En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
15 Nisan 2020



 SALGIN NASIL ÖNLENİR(II)

Hastaların teşhis ve tedavisinde gösterdiğimiz başarıyı salgının önlenmesinde de göstermeliyiz. Virüs taşıyan ilk vakaları tesbit edip karantinaya almak, salgın yayıldıktan sonra hastaları tedavi etmekten daha kolay, ucuz ve mantıklıdır. Dünya ülkeleri maalesef bu yöntemi başaramadı. Türkiye proaktif önlemlerle salgının başlamasını geciktirmiş olsa da, İstanbulun dünya merkezi olması nedeniyle salgının yayılmasına engel olamadı. Virüsün kasti olarak yayılması halinde önlemlere rağmen salgının yayılması tabii ki önlenemez ve salgın dalgalar halinde tekrarlar. Virüsün kasten  yayılımı söz konusu değilse, virüsün yayılması ve salgına dönüşmesi proaktif yöntemlerle önlenebilir. Önlenemez demek İngilterenin sürü yöntemini kabullenmek demektir. İngiltere muhtemelen böyle istihbari bir bilgiye sahip olduğu için sürü yöntemini telaffuz etmiştir. Ülkelerin birbirini salgın çıkarmakla suçlaması boşuna değil. Sprey tarzında hazırlanan virüslerle kalabalık yerlerde virüsü yaymak kolay olduğuna göre, kasten çıkarılan bir salgını hiçbir ülke önleyemez. Virüs salgını  epidemiyolojik yayılıma uymuyorsa, biyolojik saldırıyı düsünmek gerekir. Doğal ortamda oluşan bir sürü virüsten, işine gelen virüsleri seçip laboratuar ortamında üreten ve biyolojik savaş amacıyla kullanan ülkeler veya terör örgütleri olamaz mı? Bu ihtimale göre önlem almayan ülkelerle kedi fareyle oynar gibi oynarlar. Daha tehlikeli virüslerin koleksiyonunu yapanlar için dünyayı ev hapsine mahkum etmek çok mu zor? Terör, savaşlar ve nükleer silahlar ile milyonların canına kıyan anlayış için biyolojik savaş kolay bir yöntem. Dünyada sürdürülen savaşta bunu dikkate almayan ve buna göre önlem almayan ülkeler daha öldürücü virüslerle karşılaştığında iş işten geçmiş olacak.

Neyse... Şimdiki derdimiz doğal yollardan yayılan salgınla başa çıkmak ve tekrarını önlemek. Şimdiye kadar alınan önlemler salgın hızını azaltsa bile tamamen kökünü kazıma ve önleme iddiasında değildir. Bunun bir sürü nedeni var. Normal populasyonda test yapılmadığı için covid insidensini yani gerçek rakamları bilmiyoruz. Salgın insidensini bilmek için hem istanbul Kadıköy gibi virüsün en yoğun olduğu yerlerde, hemde en az vakanın görüldüğu yerlerde testler yapılmalı ve bu araştırma her ay tekrarlanmalı. Böylece salgının gerçek boyutu ve seyri bilinir. Bu salgının dünyaya bir kişiden yayıldığını, mutasyonlara ve tekrarlayan salgınlara yol açabileceğini unutmayalım. Salgının kısa süre sonra biteceği hayaline kapılmayalım. Almanya, konser, maç gibi toplu katılımın olduğu organizasyonları 31 Ağustos tarihine kadar erteledi. Almanya Koch enstitüsü 8 yıl önce Alman hükümetine verdiği virüsle ilgili araşırma ve istihbarat raporunda, salgının uzun yıllar süreceğini söylüyor. Bu raporda yazılanlar aynen çıktığı için, Almanya vaziyeti idare etmek için 2 hafta sonra masalıyla avutmuyor. Aylardır aynı lafları tekrar edip duran medya, bu raporu neden tartışmıyor. Bu günleri madde madde anlatan bu raporu okumadan, anlamadan ve tartışmadan daha çoook 2 haftalar geçiririz. Yıllardır salgın hastalıklar konusunda çalışan, aşı ve araştırma merkezlerine milyar dolarlar bağışlayan Bill Gates ise 2021 sonbaharında aşı bulunursa belki diyor.

Virüs taşıyanları bilmeden salgını önleyemeyiz. Sürveyans, filyasyon ve dijital takip sisteminin yürümesi de buna bağlı. Dünyanın elinde herkesin pratik olarak yapabileceği virüsü tanıyan ucuz ve kolay bir test yöntemi şimdilik yok. 80 milyon için geleceğe yönelik gebelik testi gibi herkesin evinde şipşak bakabileceği bir test yöntemi geliştirmeliyiz. Bu keşif, aşıyı bulmaktan daha kolaydır. Bu test sonucu pozitif çıkanlar toplumdan ayrı bir yerde karantinaya alınmalı. Tabii yurtdışı temaslarda kesilmeli. Bu önlemlere Çin, Norveç ve İsrailin uyguladığı dijital takip sistemi de eklenmeli. Çok güçlü yazılım ordumuz hizmete hazır. Bu yöntemler birlikte uygulanırsa salgın kontrol altına alınır, üretim ve normal hayat yeniden başlar. Normal hayata makul bir sürede geçemezsek üretim kaybı ve hastalıklar yüzünden ekonomik kriz ve kaos çıkar.

Sessiz virüs taşıyıcıların artması halinde bütün emekler boşa gidebilir. Salgını kesinkes önlemek yerine, çok sayıda ve bitmek bilmeyen hasta bir toplumla uğraşmak, ülkeyi kedinin kuyruğu peşinde koşmasına benzer bir duruma düşürür. Ülkemizde yılda 800 milyon normal muayene olduğunu ve salgın öncesi yoğunbakım ve yatak doluluk oranlarının yüksek olduğunu unutmayalım. Bu hastalar şimdilik idare ediyor. Bir süre sonra gerek bu hastaların, gerekse salgının devamı halinde covidli hastaların eklenmesiyle sağlık sistemi çökebilir.

Salgını bitirmenin yolu, herkese kısa sürede test yapmaktan geçer. Bilim dünyası şimdi bu tezi tartışıyor. Günde 30 bin testle salgını azaltır ama önleyemeyiz. Çünkü yılda 4 milyon kişiye test yapılması sorunu çözmüyor. 80 milyon içinde virüs taşıyanlar bulaştırmaya devam edecek. Unutmayalım, en az 1 milyon kişide virüs var ve giderek artıyor. Bunları görmezden gelerek azalan ölümlere bakarak salgın riskinin bittiğini söyleyemeyiz. Salgın 1 kişiyle başlar. 

Şimdiye kadar uyguladığımız yöntem virüsün hızlı yayılmasını önlüyor ama salgını bitirip güvenli bir çalışma ortamı sağlamıyor. Bu  yüzden üretim durma noktasına geldi. Buna  hiçbir ülke daha fazla dayanamaz. Dünya devleri bile bir an önce ekonominin çarklarını döndürecek yöntemler peşinde. Aksi halde  ekonomik kriz, kaos ve çöküş kapıda. Sadece salgın hızını azaltmaya devam edersek toplumun çoğunluğu hastalanana kadar bu salgınla uğraşmak zorunda kalacağız. Salgını önlemenin yolu, bulaşan herkesi kısa sürede tesbit edip karantinaya almaktan geçer.

ODTÜnün bulduğu test 60 dakikada ve yüksek hassasiyetle virüsü tesbit ediyorsa, bu test cihazı için hemen seri üretime geçilmeli. Ayrıca bu tip cihazların gelişime açık olduğu bilinmeli. Belki yarın akıllı telefonla sipsak sonuç veren daha kolay ve ucuz testler geliştirilecek. Aile hekimleri ve 1 milyonluk sağlık ordusu herkese bu testi yapmış olsa, salgın 1 ayda kontrol altına alınır. 

DÜNYANIN KURTULUŞU BU CİHAZDA 

Dünyanın başına bela olan salgınları önlemede tek çözüm ; Virüs ve antikorları % 100e yakın kesinlikle gösteren teknolojik yazılımın akıllı telefonlara indirilmesi. Öksüreceksin, 5 dkda Covid ortaya çıkacak. Bir damla kan süreceksin 5 dkda bağışıklık durumun belli olacak. Bundan sonra ise akıllı telefon sahibine ne yapacağını söyleyecek. El kadar şeker cihazıyla herkes kan şekerine günde 4 kez bakmıyor mu? Minik bir cihazla yarın Covid testini herkes istediği an yapacak. Pozitif olanlar gönderilen mesajla anında karantinaya alınacak. Az sayıda bulaştıran yüzünden milyarlarca insan boş yere evlerde hapis olmayacak. Önemli olan böyle bir cihazı en kısa zamanda yapmak. Bu cihaz, Türkiye ve dünyayı salgından, ekonomik krizden ve maskeli esaretten kurtarır. Dünya ve Türkiyede çok sayıda araştırma merkezi bu test  cihazını geliştirmek için gece gündüz çalışıyor. ODTÜlü mühendis bir grup 2 ay önce benzer bir test cihazı yaptı. Hassasiyeti yüzde yüze yakın diyorlar. Bir ay önce de Abbott firması 5 dkda % 100 sonuç veren cihazı piyasaya çıkardı. Bu cihazlar ilk çıkan cep telefonları gibi hantal gelebilir. Ancak dünya bunu küçültmek için çalışıyor. Araştırmalardaki hedefler gerçekleşirse dünya salgınlardan kurtulacak.

KURTULUŞ BİLİM VE TEKNOLOJİDE

80 milyona bir hafta içinde test yapıp covidli olanları karantinaya alacak teknolojin varsa salgınlar sorun olmaktan çıkar, camiler kapanmaz, ekonomi durmaz, hayat zehir olmaz. Sizlere belki hayal kurgubilim gibi geliyor ama yakında bu cihazla ve keşfedenin istekleriyle tanışacağız. Aynı şekilde aşıyı keşfeden ve satan şirketler de aynı avantaja sahip olacak. Cihaz veya aşıyı satanların isteklerine boyun edeceğiz. Artık bizi amuda mı kaldırırlar, takla mı attırırlar onların insafına kalmış. Ya da bunları biz üretir, dünyayı biz yönetiriz. Bu üstün  teknolojik cihaz veya aşılar işte bu kadar önemli. İnsanlık alemine dayatılan dijital esarette, teknolojisi olmayanın inancını ve hayatını yaşaması mümkün olmayacak.

Üretimi, ekonomiyi ve stratejik kamu hizmetlerini sürdürmek için virüse karşı bağışıklık kazanan sağlıklı kişilerin tesbiti, antikor testleriyle acilen yapılmalı. Sağlık ve stratejik üretim kurumlarından başlayarak, devlet yönetimi, istihbarat, ordu subayları, siyaset, medya, market çalışanları, esnaf, güvenlik, belediyeler, kamu hizmetleri ve bilhassa süper taşıyıcı olma riski olan kişilerden bağışık olanlar göreve iade edilerek ekonomi, üretim ve stratejik hizmetler garantiye alınmalı. İngilterede yapılan bir araştırma, sadece süper taşıyıcıları elimine ederek salgının önemli oranda önleneceğini gösterdi. Bu tahliller bir haftada yapılır ama zaman kaybını önlemek için geriden takip ederek değil önceden planlayarak yapmalıyız. Bağışıklık testlerini şipşak yapan cihazlar üzerine çalışmalıyız. Tüm özel ve kamu hastanelerinin  laboratuvarları pandemi kapsamında çalısmalıdır. Dışarıdan alınan cihazlar çok para götürür. Hem de demode olanı kakalarlar.

Türkiye’yi etkisi altına alan salgının 1 yıl sürmesi durumunda turizm, eğlence ve kültür ile otel harcamaları yüzde 90’dan fazla azalacak. Devletin yoksullara aktarmak için 428 milyar liralık kaynağa ihtiyacı olacak. Salgının bitmek bilmeyen kötü sonuçlarıyla uğraşmak yerine, bu kaynağın yüzde biriyle milli aşı, ilaç ve Covid test cihazının seri üretimi yapılarak salgın kısa sürede önlenebilir. Bu yöntemle bundan sonra ortaya çıkacak mutasyon ve yeni salgınlarında önlemi alınmış olur.

Görülen o ki, virüs salgını yıllardır planlanan küresel dijital devrimin işaret fişeği. Bir yanda çaresizlik içinde "el yıkayın, evde kalın, mesafeye dikkat edin" demekten başka çaresi olmayan modern Tıp, öte yanda kişiye özel kök hücre tedavisi, akıllı ilaçlar, biyoteknolojik aşılarla küresel medikal sektörün gövde gösterisi yaptığı Modern ötesi tıp. Modern tıbbın evlere hapsettiği milyarlarca insan, çaresizlik içinde modern ötesi tıbbın, biyoteknolojik devrimin eseri olan dijital akıllı takip sistemini, biyoteknolojik aşı ve ilaçları Mehdi bekler gibi dört gözle bekliyor. Virüs adı verilen, bir noktanın binde biri kadar küçük ölü bir proteinin ardındaki akıl, koskoca dünyayı hizaya getirirken, yeni bir dünya düzeninin kapılarını açıyor. Yeni dünyanın zombileri, yer kapmak isterken küresel kucağa oturduğunun farkında değil.

Yıllardır planlanan dijital devrim böylece başlamış oluyor. Dijital paradan dijital tıbba kadar insanlık alemi, Dijital devrimi bedenlerine takılan mikrochiplerle iliklerine kadar yaşayacak. Hastalık ve salgınlara dayanıksız 1.0 insan yerine, her şeye dayanıklı ve kusursuz 2.0 insan yakında piyasaya sürülecek. Bu yeni dünyaya geçiş için, mutasyona uğrayan virüslerin hastalık, ölüm, kriz ve kaosla insanlık alemini canından bezdirmesi gerekiyor. Virüsün ardındaki akıl, dijital devrime direnen dünyayı rehin almış bulunuyor. Dedikleri olmazsa öncelikle yaşlı nüfus harcanacak.

Yeni savaş yöntemlerini bilmeyen ve kaynaklarını buna göre organize etmeyen milletler, yeni savaşta yenilmeye mahkumdur. Bilim dünyası ve doktorlar virüs konusunda perde arkasındaki bu gerçekleri neden konusmuyor? Pandeminin insan eliyle yayılmış olabileceğini neden söylemiyor? Pandeminin biyolojik savaşın ilk perdesi olduğunu söyleyenlerin eleştirisi bu. Cevap basit : Bu görev devletlerin işidir.  Doktorlar ve bilim dünyası, bu konuda gerekli kanıtları toplayan ve değerlendiren tıbbi istihbarat örgütünün elemanı değildir. Bu görev Sağlık alanında her türlü bilgi, deneyim ve organizasyona sahip istihbarat örgütlerinin işidir. Devletler böyle hayati bir görevi tıbbi istihbarat konusunu bilmeyen meslek gruplarına tevdi edemez. Çoğu ülke bu bilgi ve yetenekte örgüte sahip olmadığı gibi böyle bir yapıyı idrak edecek akla da sahip değildir. İdrak ettikleri zaman ise iş işten geçmiş olacaktır. Böyle bir organizasyon olmadan komplo türünden yapılan yorumlar ülkeleri virüs saldırısından koruyamaz. Bilim adına aynı lafları tekrar ederekte virüsü yok edemeyiz. Virüsün ardındaki akıl, bilim ve teknoloji gücünü organize ederek planlarını icra ediyor. Başka ülkelerin tavsiye ve aklıyla hastalık ve virüs savaşına karşı koyamayız. Savaşı yöneten akıl diğerleriyle kedi fare gibi oynar. Yapılacak iş basittir : Acilen her türlü donanım ve bilgiye sahip Sağlık istihbarat örgütü kurmaktır.

Sağlık istihbarat örgütünüz yoksa ne bilim adamlarınızı, ne de bilim ve teknolojideki kazanımlarınızı koruyabilirsiniz. Keşfettiğiniz şeyler karşı tarafa uçar haberiniz olmaz. Bilim ve teknoloji daima güvende olduğu yerde gelişir. Bunu sağlayacak olan sağlık istihbarat örgütüdur. Ambargo ve salgın halinde, ihtiyacınız olan hayati ilaç, aşı, teknoloji ve bilim insanı transferini sağlayacak olan da yine sağlık istihbarat örgütüdür. Yoksa ekonomik kriz ve kaos sonucu düşmana teslim olursunuz.

Barışta parayı veren kuralı koyar. Savaşta ise kazanan kuralları koyar, kaybeden bu kurallara uyacağını beyan eder. Savaşların değişmeyen kuralı budur. Virüsle savaşın daha başındayız ama virüs dünyayı parmağında oynatıyor. Virüs ölü bir protein olduğuna göre bizimle savaşan virüsün ardındaki akıl. Bu savaşta kuralları dayatan O. Savaş daha bitmeden savaşı kazanan kim? Virüs, A dan Z ye hayatınızı değiştiriyorsa, biz kazandık diyerek sadece kendimizi aldatırız. Virüsle savaşı kazandıysak, sosyal hayattan ekonomiye kadar virüsün dayattığı esareti neden yaşıyoruz? Virüsü yendik demek için virüsün kökünü kazımanız lazım. Bu ise bilim ve teknoloji ile olur. Yeni kurulan dünyada bedavaya sağlık ve hayat yok. Virüs savaşı sağlık ve hayatımızı tehdit ederken, Dijital devrim zihinsel soykırımla küresel oyunu idrakten aciz, salgın karşısında çaresiz, küresel ilaç ve aşı firmalarına muhtaç, yapay zekayla yönetilen zombi toplumu yaratıyor. Böyle bir dünyada kimin için yaşıyoruz? Kaybolan hayatımız nerede?



Bu yazı 1,546 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,588 µs