başarılı olduğunu sorgulamadan aşı firmalarının peşine takıldı. Aşılı olanların hastalığı sessiz geçirdiği için daha bulaştırıcı olduğunu düşünmeden ve bilimsel kanıtların aksine aşısız olanlara haftada iki sefer PCR yapılmasını dayattı. Toplumun çoğunluğu aşılı olan ülkelerde ölüm olaylarının neden arttığını izah edemedi. PCR yerine yaygın tarama testleriyle yapılan Wuhan  yönteminin başarısını görmezden geldi.

Küresel aklın pandemiyi önleme gibi bir niyeti yok. Önleme niyeti olsa, yaygın tarama teknolojisi ile bunu önlerdi. Marsa giden, yapay zeka ve biyoteknolojik devrimi başlatan küresel akıl için yaygın tarama yöntemini uygulamak çocuk oyuncağı.  Wuhan ve Pekinde yaygın taramayı uygulayan akıl, dünya genelinde  neden uygulamadı? Demek ki pandemi kurulacak yeni dijital dünya düzeni için gerekli : Maske, mesafe, işsizlik, ekonomik kriz, kaos... Dijital takip, çipli hayat, eğitimden ticarete her alanda kullanilan online yöntemler, yapay zeka ve iş hayatına giren robotlar... Pandeminin devamı bu hayata geçişi kolaylaştırmak için gerekli. Mutasyona bağlı değilse ölüm oranları bile sürekli değişiyor. Sağlık çalışanlarındaki Covid ölüm oranlarını incelersek, hemen çoğu çalışana test yapıldığı için Covidin gerçek ölüm oranı gripten ölüm oranına benzer yani binde 2 gibi çok düşük düzeyde. Halbuki DSÖ yüzde 10 olarak yani gribe göre 60 misli fazla diye bildirdi. Demek ki DSÖ tarafından ilk bildirilen ölüm oranları korku algısı oluşturmak için gerekliymiş. Yeni dijital düzenine geçişi kolaylaştırmak için demek ki dünyayı korkutmak gerekiyormuş. Halbuki geçtiğimiz yıllarda 430 bin civarında olan tüm nedenlere bağlı ölüm sayısı bizde değişmedi.

Bilimsel öngörülere göre toplumun en az % 60ı virüsü geçirir veya aşılanırsa toplumsal bağışıklık olacak. Türkiye için hesaplarsak 83.000.000×%60= 50 milyon kişinin Covid geçireceği anlamına gelir. DSÖ ölüm oranının en az % 2.5 üzerinde olduğunu söylüyor. Türkiye ölüm oranı ise : % 2.5 civarında. Bu hesaba göre beklenen ölüm : 1.250.000 kisidir. Yani 50 milyon kişiye bulaşması halinde, ne yaparsanız yapın çıkacak en iyi rakam bu. Bunlar DSÖ denen küresel yapının bilimsel tahminleridir. Türkiye için milyon kişinin ölmesi ciddi bir kayıptır, kimse bunu göze alamaz. Eğer kayıplar gripte görülen oranda kalırsa, bu resmen DSÖ ve onun kontrolündeki yapılar tarafından korku ve panikle aldatıldığımız anlamına gelir.

DSÖ ve küresel medya, pandeminin başlangıç döneminde  hatırlarsanız İtalya, İspanya, İngiltere gibi ülkelerde bile % 10 - 15 gibi yüksek ölümleriyle küresel felaket algısı yarattı. Aylar sonra gerçek ölüm oranlarının binde 2 gibi düşük olduğunu gözleyince, ekonomi ve sosyal hayatı durdurup kriz ve kaos yaratmak isteyen küresel tezgaha geldiğimizi anladık. Türkiyede virüsle ön cephede savaşan sağlık pesonelinde ölüm oranı binde 2 bile değil. Türkiye başta olmak üzere birçok  ülkenin ekonomiyi durdurmayacağız kararı kriz ve kaos bekleyenleri şaşırttı. Kriz ve kaosa yol açacak ölüm oranı yüksek yeni mutajen virüsler piyasaya çıkabilir.

Toplumları yönetmenin en kolay yolu, korku ve panikle morallerini bozmaktan geçer. Yoksulların dayanma gücü daha zayıf olduğu için pandemiye ekonomik kriz de eklenirse dijital yaşam tarzını dayatmak ve dünyayı yönetmek daha da kolaylaşır. Korku ve moral bozukluğu yüzünden panikleyen toplumlarda faiz, döviz, borsa, altın spekülasyonuyla trilyon dolarların el değiştirmesi çok kolay. Bu yüzden yaygın tarama yöntemiyle pandemiyi önlemek mümkün olmasına rağmen kimse buna yanaşmıyor. Dünyanın çoğu fakir ve moralsiz. Sahte mehdilerin dayattığı her şeyi yapmaya hazır.

Bu küresel oyunu anlattığımız yöntemle bozmak çok kolay ama dünya maske mesafeye hapsolmuş durumda. Sonuçta Küresel akıl pandemiyle dünyanın servetine el koyuyor. Salgınla birlikte ekonomi ve ticaretin durması, borsa, döviz, altın spekülasyonuyla 50 trilyon $ el değiştirdi. Salgın bahanesiyle online eğitimden online ticarete kadar dijital projelerini uygulamaya koyan küresel akıl için trilyon dolarlar, salgının sadece bir boyutu. Ekonomi ve ticareti durdurma, kriz kaos korku panik tedit şantaj ve çaresizlik. Basit bir maske bile sorun olmadı mı? Solunum cihazı ve boş yatak olmayışı nedeniyle insanlar sokaklarda öldüler.

Pandemide kazanan ve kaybedenleri incelemek, pandeminin perde arkasını idrak etmede yararlı olabilir : 50 trilyon $ sadece ilk bir ayda el değistirdi. Altın ve değerli maden sahipleri kazandı. Borsa, döviz, dijital parada korkunç spekülasyonlara tanık olduk. İşsizlik arttı. Ticaret ve ekonomiler krize girdi. Bunlar pandeminin ekonomik sonuçları : Küresel ısınma bahanesiyle enerji ve hayvansal ürün fiyatlarındaki artış dalga dalga tüm fiyatları artıracaktır. Borsa, faiz, döviz, emtia, gıda,  enerji ve tedarik zincirlerinin küresel aklın kontrolünde olduğunu unutmayın.

Pandeminin siyasi sonuçlarını incelersek, küresel akıl ve ABD ulusalcı cephe arasında dünyanın kaderini belirleyecek olan asırlık savaşta, kimin kazanıp kimin kaybettiğine bakmak gerekiyor. Ulusalcı aklın temsilcisi olan Trumpın pandeminin yol açtığı işsizlik, ekonomik kriz ve kaos yüzünden Başkanlık yarışında virüsten büyük darbe yemesi, küresel aklın yarışta öne geçmesi oyunun büyük olduğunu gösteriyor. Başkanlığı kazanan dünyanın geleceğini belirleyecek. 

Barışta parayı veren kuralı koyar. Savaşta ise kazanan kuralları koyar, kaybeden bu kurallara uyacağını beyan eder. Savaşların değişmeyen kuralı budur. Virüsle savaşın daha başındayız ama virüs dünyayı parmağında oynatıyor. Virüs ölü bir protein olduğuna göre bizimle savaşan virüsün ardındaki akıl. Bu savaşta online eğitimden ekonomiyi durdurmaya kadar kuralları dayatan O. Savaş daha bitmeden savaşı kazanan kim? Virüs, A dan Z ye hayatınızı değiştiriyorsa, biz kazandık diyerek sadece kendimizi aldatırız. Virüsle savaşı kazandıysak, sosyal hayattan ekonomiye kadar virüsün dayattığı esareti neden yaşıyoruz? Virüsü yendik demek için virüsün kökünü kazımanız lazım. Bu ise bilim ve teknoloji ile olur.

Dünyadaki savaşın hastalık savaşına kaydığını henüz idrak edemedik. Hastalık savaşı, ülkeleri hapsediyor, ekonomilerini çökertiyor, dijital yaşam tarzını dayatıyor, yüzlerce trilyon dolara mal oluyor, kimse farkında değil. Covidin sadece ilk ayında borsa faiz döviz altın ve değerli madenler üzerinde oynanan spekülasyonla 50 trilyon dolar el değiştirdi, kimse görmedi. Uğruna bir asırdır kanlı savaşlar yapılan herkesin konuştuğu petrol sektörü 10 trilyon $ bile değil. Hastalık savaşı sadece ilaç aşı ve tıbbi teknolojiden ibaret değildir. Hastalık savaşında kullanılan yöntemlerden habersiz, bilimsel ve teknolojik alt yapısından yoksun ülkelerin eksiği Sağlık istihbarat örgütüdür. Bu yapıdan yoksun ülkelerin hastalık savaşını idrak etmesi zor, kazanması ise imkansız.

Dünyada son hızla devam eden hastalık savaşı, zihinsel savaş ve dijital savaşı idrak edecek ve bunu yönetecek kurumları olmayan hiçbir ülke, kahramanlık türküleri söyleyerek, kahramanlık filmleri çevirerek sağlık savaşını kazanamaz, ayakta bile kalamaz. Milyonlarca insanın ölümüne yol açan  Pandemide bunu gördük. Dünya sanki önceden planlanmış online eğitime, dijital ticarete, dijital coinlere, HES koduyla dijital takibe bırakın sorgulamayı ne olduğunu bile anlamadan bir anda geçiverdi. Ansızın ortaya çıkan virüs savaşında, zengin ve gelişmiş ülkelerin bile maske, solunum cihazı, ilaç ve aşı konusunda ne kadar aciz duruma düştüğünü idrak ettik. Milli aşısı olmayan ülkelerin, bilim ve teknoloji de ileri şirket ve ülkelere el avuç açarak ne kadar zavallı duruma düştüğünü bizzat yaşadık. Aşıyı verirlerse yaparsınız, vermezlerse ne yapacaksınız? Yıllardır Milli ilaç ve Milli aşı anonsu yaptığımızda, aşının millisi mi olurmuş diye dalga geçenler, hacı bekler gibi aşı beklediler. Demek ki, savaşı da zenginliği de kazanan akıldır, bilimdir, teknolojidir ve bunu sağlayan eğitim ve organizasyondur. Çanakkalede topumuz ve mayın gemimiz olmasaydı, düşmanı denize gömemezdik. Sarıkamış soğuğunu dikkate alan akıl, bilim ve teknolojimiz olmadığı için 80.000 evladımızı Sarıkamışta şehit verdik.

Maske ve solunum cihazı temininde  gördük ki güya teknoloji çağında olan dünyada ucunda para yoksa kimse kafa yormuyor veya önce kendi halkını düşünüyor. Yıllardır Milli ilaç ve teknolojiye diyoruz, neden? İşte bu yüzden. İmkansız denilen solunum cihazlarını bu ülke kendi imkanlarıyla, kendi mühendis ve bilim adamlarıyla bir ay gibi kısa sürede imal edip milyarlarca dolarlık ihraç kapısı açmadı mı? Yeter ki milli irade bunu yapmaya karar versin. Demek ki sadece bilim teknoloji yetmiyor akıl, mantık, karar ve irade gerekiyor. 

Virüsün kökünü kazıyacak olan yaygın test taramasına çok para gider demeyin, yarın 2. dalga yüzünden ekonomi ve turizm durur, işsizlik artarsa bunun maliyeti çok daha fazla olur. Sokağa çıkma yasakları, ev hapsi ve kısıtlamalar çok mu ucuz? Mezar gibi daracık evlerde yaşayanlar için hayat çok zor. Altından çanağın olsa, hergün içine kan kustuktan sonra neye yarar? 80 milyona test yapamayız dersek bu savaşı kaybederiz. Yarın 2. ve 3. dalga gelirse ne yapacağız? Tekrar mı evlere kapanacağız. Peki bu durumda üretim ve ekonomi ne olacak? Ekonomik kayıpların maliyeti testin maliyetinden daha mı az? Yoğun bakımlarda sürünmek ve ölmek yerine bu yöntemle hastalığı önlemek ve toplumu korumak çok daha kolay ve ucuz. Hasta olmadan yaşasak daha mantıklı değil mi? Ama gel de anlat. Bakınız en basit önlemler sayesinde virüs, sadece yüzde bir nüfusa bulaştı. Yüzde 99 nüfus temiz. Demek ki önlemek mümkünmüş. Şimdiki sorun bu yüzde bir taşıyıcıyı tesbit edip sadece bunları karantinaya alarak virüsü yok etmek ve normal hayata dönmek. Çok mu zor? Virüs taşımayanların önlemler altında çalısmasına ve normal hayata geçmesine mani bir durum yoktur. Virüs taşıyanları nasıl bileceģiz. Tabii ki filyasyon, dijital takip ve testlerle. 

Evde kalmanın gözden kaçan bir tehlikesi de şu : Türkiyede yıllık ölüm sayısı 430 bin olup bu rakamın yaklaşık yarısı kalp damar hastalıkları nedeniyledir. 1960’larda kalp krizi geçiren her 100 kişiden 30’u hastaneden çıkamadan ölüyordu. Bugün bu oran yüzde 3 civarında. Yani günümüzün hastane tedavisini alamayan hastalarda ölüm oranı 10 kat daha fazladır. Covid nedeniyle hastaların çoğu virüs bulaşır diye hastaneye gitmediler. Newyorkta salgının  2 aylık pik döneminde virüs bulaşır korkusuyla hastaneye gitmeyip evde kalp krizi geçirip ölenlerin sayısı 8 kat arttı. Kaba bir hesapla hastaneye gitmekten kaçındığı için ölen hasta sayısı, Covidden ölenlerden fazladır. Hayır demek bilimsel tıbba ve açılan modern hastanelere  haksızlık olur. Özetle Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım.

Biyoteknoloji devrimi sayesinde, her çeşit virüs pandemisinde virüsü, bulaştırıcıları ve hastalığı geçirip bağışık olanları 10 dakika içinde yüksek hassasiyetle tesbit ediyoruz ama bedavaya değil dövizle.  Bu yüzden herkese yapamıyoruz. Kaynaklar sonsuz değil sınırlı. Bu yüzden bu test kitleri ve cihazlarının seri üretimini yerli ve milli olarak Türkiyede yapmalıyız. Çalışmalar devam ediyor.

Biyoteknoloji çağında bu yöntem gözlerden saklanırken, bilim dünyası WHO gibi küresel bilim çevreleri tarafından dayatılan çözümleri papağan gibi tekrarlıyor. Ev hapsi, maske, mesafe ile yaşam tarzımız değişiyor. Başka çözüm yok mu? Bu yöntemle salgının kökünü kurutabilsek katlanalım ama yüzbinlerce kişide gizlenen virüs kurbanlarına bulaşmak için fırsat kolluyor. Bunca çileye rağmen sadece bulaştırıcı sayısı azalıyor. Bu virüs bir kişiden yayılarak pandemiye dönüşmedi mi? Eee.... şimdi yüzbinlerce gizli taşıyıcıya rağmen 1. raundu nasıl kazanmış oluyoruz? Toplu taşıma ve pazarlar  yoluyla kalabalık şehirlerde sonbaharda bu sayı artmayacak mı? Tamam,  Covidle mücadelede dünyaya örnek ülkeyiz. Fransa kadar test yaptık. Ölü sayısı ise İngiltere’dekinin onda biri ama virüsün kökünü yasaklara rağmen kazıyamadık. Bilim dünyamız malum yasaklar yerine, pandemide kesin çözüm olan tüm nüfusa uygulanması gereken test kitleri ve cihazlarının geliştirilmesi ve seri üretimi üzerine kafa yormalı. Virüsün tamamen yok edilmesi, herkese yapılacak test cihazı ve kitlerinin seri üretimiyle mümkündür. Büyük düşünürsek virüs esareti kısa sürede sona erer. İmkansız dersek virüsün hapsettiği yasakların, dijital esaretin ve ekonomik krizin şeytan üçgeninden çıkamayız. Kuyruğu peşinde koşan kedi gibi virüsün hasta ettiği kişilerle uğraşmak yerine Yeni Zelanda gibi virüsün kökünü kazımalıyız.

Bu gerçeği aylar sonra daha yeni farkettik : Günde bir milyon kişiye test yapsanız bile, 80 milyon içindeki taşıyıcılar, virüsü topluma bulaştırmaya devam ediyor. Toplu taşıma, pazarlar ve kalabalık şehirler ikinci dalga için yeterli sebep. Sonbaharda grip salgınıyla birlikte ortaya çıkacak 2. Dalga ekonomiyi, sağlık ve hayatımızı tehdit ediyor. Sebep açık : Herkes maske mesafeye dikkat etse bile, % 3 hastaya Covid bulaşmaya devam edecek. Yani minimum   2.400000 kişi virüse açık. Sadece maske veya mesafeye dikkat edilirse, %13 kişiye yani 10 milyon kişiye virüs bulaşabilir. Yani bu yöntemler  pandemiyi kontrol altına alsa bile, salgın devam edecek. Kış aylarında kritik seviye aşılırsa ekonomi ve sağlık hizmetleri durabilir. Bill Gates, hastaneler Covid işgali nedeniyle milyonlarca hasta normal sağlık hizmeti alamadığı için ölecek diye uyarıyor. Bu sayı Covide bağlı ölümlerden kat kat fazladır.

Bu yüzden test politikasını değiştirmek zorundayız. Virüsün kökünü kazıyacak yöntem, testlerin bir hafta gibi kısa bir sürede herkese yapılmasıdır. Zor ve pahalı olan bu yöntemle virüs olayı biter. Başka sihirli çözüm yok. Şimdiki yöntem virüsün yayılmasını önleyemediği için daha pahalı sonuçlara yol açıyor. Yaz aylarını ağustos böceği gibi geçirmek yerine, bu test kitini ve cihazını Türkiyede üretebiliriz. Roche ve Abbott firmasının testinin hassasiyeti % 100 e yakın  ama pahalı. Ülkemizin bilimsel ve teknolojik alt yapısı bu test cihazını seri olarak üretmek için yeterli. Yeter ki bilim dünyamız bu konuda tek ses olarak gerçeği anlatsın. Yabancı testlere niye döviz kaptıralım. Daha sonra pardon demek Türkiyeye daha pahalıya mal olur.

Diğer bir konuda virüsün bazı ailelerde çok sayıda ölüme yol açarken, toplumun yüzde 99unda grip gibi seyretmesi ve bu durumu bilim dünyasının araştırmak yerine seyretmesi. Rize Güneysuda bir aileden 8 kişiyi öldüren virüs, çoğu ailede belirti bile vermiyor. Bazı ailelerde çok sayıda Covid-19 ölümleri olurken çoğu aileye virüsün teğet geçmesi maalesef bilin dünyasının ilgisini çekmiyor. Biyogenetik araştırmalar yapması gereken bilin dünyası, bu ailelerin genetik profilini araştırmak yerine, küresel aklın sözcülüğünü yapıyor. Bir çocuğun google taramasıyla 1 dakikada bulabileceği bilgileri papağan gibi tekrarlamak yerine genetik yatkınlığı neden araştırmıyor?

Covid19dan ölen kişilerin ailesi, genetiğimizi inceleyin diye yalvarıyor. Bilin adamları Bilin ağzıyla hala papağan gibi aşı ezberini tekrarlıyor ve genetiği incelesen ne olacak, ne işine yarayacak diyor.

Covid19, belli Genleri taşıyan yüzde birlik bir grubu etkiliyor. Aşılı olsalar bile...

Virüsün toplumun kalanında etkisi ise grip gibi. Bilime yön veren küresel akıl neden bu Gen grubunu araştırmıyor? O zaman bu Genomu taşımayan büyük çoğunluğa sürekli aşı yapmaya veya hayatı durdurmaya gerek kalmaz diye mi?

mRNA ve CRİSPR Gen sürüşü teknolojisindeki gelişmeler belli genetik profilin oluşturulması veya yok edilmesine yani maksada uygun virüs üretimine imkan sağlıyor.

2015te UC San Diago’dan Ethan Bier ve öğrencisi Valentino Gantz, CRISPR Gen sürüşü deneylerinin meyve sinekleri üzerinde başarılı olduğunu gösterdikten sonra, sivri sineklerde yaptıkları deneylerde de %99.5 oranında gen sürüşü ile kalıtım sağladılar. Gen sürüşü sinek ve benzeri canlılarda hasta bağışıklığı ve göz rengi gibi fenotip değişiklikler yaratmak için kullanılabildiği gibi bu popülasyonları kısırlaştırıp azaltmak yada tümden ortadan kaldırmak için de kullanılabilecek bir sistemdir.

Yapılan yararlı işleri de söyleyelim :

Şu an ülkemizde 6 ayrı ekip milli aşı üzerine çalışıyor. İstanbul'da Sağlık Bakanlığı ekipleri artık evde korona virüs testi yaptırmak isteyenlerin evine gidiyor. ELISA yöntemiyle evde kan örneği alınan kişinin IgM ve IgG antikorlarına bakılıyor. Bu sayede kişinin hem korona virüs olup olmadığı hem de daha önce bu hastalığı geçirip geçirmediği ortaya çıkıyor. Testlerin doğruluk oranı ise yüzde 99 üzerinde. Önerimiz bu yöntemin 1 hafta içinde 80 milyona yapılması. Pekin ve Wuhanda bu yöntemle virüs kısa sürede temizlendi. Gemileri karadan yürüten bir millet için bu yöntemle virüsün kökünü kazımak çok mu zor?

Koyunların bile tehlike anında üstüne takılı çipten çobanına mesaj gönderip önlem aldığı bir dünyada, yaygın taramayla virüs taşıyanları Wuhanda olduğu gibi önleyemiyorsak uzay muhabbeti etmeyelim. Nüfusun çoğunu aşılayıp kurtulduk zannetmeyin. Yeni öldürücü virüsler ve varyantlar ortaya çıkarsa ne yapacağız? Anında çözüm bu yöntemdir.

 



Bu yazı 1,715 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    14,635 µs