En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
31 Mayıs 2020

ÇÖZÜMÜN YOLU



ÇÖZÜMÜN YOLU

Covid-19 (Sars-Cov-2) korku salmaya devam ediyor. ABDde mutasyon geçirmiş yeni türü bulaşmayı 10 kat artırıyor. Gripten 60 kat daha öldürücü olan virüsün dünyanın % 60 ına yayılması ve bunların % 3 ünün ölümü bekleniyor. Yani milyonlarca insan ölecek. Pandemiyi maske mesafe gibi klasik yöntemlerle önlemek mümkün değil. Neden mi? Herkes maske mesafeye dikkat etse bile, % 3 hastaya Covid bulaşmaya devam edecek. Yani minimum 2.400000 kişi virüse açık. Sadece maske veya mesafeye dikkat edilirse, %13 kişiye yani 10 milyon kişiye virüs bulaşabilir. Yani bu yöntemler  pandemiyi kontrol altına alsa bile, salgın devam edecek. Kış aylarında kritik seviye aşılırsa ekonomi ve sağlık hizmetleri durabilir. Bill Gates, hastaneler Covid işgali nedeniyle milyonlarca hasta normal sağlık hizmeti alamadığı için ölecek diye uyarıyor. Bu sayı Covide bağlı ölümlerden kat kat fazladır.

Herkese yapılacak tarama testleriyle virüs taşıyanları karantinaya almak, virüsün kökünü kazıma konusunda tek çözüm ama Marsa uydu gönderen, yapay zekayla dijital devrimi başaran akıl bu basit teknolojik yöntem konusunda sessiz. Bu yöntem imkansız diyenler ise maske ve mesafeli hayata devam edecek. Başka çözüm yok.

Virüs 2. Saldırıya hazırlanırken 8 milyar insan çaresiz bekliyor. Virüslerin doğal ortamda ve evrim yoluyla mutasyona uğrayarak değiştiğini biliyoruz. Doğal ortamda oluşan bir sürü virüsten, işine gelen virüsleri seçip laboratuar ortamında üreten ve biyolojik savaş amacıyla kullanan ülkeler veya terör örgütleri olamaz mı? Mesala fazla ölüme yol açmadan sadece karantina yoluyla ekonomileri felç eden, karantinayla ülkeleri ve sağlık sistemlerini çökerten Covid19 gibi bir virüsü kullanmayı, nükleer silaha tercih eden güçler olamaz mı? Petrol için dünyayı kana bulayan veya dünyayı hizaya getirmek için nükleer silahları göze alanlar, geride hiçbir kanıt ve iz bırakmayan böyle akıllı bir virüs silahını neden kullanmasın? 

Virüsün yapay olarak veya laboratuvar ortamında üretildiğine dair hiçbir bilimsel kanıt yok diye biyolojik savaş yok, bu virüs salgını kendiliğinden doğal olarak oluyor diyemeyiz. Hayvandan insana, insandan da insana geçmesi, biyolojik silah olmadığına kanıt değildir. Biyolojik savaş, doğal olarak bulunan veya evrimleşen virüs, bakteri ve parazitleri kullanarak yapılan savaşın adıdır. Kızılderili soykırımına yol açan virüslü battaniyeler laboratuvar ortamında gelistirilmedi, bildiğimiz virüslerle yapıldı. Günümüzde biyolojik savaş laboratuvarları, doğal ortamda evrimleşen ama planlanan hedefe uygun virüsün araştırılması, seçilmesi ve kullanılmasında rol oynuyor. İnsanlığı yok etme hedefiyle sadece ekonomik kriz çıkarma ve dünyayı ev hapsine mahkum etme hedefi, farklı virüslerin kullanılmasını gerektirir. Günümüz genetik teknolojisi ile genetiği oynanmış virüsleri tanımak zor değildir. Ancak bunu göze alan ve yapmaktan çekinmeyen küresel seytanın olduğunu da unutmayalım.

2015te yayınlanan ve Covid19 virüsünü ve biyolojik savaş hipotezini adeta kanıtlayan bu çok hayati makaleyi, bilim dünyası, yönetimler ve aydınların dikkatine sunuyoruz. Bakalım yazarlar bu makaleyi ne zaman geri çekecek veya silecekler : 

A SARS-like cluster of circulating bat coronaviruses shows potential for human emergence

Vineet D Menachery1, Boyd L Yount Jr1, Kari Debbink1,2, Sudhakar Agnihothram3, Lisa E Gralinski1, Jessica A Plante1, Rachel L Graham1, Trevor Scobey1, Xing-Yi Ge4, Eric F Donaldson1, Scott H Randell5,6, Antonio Lanzavecchia7, Wayne A Marasco8,9, Zhengli-Li Shi4 & Ralph S Baric1,2 

Nature medicineVOLUME 21 | NUMBER 12 | DECEMBER 2015 

Bundan tam 5 yıl önce, bir grup bilim adamı bir araştırma yapmışlar : Yarasalarda bulunan bir coronovirus türüne bildiğimiz SARS corona virüsünün spike proteinini (virüsün ACE2 reseptörünü kullanarak hücreye girişini sağlıyor) kodlayan genetik materyalini revers genetik metodla monte edip bir yeni Chimeric (hibrit) corona virus yaratmışlar. Sonrada bu virüsle in vivo ve in vitro bir takım deneyler yapıp bu virüs üzerinde çeşitli ilaç ve aşıları denemiş, hiçbirinin işe yaramadığı sonucuna varmışlar. Böyle bir virus ortaya çıkarsa mahvoluruz mealinde bir sonuca varmışlar iyi mi?

Daha da ilginç olanı ise, bu ileri görüşlü araştırmacıların ikisi Çin bilimler akademisi Wuhan biyogüvenlik laboratuvarı mahreçli?? Demek ki neymiş : Dünyada savaşın şekli değişti. Peki biz bu savaşa hazır mıyız?

Bilimsel öngörülere göre toplumun en az % 60ı virüsü geçirir veya aşılanırsa toplumsal bağışıklık olacak. Türkiye için hesaplarsak 83.000.000×%60= 50 milyon kişinin Covid geçireceği anlamına gelir. DSÖ ölüm oranının en az % 2.5 üzerinde olduğunu söylüyor. Türkiye ölüm oranı ise : % 2.5 civarında. Bu hesaba göre beklenen ölüm : 1.250.000 kisidir. Yani 50 milyon kişiye bulaşması halinde, ne yaparsanız yapın çıkacak en iyi rakam bu. Bunlar DSÖ denen küresel yapının bilimsel tahminleridir. Türkiye için milyon kişinin ölmesi ciddi bir kayıptır, kimse bunu göze alamaz. Eğer kayıplar gripte görülen oranda kalırsa, bu resmen DSÖ ve onun kontrolündeki yapılar tarafından korku ve panikle aldatıldığımız anlamına gelir.

WHO, ABD, Almanya çok bulaşıcı olan bu virüsün zamanla 5 milyar insana yani nüfusun % 60ına bulaşacağını söylüyor. % 1 ölüm oranı 50 milyon insanın ölümü demektir.  % 1 önemsizse, o zaman emniyet kemeride takmayalım. Her yıl sadece 550 kisiyi kurtarmak için bütün Türkiye emniyet kemeri takıyor. Yüzbinde 1 kisi bile demek ki önemli. Türkiye için % 1 ölüm oranı 800.000 ölüm demektir. Yani 10 tane Sarıkamış demektir. Tabii DSÖ rakamları doğru ise. 

Medyada her şey tartışılıyor ama biyolojik savaş olduğuna dair kanıtlar geçiştiriliyor. Biyolojik savaş olduğunu kabul edersek ve bu virüs DSÖ ve bilim dünyasının söylediği gibi 5 milyar insana bulaşacaksa, köklü çözüm aşı ve etkili ilaçtır. Yani yakında aşı ve ilacı  bulan ülkeler, diğerleri üstünde hakimiyet kuracaktır. Demek ki yapılacak iş belli : 5 milyonluk İsrail bile bulduk diyorsa virüsün aşı ve ilacını bizde bulmak zorundayız. Bunu yapacak kurum Milli ilaç ve aşı merkezidir. Ama önce dünyadaki gelişmeleri takip eden, gerekli bilgi, bilim adamı, ilaç, aşı, teknolojiyi transfer eden Sağlık istihbarat örgütü gerekli. Dünya yeni bir döneme girerken amatör ve kisisel gayretlerle geldiğimiz yer burası. Elleri yıkayın, dışarı çıkmayın sözünü kamu spotları da tekrar edebilir. Etkili ilaç ve aşıyı keşfettik diyen bilim adamı ve bilim kurumlarına ihtiyacımız var. Kapsamlı önlemleri, DSÖ sitesinden çocuklar bile indirip anlatabilir. Alınan önlemlerin hepsi mevcut. Sadece evlerde hapis olarak yaşayamayız. Yarın deha tehlikeli ve öldürücü bir virüs vizyona girerse ne yapacağız. Üretimi kim yapacak?

Çin, Covid19 virüsünü Wuhana ABDnin getirdiğini açıkca söyledi. Artık dünyada yeni bir dönem başlıyor. Terör örgütleri dahil birbirine düşman ülkeler, çok az maliyetle biyolojik savaş başlatabilir. Covid19 sonrası çeşitli virüslerle yapılacak biyolojik savaşa kendimizin ürettiģi milli aşı ve ilaçlar dahil her yönden hazır olmalıyız. Aşı köklü çözüm dedik ama aşı bulunsa bile 8 milyarlık dünyaya yeterli aşının üretimi ne kadar sürer? Bu kadar parayı kim nasıl verecek ve kimin cebine gidecek? Kendi halkı dururken bize aşıyı verirler mi? Verirlerse ne karşılığı verirler. Virüs mutasyon geçirirse, yeni aşılar ne kadar sürede üretilir. Antiviral ilaç bulunursa bu daha mantıklı ve para getirici olur. Biyoteknoloji hızla gelişiyor. Kanserden her çeşit hastalığa biyoteknoloji şirketleri dünyaya hakim olacak.

Dünyadaki savaşın hastalık savaşına kaydığını henüz idrak edemedik. Hastalık savaşı, ülkeleri hapsediyor, ekonomilerini çökertiyor, dijital yaşam tarzını dayatıyor, yüzlerce trilyon dolara mal oluyor, kimse farkında değil. Covidin sadece ilk ayında borsa faiz döviz altın ve değerli madenler üzerinde oynanan spekülasyonla 50 trilyon dolar el değiştirdi, kimse görmedi. Uğruna bir asırdır kanlı savaşlar yapılan herkesin konuştuğu petrol sektörü 10 trilyon $ bile değil. Hastalık savaşı sadece ilaç aşı ve tıbbi teknolojiden ibaret değildir. Hastalık savaşında kullanılan yöntemlerden habersiz, bilimsel ve teknolojik alt yapısından yoksun ülkelerin eksiği Sağlık istihbarat örgütüdür. Bu yapıdan yoksun ülkelerin hastalık savaşını idrak etmesi zor, kazanması ise imkansız.

Bu hastalık savaşında sağlık orduları, sağlık sistemleri, bilim gücü, ilaç, aşı, tıbbi teknoloji ve teçhizat gücüyle savaşıyor. Savaşı güçlü olan kazanacak, sayılan güçleri zayıf olan ülkeler ise perişan olacak. Bilim ve teknolojik gücü zayıf olan ülkelerin sağlık sistemi ve ekonomisi çökecek ve bu ülkeler hastalık savaşını kaybedecektir. Hastalık savaşını yürütecek akıl Sağlık istihbarat örgütüdür. İstihbarat örgütümüz olan beşduyu, beyin ve akıl olmadan yaşamak nasıl ki mümkün değilse, Sağlık istihbarat örgütü olmayan milletlerin de yaşaması, herkesi hedef alan bu kalleş savaşta mümkün değildir. 

Bunun anlamı şu : Yüksek teknolojiye sahip böyle araştırma laboratuvarları, aşı ve ilaç üretim merkezleri yoksa tehlikeli bir salgında tarihten silinebilirsiniz. Özellikle milli bekasını düşman ülkelerin vicdanına ve yardımına bağlayan, düşmanın bilim insanı kılığındaki uzantılarına inanan ve onların dediklerine göre hareket eden ülkeler, tarihten ilk silinen ülkeler olacak. 

Yeni savaş yöntemlerini bilmeyen ve kaynaklarını buna göre organize etmeyen milletler, yeni savaşta yenilmeye mahkumdur. Bilim dünyası ve doktorlar virüs konusunda perde arkasındaki bu gerçekleri neden konusmuyor? Pandeminin insan eliyle yayılmış olabileceğini neden söylemiyor? Pandeminin biyolojik savaşın ilk perdesi olduğunu söyleyenlerin eleştirisi bu. Cevap basit : Bu görev devletlerin işidir.  Doktorlar ve bilim dünyası, bu konuda gerekli kanıtları toplayan ve değerlendiren tıbbi istihbarat örgütünün elemanı değildir. Doktorlar ve bilim dünyası istihbarattan anlamaz, istihbarat dünyası da tıbbi gelişmelerden anlamaz. Bu görev sağlık alanında her türlü bilgi, deneyim ve organizasyona sahip tıbbi istihbarat örgütlerinin işidir. Devletler böyle hayati bir görevi tıbbi istihbarat konusunu bilmeyen meslek gruplarına tevdi edemez. Çoğu ülke bu bilgi ve yetenekte örgüte sahip olmadığı gibi böyle bir yapıyı idrak edecek akla da sahip değildir. İdrak ettikleri zaman ise iş işten geçmiş olacaktır. Böyle bir organizasyon olmadan komplo türünden yapılan yorumlar ülkeleri virüs saldırısından koruyamaz. Bilim adına aynı lafları tekrar ederekte virüsü yok edemeyiz. Virüsün ardındaki akıl, bilim ve teknoloji gücünü organize ederek planlarını icra ediyor. Başka ülkelerin tavsiye ve aklıyla hastalık ve virüs savaşına karşı koyamayız. Savaşı yöneten akıl diğerleriyle kedi fare gibi oynar. Yapılacak iş basittir : Acilen her türlü donanım ve bilgiye sahip tıbbi istihbarat örgütü kurmaktır.

Sağlık istihbarat örgütünüz yoksa ne bilim adamlarınızı, ne de bilim ve teknolojideki kazanımlarınızı koruyabilirsiniz. Keşfettiğiniz şeyler karşı tarafa uçar haberiniz olmaz. Bilim ve teknoloji daima güvende olduğu yerde gelişir. Bunu sağlayacak olan sağlık istihbarat örgütüdur. Ambargo ve salgın halinde, ihtiyacınız olan hayati ilaç, aşı, teknoloji ve bilim insanı transferini sağlayacak olan da yine sağlık istihbarat örgütüdür. Yoksa düşmana teslim olursunuz. 

4. Endüstri devrimi, zayıf olanın köle olacağı bir dünya. Teknolojisi olmayan hasta toplumların yaşama şansı yok. Hayati ilaç ve teknolojiyi mutlaka üretmek zorundayız : İlaç, aşı, BT, MR, teknoloji... Fatura giderek artıyor. 2023 te hastalık sektörü büyüklüğü 170 milyar $ olacak. Dijital devrimle birlikte gelen biyogenetik tsunami bizim gibi ülkeleri krize sokabilir. SMA hastalığı gibi genetik hastalıklarıda hasta başına yıllık tutarı 2.5 milyon dolar olan ilaçlar geliyor dersek konu daha iyi anlaşılır. Sadece Hemofili hastalarına geçen yıl 3 milyar TL ödedik.

Milli Sağlık Akademisi; NIH(ABD Milli Sağlık Enstitüsü) gibi, FDA (ABD Gıda ilaç dairesi) ve Milli İlaç ve Aşı Merkezi gibi benzeri kurumların çalışmasını organize eden üst akıl olacaktır. Halk sağlığı için kurulan önleyici kanser, önleyici kardiyoloji, önleyici tıp gibi eğitim ve öğretim kurumlarını kuracak ve bunlara yön verecektir. Başka türlü sağlıklı toplum alamayız. Önce hasta et, sonra tedavi edersin sektörünün perde arkasını bilmezsek, kuyruğu peşinde dolanan kedi gibi hastalıklar içinde debelenmek kaderimiz olur.

Alman kimya ve ilaç devi Bayer, tohum ve tarım ilaçları üreticisi Amerikan Monsanto şirketini 66 milyar dolara satın aldı. Bayer böylece dünyanın en büyük tohum ve tarım ilacı üreticisi haline geldi. Global ilaç devi Bristol-Myers Squibb kanser ilacı üreticisi Celgene’i 74 milyar dolara satın aldı. Dünyada glifosat ve kanserojen tarım ilaçları kullanımı giderek artıyor. Son 15 yıl içinde ülkemizde glifosat kullanımı 8-9 kat arttı. Kanserli hasta sayısı artarken kanser ilaç ve tedavi faturası da artıyor. 

GDO ve tarım ilaç ilaçları, patent ve tohum yasalarının kullanıldığı bu sinsi mücadelede, açlık, kıtlık, salgın hastalıklar ve zihinsel savaşla, halkları devletlerine karşı kışkırtma planları hazır ve yakında devreye girecek. İsrailli yazar Harari Yuval, Davos'taki konuşmasında, yapay zeka konusunda Çin ve Amerika'nın liderlik konusunda arayı açtığını, bu konuda geri kalan ülkelerin batacağını veya sömürge ülkeler olacağını söyledi. Küresel tezgahtan habersiz ülkeler aklını başına toplamazsa, koskoca Çinin akibetini paylaşacaktır.  

Bu çağda biyolojik savaş olmaz diye uyuyan ve milleti uyutanlara asla aldanmayın. Daha dün II. Dünya savaşında savaşı bitirmek bahanesiyle Japonyaya atom bombası atarak yüzbinlerce insanı öldüren, milyonlarca insanı da sakat ve hasta bırakan anlayışın vicdani ve insani değerleri yoktur. Dünyayı sömüren küresel irade için her yöntemi kullanmak mübahtır. Bunları niye kullanıyorsunuz demenizin bir anlamı yoktur. 

Sinsi ve acımasız düşmanın biyolojik savaş saldırısına karşı, bu günden tezi yok, milli aşı ve ilaç üretimine başlamalıyız. Bunların üretimi ha deyince olmaz. Üreten ülkelerin vicdanına sığınamayız. Savaşı başlatan bu ülkeler önce kendi halkını sonra parayı düşünür. Bu kadar saf olmayalım. Geçtiğimiz yıllarda başka ülkelerden ithal edilen aşılar yüzünden aşıya rağmen nükseden salgınlar, aşımızı mutlaka kendimizin yapmasını zorunlu kılıyor. Allah korusun yüzbinlerce kişiyi öldüren bir salgın varlığında, 

1. Virüsün genetik haritasını kaç ayda çıkarabiliriz?

2. Virüse karşı ilk aşıyı kaç ayda üretebiliriz?

3. 80 milyona yetecek aşıyı kaç yılda üretebiliriz?

4. Virüsü yok edecek ilacı keşfedecek bilimsel ve teknolojik kapasitemiz var mı?

5. Türkiyeyi tehdit eden tehlikeli bir salgında Milli aşı araştırmalarını yapabilecek bilimsel ve teknolojik altyapımız hazır mı?

Milli aşı araştırmaları ve üretimi için altyapımız var. Akademik gücümüz çok iyi. Milli irade var gücüyle bilim ve teknolojik gelişimi destekliyor. 80 yıldır elimizi kolumuzu bağlayan bilim ve teknolojide mandacılık zincirlerini kırıyoruz.  Milli aşı ve ilacı medyanın sürekli desteklemesi gerekir. Milli bekamız buna bağlı. 

Türkiye güçlü ve tarihi birikimi olan bir ülkedir. 1885'te çiçek aşısı üretti. 1887'de kuduz aşısı, 1896'da difteri, 1897'de sığır vebası, 1911'de tifo, 1913'te kolera ve dizanteri, 1927'de verem aşısı, 1942'de ise tifüs aşısı ürettik. II. Dünya savaşında ABD ordusunun bir kısım aşı ihtiyacını Hıfzı sıhha Refik Saydam laboratuvarında biz ürettik. Özgüvenimizi artıran tarihimizle gurur duyuyoruz.

Nerde bu devlet, kimse yok mu diyen eski Türkiyeden, milli gücünü anında organize edip dünyanın her yerindeki vatandaşının yardıma koşan Türkiyeye geçiyoruz. Eski Türkiyede bu şiddette depremde binlerce kişi ölür, kimse muhatap bulamazken yeni Türkiye sel baskınından depreme, salgınlara kadar felaketlere karşı daha hazırlıklı. Heryere yayılan virüsün henüz Türkiyede görülmemesi, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun aldığı akıllı önlemler yüzünden. Muhaliflerin bile takdirini kazanan Sayın Bakanımıza, süper ekibine, fedakar ve eğitimli sağlık ordumuza minnettarız. Onlara milletce sağlık ve hayatımızı borçluyuz. İçimizdeki ecnebiler ve halk düşmanları ise fitne çıkarmakla ve milletin moralini bozmakla meşgul. Yarın biyolojik terör ve savaşın salgınlarına teslim olmak istemiyorsak bugünden tezi yok Milli aşıları en kısa zamanda üretecek hale gelmeliyiz. 10 yıl önce yazdığımız uyarı ve temennimizle yazıyı bitirelim :

Kötü kaderimizi değiştirecek beyin nakli olan; ‘Milli Araştırmalar Merkezi’, ‘Milli Sağlık Akademisi’, ‘Milli Aşı ve İlaç Merkezi’ ve Bilim Teknoloji Merkezini başarmak dileği ile… 30 Ekim 2009

KAYNAKLAR 

1. MİLLİ AŞI ve İLAÇ MERKEZİ 2009  https://www.kemalyesilcimen.com/?haber,34

2. https://tr.euronews.com/2019/02/21/dso-dunyada-saglik-harcamalarinin-yillik-maliyeti-73-trilyon-dolar

3.  http://www.fortuneturkey.com/bristol-myersten-74-milyar-dolarlik-satin-alma

4. Alman kimya ve ilaç devi Bayer, tohum ve tarım ilaçları üreticisi Monsanto şirketini 66 milyar dolara satın aldıhttps://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-37361302

5. https://theprepared.com/blog/no-the-2019-ncov-genome-doesnt-actually-seem-engineered-from-hiv/

6. NEDEN BU KADAR HASTAYIZ? https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,496/neden-bu-kadar-hastayiz/prof-drbr-kemal-yesilcimen

7. SAĞLIKTA KÜRESEL OYUNLAR https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,495/saglikta-kuresel-oyunlar/prof-drbr-kemal-yesilcimen

8. MİLLİ AŞI VE İLAÇ MERKEZİ NEDEN YOK? https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,498/milli-asi-ve-ilac-merkezi-neden-yok

9. SOSYAL OLAYLARDA  BİLİMSEL YAKLAŞIM  https://www.kemalyesilcimen.com/?haber,59 

10. https://www.sabah.com.tr/dunya/2020/02/14/son-dakika-haberler-wuhan-400-virusunu-39-yil-once-yazmis-koronavirus-ile-benzer-ozellikteler


Bu yazı 1,112 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,435 µs