En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
29 Haziran 2019



ZİHİNSEL SAVAŞI KAYBEDİYORUZ

Bu yeni savaş öncekilere benzemiyor, medyada ve zihinlerde yaşanıyor. Üniformasız sivil kuvvetler ekranlarda savaşıyor. Kalemi kuvvetli, ağzı laf yapan akademik askerler ön cephede. İnsan beyninin uçsuz bucaksız kıvrımları, kıyasıya çatışmaların yaşandığı yeni savaş alanı. Barış içinde cereyan eden bu zihinsel savaşta herkes sivil kamuflaj içinde, kim dost kim düşman belli değil. Yeni çağın Lawrensleri, fitne ve nifakla milleti ayakta tutan değerleri yıkıyor. Hoca kılığına girmiş gizli kardinaller din ve imanı yok ediyor.

Zihinsel değişim inanılmaz derecede hızlı. Dün inanılan bugün yalan oluyor. Bugün gerçek zannedilenler yarın inkar ediliyor. Değişmez dediğimiz herşey değişiyor. Değişimin formülü; çatışma ve kaosun zorladığı dönüşüm. Ama nasıl? Gücün istediği şekilde. Nerede değişim olacaksa, öncelikle orada çatışma ve kaos oluyor. Asırlardır uykuda olan toplumlar, gelen mesajlarla birden uyanıp kışı yaşamadan bahar istiyor, sonra terör ateşinde kavruluyor. Bütün anlaşmalar, kurallar, teamüller çöpe atılıyor. Yalan, hile, desise, tehdit, şantaj, haraç bu dönemin temeli oldu.

Kriz, felaket, iç savaş, bölünme ve kıyamet korkusuyla toplumlar önce panik ve depresyona sokuluyor, sonra da kurtuluş ve çözüm olarak değişmesi isteniyor. Ama nasıl? Küresel iradenin istediği şekilde milli ve dini değerlerini terkedip, tüketim dinine geçmeye zorlanıyor. Bu amaçla, yaklaşan kıyamet senaryosu beyinlere işleniyor. Kirli bilgiyi süzen zihinsel filtreler bozulduğu için felaket korkusu ve tortusu zihinleri kaplıyor. Basılan yer kayıyor, tutulan kopuyor, aşağısı uçurum. Korku filmi gibi ama sürekli. Buna can mı dayanır? Depremler, tayfunlar, hortumlar, sel baskınları, salgınlar, göçler sürekli işleniyor. Gelecek diye anons edilen sosyal ve ekonomik depremleri bekleyen toplumun sinir sistemi bozuluyor. Toplumun bilinçaltı kodlarıyla oynanarak her çeşit şiddet körükleniyor. Kutsal değerlere yapılan hakaretlerle inananlar sokağa dökülürken bilinçli olarak İslam korkusu yaratılıyor

Terörle birlikte harekete geçen medyadaki terör timleri, zihinsel savaşla terörün etkisini milyon kat artırıyor. Sivil halkın zihnine atılan kin, intikam ve nifak tohumları bu savaşın karşı konulamaz yeni silahı. Stadlara kadar yayılan zihinsel terör yakıyor, yıkıyor, yok ediyor. İnternet ve medya yoluyla beyinler formatlanırken, cep telefonlarına gelen mesajlarla milyonlar sokaklara dökülüyor. Sosyal medyayı iyi kullanmayı becerenler ülkeleri sarsıyor, iktidarları alaşağı ediyor. Yeni yöntem : zihinsel darbe, olay beyinlerde bitiyor. 

Tüm hayatımız kameralarla izleniyor. Kredi kartları, cep telefonu, internet küresel gözün bilgisi ve kontrolü altında. Yaşadığımız hayat, sanki büyük gözün senaryosu. Özgürlüğün para ve güce devredildiği bu dünyada, zihnimize yüklenen sanal bir hayatı yaşıyor gibi yapıyoruz. Aslında yaşadığımız dış dünyanın bitmek bilmeyen istekleri... Seçeneklerin listesi önceden hafıza kartımıza işleniyor, biz de güya özgür seçimler yapıyoruz. Bunun neresi özgürlük? Gereksiz bilgiyi moloz gibi zihinlere boşaltan eğitim ve medya yüzünden beyinler enkaz altında can çekişiyor. Bilimsel mandacılığa göre formatlanan beyinler sorun çözemiyor, başkasından medet umuyor. Çağımızda milletleri köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Nihai hedef, mikroçiplerle yönetilen kuklalar alemi. Sonuç ; gönüllü esaret. Bu sinsi esarete bilimsel yöntemlerle çözüm yerine, demode yöntemlerle karşı koyan milletlerin başarı şansı yok. Sorun özgürlük sorunu, çözüm bilim ve akıl oyunu.

Zihinsel savaş, derin üniversitelerinin bilinçaltı laboratuvarlarından facebook, tweeter, youtube gibi sosyal medyaya kadar yayılıyor. Yeni nesil sosyal medyadan zihinlere yüklenen yazılımların etkisiyle zombileşiyor. Milyarlarca insanın sosyal medyadaki masum gezinti ve kişisel bilgilerinden elde edilen bilinçaltı profilleri ekonomik krizden isyanlara, darbelerden iktidarları belirlemeye kadar sinsice kullanılıyor. İnsanların sevgi, şefkat, korku, tutku gibi kişisel özellikleri küresel hakimiyet savaşına meze yapılıyor. Bilinçaltı yöntemlerin kullanıldığı zihinsel savaştan habersiz ülkeler küresel iradenin oyuncağı olmuş, ne yapacağını bilemiyor. Sürekli değişen gündemin peşinden koşmaktan yorgun. 

Zihnimize sürekli olarak felaket haberleri ve senaryoları yükleniyor. İnternetteki korsan örgütler bankaları boşaltıyor, kredi kartlarını yağmalıyor, bilgisayar sistemlerini çökertiyor. Saadet zincirleriyle aldatılan kitleler ve ülkeler şaşkın. ‘Yarın tüm bilgisayar sistemleri çökerse, taş devrine döneriz’ anonsuyla zihinler sarsılıyor. Wikileaks, Zeitgeist, Stratfor bu sinsi savaşın muharebe alanları. Taraflar birbirine gönderdikleri dosya ve filmlerle zihinleri allak bullak ediyor. 11 eylül’de başlayan bu savaşa, 99 depremi ve 2001 ekonomik krizi sonrası, en zayıf anımızda yakalandık.

Zihinsel savaş, bunlarla sınırlı değil. En sağlam inançlar, dini kurumlar ve örgütler bile, medya bombardımanıyla sarsılıyor. Nasıl bir milli eğitimin eseri ki, ODTÜ olaylarında bir kız öğrenci devletin polisine, fuhuş yap onurlu yaşa diyebiliyor. Fuhuş, zina, alkol, uyuşturucu gençlerimizin zihnine onurlu yaşam olarak kazınıyor. Hem de milyarlar harcadığımız eğitim kurumları yoluyla. Göktürk uydusunu uzaya gönderen Milli irade, ODTÜ de komün hayatı yaşayan zombiler tarafından taşlanıyor. Toplumun temeli olan aileyi yıkmak için sürekli kadın erkek çatışması ve aile içi şiddet haberleri medya tarafından bilinçli olarak servis ediliyor. GDOlu yaşam tarzyla birlikte inanılmaz derecede artan homoseksüellik ve lezbiyenlik, LGBT ve cinsiyet eşitliği maskesi altında empoze ediliyor. Öyle ki batı ülkelerinde milyonlarca transseksüel yürüyüş ve mitingler yapıyor, erkek erkeğe veya kadın kadına evlenme kanunları çıkıyor. Hedefleri çocuksuz bir dünya. Piyasaya çıkarılan robot çocuklar pedofiliyi azdırıyor. Milletin temeli olan aile kurmak zorlaşırken, bir + sıfır gökdelen dairelerde aile kavramı yerini garsoniyer yaşantıya terk ediyor. Ekonomik sıkıntılar ve işsizlik nedeniyle bekarlık özgürlük olarak sunuluyor. Tek oda içinde sunulan hayatta aile ve 3 çocuk olur mu? 

Kadına siddet, taciz, tecavüz, pedofili gibi zihinsel işgalin başımıza bela ettiği sosyal sorunlarla mücadelede İstanbul sözlesmesi yeterli değildir. Neden mi? Bu tip olaylar cinsel eşitsizlikten veya bahsedilen nedenlerden kaynaklanmıyor. Gerçek neden şu : Küresel şeytanın yıllardır her çeşit medyada uyguladığı zihinsel soykırım ve zihinsel işgal, bütün insani, ahlaki, vicdani, dini ve milli değerleri yok ederken yerine ahlaksız, vicdansız ve insani değerlerden yoksun bir yaşam tarzını zihinlere sinsice yüklüyor. Çocuk yaştan başlayarak çizgi filmler ve oyunlarla zihinlere yüklenen her çeşit canilik, taciz, tecavüz, şiddet yazılımlarının sonucu olarak kadına şiddet, cinayet, hırsızlık, gasp, taciz, tecavüzde patlama yaşanıyor. Bu tip olaylar yozlaşmayla paralel olarak artıyor. Ahlaki erozyonun  arttığı yerlerde en fazla görülüyor. Küresel şeytanın dayattığı sosyo-ekonomik nedenler ve zihinsel soykırım yüzünden evlilikler azalır boşanmalar artarken taciz, tecavüz, lezbiyenlik, homoseksüalite ve cinsel sapmalar hızla artıyor. İstanbul sözleşmesi, şiddeti azaltmadığı gibi ahlaksız yaşantı ve yozlaşmayı dolaylı olarak normalize ediyor. İstanbul sözleşmesi, eşcinsel Grek tanrıları ve ahlaksız yaşam tarzına uygun. Küresel aklın LGBTyi bayrak yapmasının nedeni, köklerinin buraya dayanması.  Evrensel diye bunu savunanlar bilerek veya bilmeyerek milli aile yapımızı çatışmalı hale getiriyor. Sözleşme öncesi ile sözleşme sonrası karşılaştırılırsa aile içi şiddeti artırdığını çok net görebiliriz. 2011’de İstanbul sözleşmesi imzalanmış. O yıl öldürülen kadın sayısı 121. Bir yıl sonra 201’e çıkmış. 2015’de bu rakam 303’e yükselmiş. 2017’de 409, 2019’da 474. Son 9 yılda 2996 kadın cinayete kurban gitmiş. İstanbul sözleşmesinin kabulünden 8 yıl sonra yıllık cinayet sayısı neredeyse 4 kat artmış. Bilim sebep - sonuç ilişkisini inceleyen disiplin olduğuna göre, şiddete yol açan sebep çok net olarak görülüyor.

Ülkemizde 30 - 40 yıl öncesine kadar bu tip olaylar yok denecek kadar azdı. Yüzlerce ülkede sinsice uygulanan küresel oyunlar, diziler, filmler ve programlar sonucu bu olaylar giderek arttı. İstatistikleri incelerseniz zihinsel savaş ve bunun sonucu olan çatışmaların küresel sömürüye paralel gittiğini göreceksiniz. Karıncayı incitmeyen bir millet, komşusu açken tok yatmayı yasaklayan inancımız, milli kültürümüz ve değerlerimiz zihinsel savaşla önce tahrip edildi. Sonra çizgi filmler, oyunlar, diziler, aile yapısını bozan programlar, şiddet içeren ahlaksız yazılımlar zihinlere yüklendi. Küreselleşmeyle yayılan ahlaksız ve vicdansız yaşam tarzı, zihinlere yüklenen bu küresel yazılımın çıktısıdır. Gerçek bu olmasına rağmen, zihinsel işgal ve zihinsel soykırımın mimarı olan küresel yapı, insanlık aleminin bu vahşete karşı önlem almasını önlemek için İstanbul sözlesmesiyle konuyu saptırmaya, gerçek çözümleri önlemeye ve kontrolü elinde tutmaya çalışıyor. Halbuki şiddet, taciz, tecavüz, gasp, hırsızlık gibi olaylardaki anormal artış, sinsice sürdürülen zihinsel savaşın sonucudur.

Küresel akıl kadın erkek çatışmasıyla pedofiliden lezbiyenliğe, homoseksüellikten transseksüelliğe kadar tüm cinsel sapıklıkları normalize ederken aileyi yıkıyor. GREVIO adı verilen sömürge müfettişleri ve sömürge medyasıyla da kadına şiddeti önleme numarasıyla aslında bu yıkımı yönetiyor. Aydın dünyası ve halkın gözünden kaçırılan ise bir avuç oligarşinin çatışma ortamı yaratarak küresel sömürüyü gizlemesidir. Yani projenin hedefi sadece aile ve ahlakı yıkmak değil, bu yolla küresel sömürüye  karşı gelişecek muhtemel tepkileri önlemek. Dünyadaki sömürüyü özetleyelim ; 26 kişinin geliri 4 milyar insanın gelirinden fazladır. Bu sömürü sonucu ortaya çıkan sosyo-ekonomik nedenlerin sorumlusu, dünya servetinin çoğunu gaspeden oligarşik azınlık olup gerçek çözüm, bu sömürünün önlenmesidir.Faiz, döviz, borsa, emtia spekülasyonu dahil küresel sömürünün yarattığı sosyo-ekonomik sorunlar, bu yolla körüklenen iç çatışmaların gerçek nedeni. Küresel iradenin organize ettiği muhalefetin görevi ise küresel sömürüyü gizlemek için kendi devletini suçlamak ve küresel sözleşmeleri dayatmak. Devletlerin bütçesini sömüren, vergi ve zamları yutan küresel faiz lobisine tek laf etmezler. 

Küresel irade, bu sömürüyü gizlemek için kadın - erkek dahil tüm sosyal grupları, ırkları, inançları birbiriyle çatışmalı haline getiriyor. Bu çatışma yüzünden enerjilerini tüketen ve düşünemez hale gelen toplumlar, oynanan küresel oyunu göremiyor. Dünya çatışırken küresel sermaye cebini dolduruyor. Servetin az bir kısmıyla da çatışmaları körüklüyor ki, sömürü düzeni devam etsin. Çatışmayı yaratan da, çözüm diye dünyayı meşgul eden de aynı irade. Şimdi anladınız mı küresel tezgahın sözleşme diye sömürüyü dayattığını? Küresel sömürü ve çatışma tezgahını bilimsel verilerle bozacak olan aydın ve bilim dünyası ise, ne yazık ki küresel oyunun figüranı olmaktan başka bir işe yaramıyor. Çünkü trilyonlarca dolarlık bilimsel araştırmaları finanse eden küresel sermaye, bilim ve aydın dünyasına yön vermekle kalmıyor, aynı zamanda kendi çıkarlarının sözcüsü olarak devşiriyor. Bu şeytani oyun idrak edilmeden ne sömürü biter, ne de sömürünün devamı için yapılan zihinsel işgal ve soykırımın eseri olan çatışmalar biter. Küresel akıl satırlar arasına gizlenmiş kelimelerle ülkelerin elini kolunu bağlayıp dünyayı aldatan akıl. Küresel akıl ülkeleri çözüm diye önce deli gömleğine hapsediyor, sonra da deli gömleği içinde debelenen ülkeleri zevkle izliyor. Artık çok geçtir. İstesenizde çıkamazsınız. 

Anayasa madde 90/5 uyarınca, İstanbul Sözleşmesi kanun hükmündedir. Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Kanunların bu konuda farklı hükümler içermesi halinde çıkabilecek uyuşmazlıklarda, İstanbul Sözleşmesi hükümleri esas alınır. Anayasa’nın 11.maddesi uyarınca, İstanbul Sözleşmesi hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Bu gayrimilli sözleşme, ardında nasıl bir güç varsa Kıbrıs gibi milli davalardan bile yüksek bir oyla birbirine düşman partilerin tamamının desteğini alabiliyor. Metni hazırlayan akıl ve irade,  kanunların üstünde bir güçle sözlesmeyi anayasal güvence altına alıyor. Milli eğitimi vesayet altına alan gayrimilli Fulbright anlaşması neyse, sosyal hayatı vesayet altına alan İstanbul sözleşmesi de odur. Dış kaynaklı bu sözleşme, Milli iradeyi yansıtan Ankara sözlesmesiyle değiştirilmelidir. Tam bağımsız Türkiyeye yakışan budur.

KÜRESEL YAZILIMIN PANZEHİRİ MİLLİ YAZILIM 

Bu yazılımı kim yapacak? Muhafazakar, milliyetci çevreler bile perde arkasını bilmeden çağdaş diye küresel değerleri körükörüne savunuyorsa, zihinsel işgal başarılmış demektir. Üst akıl diğer akılları kontrol ediyorsa, yaşadığız hayat size ait olamaz. Böyle bir dünyada siz kimin hayatını yaşıyorsunuz? Sağlıklı toplum için kötülük üreten bataklığı kurutan, iyilik, barış, adalet, özgürlük yazılımını zihinlere yükleyen, herçeşit küresel oyuna karşı halkı ve yönetimleri uyaran üst akıl olan Medya Akademisi kurulmalıdır. Kötülük tohumları saçan örgütlerle ve onların aile ve toplum yapımızı çatışmalı hale getiren planlarıyla zihinsel mücadele bilim ve akılla olur. Sosyal ve zihinsel hayatı şiddetten ahlaksızlığa kadar virüslerden temizleyen ve milli değerlere göre düzenleyen, güncelleyen Ankara sözleşmesi, gayrimilli ecnebi yazılımların yerini almalıdır.

Sosyal ve zihinsel hayatı düzenleyen sözleşmeler her alanı gayrimilli küresel değerlere göre düzenliyor. Buna tahrip edilen dini ve milli değerlerde dahil. Bizi biz yapan DNAmız değiştiriliyor. Son 20 yıldır yürütülen zihinsel savaşın amacı, dini ve milli değerleri yok etmek, toplumu dinden imandan tiksinir hale getirmek. İngiliz başbakanı Churchillin dediği gibi, İslam alemini kaos ve çatışmaya sokmanın, geri bırakmanın yolu bir avuç din ajanıyla İslamı dejenere etmekten geçiyor. Zihinsel savaş son yıllarda sosyal medyada kendi deist ve ateist yazılımını yüklüyor. Küresel şeytanın yaptığı bu. Bu yüzden 2 milyara yakın İslam alemi perişan ve din bezirganlarının elinde oyuncak olmuş, kan revan içinde. Çocuklarımızı zombiye dönüştüren zihinsel savaşı görmeden, bilmeden, anlamadan ülkemizi işgal etmek isteyen sömürgeci güçlere karşı, önlem almaya çalışıyoruz. Toplumu zihinsel yönden esir almaya çalışan zihinsel savaşın inceliklerini bilmeden, bu savaşı kazanmak mümkün değildir. Fetö orduyu, emniyeti, akademiyi nasıl sinsice ele geçirdiyse küresel medya da sinsice zihnimizi ele geçiriyor. Şeytani üst akıl dini kurum ve örgütleri ele geçirmek için, paralel yapı dışında bir sürü geometrik örgütü kullanıyor.

Asırlardır sürdürülen zihinsel savaşın hedefi : İslamı tahrif ve tahrip ile inananları saptırmak, İslamı insanlık nezdinde lekelemek. Bu hareket taa... başından beri planlı bir harekettir. Bunları bilinçli olarak kasten ve ısrarla yapıyorlar. Bu hain saldırılara karşı İslamın temiz inancını korumanın yolu, asırlardır şeytanın hurafe ve yalanlarla yaptığı kirliliği virüs taramasından geçirmek yani güncellemekten geçiyor. Değişen dünyanın sorunları karşısında çözümleri de bu yolla güncellemek gerekiyor. Diyanet ve akademi güncelleme görevini yapmadığı için boşluğu tahrif çeteleri dolduruyor. Güncelleme ; değişen dünyanın sorunlarının yeni bilimsel yöntemler ışığında çözümü için İslam alimlerinin kafa yormasıdır. Yoksa ki İslamın ve Kuranın değiştirilmesi yani reform hareketi değildir. İslam alimleri yeni sorunlara yeni çözümleri tabii ki bilimsel kongrelerde tartışıp önerilerini topluma sunacaktır.

Diyanet ve ilahiyat yani akademi, konuyu bilimsel platformlarda tartışmadığı ve bireysel düzeyde takıldıkları için meydan, İslamı tahrif amacıyla yanıp tutuşan örgütlü ve sistemli çalışan küresel şeytana kalıyor. Bunlar da İslam alemini kaosa sokmak için yalan, uydurma ve hurafelerle İslamı tahrif ediyor, reform ve  light İslam operasyonuyla İslamı değiştirmek için çalışıyor. Tahrif eden de, tahrifi bahane edip İslama saldıran da üst aklın piyonları. Görevleri, İbrani ve Vahhabi yorumlarla İslamı çağdışı göstermek, dünyayı ve müslümanları İslamdan tiksindirmek. Hedefleri uydurdukları yeni dünya dininin alt yapısı inşa etmek.

Bu zihinsel savaşın hedefi, uydurma yalanlarla İslamı yobaz dini göstermek. İşid, Fetö gibi terör örgütleri bu anlayışın eseri. Biri radikal öbürü light. Önce tiyatro yazılıyor, sonra birlikte oynuyorlar : Bir grup şarlatan İslamı karalamak için saçma sapan bir laf ediyor. Medyadaki uzantıları da bu saçmalıkları İslama bağlayarak inanç ve değerlerimize saldırıyor. Bu tiyatroyu oynayanların görevleri inananlar arasında fitne çıkarmak ve toplumu bilim ve teknoloji yerine abuk subuk konularla meşgul etmek. İslam aleminin bilim ve teknolojide geri kalması bunların görevi ve bunların eseri.  

Zihinsel savaş, kültür emperyalizminin hızlandırılmış şekli. Zorla değil, güle oynaya yapılıyor. Toplumu geri bırakan hurafeleri temizleyen, zihinleri gerçek ve yararlı bilgilerle donatan aydınlanma çağı diye yutturuyorlar. Bu zihinsel yazılım, dini ve milli değerler yok ederek, küresel şeytanın insanı ve dünyayı tüketen tüketim dinini zihinlere yüklüyor. Sapık anlayışa dayanan bu yeni dinin elçisi medya, putları markalar, müridleri ise tüketim kabesinin hacıları. Kutsal mekanları ve şehirleri kuşatan çağımızın putları, eski yunan tanrılarının marka isimleri, bu yeni insan tipinin gözdesi. Marka isimler dev gökdelenlerden mağazalara kadar her yerde hazır ve nazır. Bu yeni putların isimleri Türkçe olsa ne yazar? Zina ve binanın çoğaldığı, şeytanın farklı zevk ve tadlarla insanları aldattığı modern putperestlik çağını yaşıyoruz. 

HEDEF : MODERN PUTPERESTLİK

İnsanlık alemi, yaşam tarzı olarak pazarlanan bu Piyasa dinine göre yeniden formatlanıyor. Yaşam tarzını sinsice beyinlere tebliğ eden medyatik liderler piyasa dininin elçileri, en ücra yerlere kadar nüfuz eden 350 küresel şirket melekleri, herkesin sürekli tavaf ettiği gökdelenler ve marka putların sıra sıra dizildiği AVM’ler ise, yeni dinin kabesi ve tapınakları olarak gerçek hayatta yerini alıyor. Yeni dünya dininin aptal müridleri, dünya cenneti olarak pazarlanan özel sitelere ve rezidenslere girmek için çırpınıyor. Renkli camdan el sallayan yakışıklı ve güzelleri sahte cennetin hurileri olarak hizmet ediyor. Kredi kartları, piyasa tanrısının rahmetini sürekli dağıtırken, borsa, faiz, dövizden oluşan şeytan üçgeni ödül ve cezanın dağıtıldığı sistem olarak yerini alıyor. Tanrı rolüne soyunan küresel şeytan, rahmetini dijital para ve Bitcoinle dağıtma vaadiyle aldatıyor. Gerçek hayatta insanlar şeytanın modern putlarına tapınmaya mahkum. Tesbih edilen yeni putlar; borsa, faiz, döviz ve para. İnsanlık aleminin binlerce yıl sonra geldiği yer, işte bu modern putperestlik. Gerçekte ise trilyon dolarlar küresel şeytanın hazinesine akarken, bu servetin çok az kısmıyla zihinlere şeytanın yazılımı yükleniyor. 

Tüketim toplumunun yeni dünya düzeni çoktan kuruldu. alibaba.com, istenilen herseyi çok ucuz fiyata kapınıza kadar getiriyor. Çarşı pazar çok ucuz Çin mallarıyla dolu. Bu fiyata başka kimse üretemez. Şimdilik ucuzluk olsun diye bunlara göz yumuluyor. Trump, bu istilayı engellemek için astronomik vergiler koyuyor. Ancak kimse farkında değil : 1000 liralık telefon vergiyle 5000 olursa, genç nesil, gelsin bunlar bizi yönetsin diyecek ve vergi koyana oy vermeyecek. Çünkü işsiz veya düşük ücretle çalışanın başka çaresi yok. Üretim artmaz ve önlem alınmazsa patates soğan olayı daha sık yaşanacak. .

Sonuçta küresel tsunami, ucuz tüketime alışan ve üretim gücünü yitiren devletleri ve iktidarları sürükleyecek. İstanbul seçiminde bunu yaşadık. Bu tsunami, sadece ekonomiyi değil, tüm milli değerleri de önüne katıp götürüyor. Sınırları, orduları, dinleri ve devletleri en büyük engel olarak görenlerin sayısı hızla artıyor. Bu tsunaminin en sinsi yönü ise genç nesilde kendi ideolojisi olan deizm, ateizmi yani modern putperestliği yayması. Akıllı telefona tapan nesillr zombiye dönüşecek. Zaten dönüşüyor.

Bu küresel proje kapsamında, asırlardır hüküm süren dinlerin altı oyuluyor. Bu amaçla devşirilen sözde din adamları, şeytani yöntemlerle ve sinsice inançların temellerini sarsıyor. İnananlar arasına şüphe, nifak ve fitne tohumları serpiliyor. Klasik dinler yerine pazarlanacak Holistik piyasa dinine uygun ortam hazırlanıyor. Küresel şeytan, bu yeni dine inananlara tanrı payesi ve cennetin anahtarlarını veriyor. Günah haram ve cehennemin olmadığı bu yeni dinde, bir şeyin olması için onu aklınızdan geçirmeniz yeterliymiş. Zihinler önce karıştırılıyor, sonra inkarla siliniyor ve yerine quantum masalı yükleniyor.

Bu amaçla tüm dini değerler, inançlar ve kurallar özel imal edilen din ajanlarınca çelişkili hale getiriliyor, altüst ediliyor ve yok sayılıyor. Peygamberlerin Hazreti sıfatı bile bu amaçla yok ediliyor. Kelimeyi tevhid’den ‘Hz. Muhammed Allah’ın resulüdür’ gerçeği de bu kapsamda siliniyor. Şeytanın yeni oyunu bu. Peygamberleri sıradan postacı haline getirip devre dışı bırakmadan, yeni din nasıl pazarlanacak? Hz. İsa ve Hıristiyanlıkla ilgili çıkarılan şüphe ve fitnenin amacı da bu. Bir düzine devşirilmiş din ajanı, görevlerini sabah akşam aksatmadan yerine getiriyor ki, inananlar şaşırsın, şüpheye düşsün. Neye ve kime inanacağını bilemez hale gelsin. Sosyal medya, facebook, tweeter, youtube aleminde sürdürülen Zihinsel savaş, beyinleri haşat ediyor. Kutsal dinlerin emrettiği Kurban kesme bile vahşet olarak sunulurken bu yüzyıl VEGAN çağı olarak ilan ediliyor. Bildiğimiz et yerine sentetik et yemeye hazır olun.

HEDEF : ZİHİNSEL KAOS

İnançları bile sarsan bu zihinsel savaşla beyinler çözülüyor. Bilgi bombardımanı altında toplum ne yapacağını bilemiyor. Derin tarihi geçmişi olan milletler bile gözlerine far tutulmuş tavşanlar gibi şaşırmış ve çaresiz. Milletleri köklerinden koparan zihinsel soykırımla bütün tarihi değerler biçiliyor. Osman Gazi’den Fatih’e, Muhteşem Süleyman’dan Abdülhamit hana, Gazi Mustafa Kemale kadar devlet büyüklerine yapılan saldırılar sebepsiz değil. Şaşalı dizilerle, filmlerle, tarih sohbetleriyle, ‘gerçekler gizli kalmasın’ plağı eşliğinde sinsice beyinler yıkanıyor. Kadın kız peşinden koşan, zevk-i safa içinde yaşayan, halkı ezen, kardeş ve evlat katili vahşiler algısıyla ecdadımız kötüleniyor. Tarihe ve medeniyete yön vermiş bir milletin  tarihine olan saygı ve sevgisi yok ediliyor.

Tarihimizi küçümseyen, aşağılayan, kötüleyen bu saldırıların amacı, ‘insanı yaşat ki devletin yaşasın’ anlayışını dünyaya egemen kılan bir milleti köklerinden koparıp süpürmek. İslam alemine ve tükenen, çürüyen dünyaya umut olan inanç ve kültürümüzü kötüleyip, lider olacak milletmizin önünü kesmek. Milyarlarca dolar bunun için harcanıyor. Dev prodüksiyonlar bunun için yapılıyor. Zihinleri tarümar eden bu savaşın askerleri bir düzine yönetmen, senarist, tarihçi, araştırmacı, yazar, çizer, bilim adamı. Her çeşit entrika, kumpas, kehanet Türkiye’nin bölünmesi, çökmesi, yıkılması üzerine kurulu. Yazılan, çizilen, söylenen yalanların amacı zihinleri çelmek, ümitsizlik aşılamak, moral bozmak. 

Doğrudan beynimize saldırıyorlar, farkında değiliz. Tüm değerler siliniyor, beynimiz biçimlendiriliyor, bilgisayarımıza yeni programlar yükleniyor. Bizi biz yapan değerler elden giderken habersiz seyrediyoruz. Beş duyumuz ve zihnimiz gizlice ele geçiriliyor. Sonuçta algımız giderek değişiyor, dünyayı artık bu pencereden görüyoruz. Bizi yanıltarak irademizi ele geçirmeye çalışan bu karanlık savaş uyutuyor, aldatıyor ve tüm değerlerimizi yok ediyor. Görmemiz istenenleri görüyor, yapmamız istenenleri yapıyor, sinsi bir savaşın kurbanı oluyoruz. Yaşamsal sorunlarda bile beyinler donmuş, insanlar boş boş bakıyor. Her çeşit zihinsel aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyor, kendimizden bile şüpheye düşüyoruz. Sanki zaman tünelinde aklımız ve dimağımız kayboluyor. Akıl tutulması işte bu! Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor, geleceğin küresel robotları hazırlanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını kurgulamanın en kestirme yolu bu.

Eğitim ve medyanın eseri; kendi değerlerinden habersiz, dizi filmlerde gördüğünü taklit eden saygısız, bilgisiz, boş beyinli tipler giderek artıyor. Zihinsel soykırım işte bu. İnsan beynini ve yaşam tarzını kurgulayan kültürel salgın, sessiz ve derinden bulaşıyor. İnsan beynine en yoğun bilgi girişinin olduğu ortamlar; eğitim kurumları, medya, internet ve eğlence mekanları bu salgının yayılma yerleri. Çünkü bu virüs eğitim, öğretim ve medya yoluyla zihinlere kolayca nüfuz ediyor. Öncelikle aydın, sanatçı, toplum önderleri ve bilim adamları seçiliyor. Stratejik beyinlerin sessiz ve derinden ele geçirilmesi, her çeşit işgalden daha kolay ve etkili bir yöntem.Eğitim ve medyanın eseri; kendi değerlerinden habersiz, dizi filmlerde gördüğünü taklit eden saygısız, bilgisiz, boş beyinli tipler giderek artıyor. Zihinsel soykırım işte bu. İnsan beynini ve yaşam tarzını kurgulayan kültürel salgın, sessiz ve derinden bulaşıyor. İnsan beynine en yoğun bilgi girişinin olduğu ortamlar; eğitim kurumları, medya, internet ve eğlence mekanları bu salgının yayılma yerleri. Çünkü bu virüs eğitim, öğretim ve medya yoluyla zihinlere kolayca nüfuz ediyor. Öncelikle aydın, sanatçı, toplum önderleri ve bilim adamları seçiliyor. Stratejik beyinlerin sessiz ve derinden ele geçirilmesi, her çeşit işgalden daha kolay ve etkili bir yöntem.

Küresel akıl toplumu X Y Z kuşağı diye ayırıyor. X kuşağı dediği, zihinsel soykırım ve işgalden en az etkilenen grup. Y kuşağı orta düzeyde etkilediği, Z kuşağı ise tamamen kontrolü altına aldığı yeni nesil oluyor. Dünyayı değiştirecek dedikleri bu kuşağa yeni dünyanın yazılımını ve şifrelerini yüklemekle meşgul. Değişmesi zor olan yaşlılar ise harcanacak grup oluyor.

Küresel iradenin devşirdiği Z kuşağının hedefi, küresel aklın kurduğu dijital dünyada rol kapmaktır. Küresel şirketlerin gönüllü kölesi olmak, yurdunu terketmek için çırpınırlar. Vatan, millet, bayrak, devlet modası geçmis kavramlardır. Önemli olan yüksek gelire kavuşmak, tüketim tanrısını tavaf etmektir. Küresel iradenin dünyayı sömürmesi ve insanı zombileştirmesi umurlarında değildir. Önemli olan dünya hayatı, dijital para, markalar ve zevkleridir. İçtikleri kahve, Irakta ölen milyonlardan daha değerlidir ama bir kedi veya ağaç için insanı ve doğayı yakıp yıkabilirler. Bu kuşak zihinsel soykırım ve zihinsel işgalin eseridir. Küresel medya bu nesli devşirmek için eğitimden medyaya bilinçaltı yöntemleri yıllardır uyguluyor.

TV kanalları adeta uçak gemisi olmuş, toplumun algısını bombalayan haberler, diziler, programlar uçak ve helikopter gibi birbiri ardına sortiler yapıyor. Kıtalararası balistik füzelerin yerini uzaklardan gönderilen toplumu sarsan önemli dosyalar almış. Makyajlı ve süslü kuvvetler, bilgi verirken bütün yetenekleriyle zihnimizi ele geçiriyor. Ülkemizi tehdit eden füze saldırısına karşı S - 400 füze kalkanıyla önlem alırken, zihinleri tarumar eden zihinsel bombardımana karşı ne yapıyoruz? 

Sosyal medyanın küresel sahipleri için seçilmiş iktidarları zihinsel savaşla yıkmak çok kolay. Birkaç milyar dolarla bir düzine satılmışı bu amaca uygun olarak kiralamak mümkün.  Yüzlerce onar dakikalık videolarla milyonlarca takipçinin beyinlerinin yıkanması ve bunlar vasıtasıyla zihinlerin milli iradeye karşı kışkırtılması yeterli. Tabii bu amaca ulaşmak için yüzlerce, binlerce youtube videosuyla bıkmadan usanmadan zihinsel savaşın sürdürülmesi gerekir. Sonuçta bir avuç etki ajanı halkı uyarma tezgahıyla ekonomik kriz, kaos, isyan çıkarmak ve iktidarları devirmek için gece gündüz çalışıyor.

TV kanallarına konuşlanmış sivil kuvvetler, bildiklerimizi tersyüz eden dosyalarla beyinleri haşat ediyor. Devlet, hukuk, ekonomi ve sağlık alanındaki algılar tamamen değişiyor. Medya ortamında sürekli yapılan bilinçaltı saldırılar karşısında bizi biz yapan değerlerimiz mutasyona uğruyor, toplumun DNAsı değişiyor. Karıncayı incitmeyen bir millet ahlaki, vicdani, milli ve insani değerlerini yok eden saldırıyla acaip bir topluma dönüşüyor. Asırlardır düzgün ve tutarlı yaşayan bir toplum, bu hızlı değişimi kaldıramıyor. Gece gündüz yapılan bombardımanlar sonucu olup biteni şaşkınlıkla izliyoruz. Sanki hızlı trene binmiş gibi asırlık değişimleri sanal alemde bir anda yaşıyoruz.

Bu savaşın en etkili silahı medya. Planlanan davranış modeli, toplumun bilinç altına binlerce kere işlenerek tüm değerler ve bilgiler alt üst ediliyor. Yüklenen dosyalar, algı ve yaşantıyı yeniden formatlıyor. Algıyı ele geçiren, algı sahibine ait herşeyi ele geçirmiş oluyor. Küresel şeytan kendi adamlarını demokrasi ve özgürlük masalıyla mehdi kılığında gönderiyor. Yarın ülkeleri bunlar yönetecekler. Çünkü genç zihinler bunları seçmek için sinsice formatlanıyor. Bizi biz yapan değerleri, Milli irademizi, altımızdaki halıyı çekiyorlar farkında değiliz. Ülkeleri işgal etmeye veya varlıklarını satın almaya bile artık gerek yok. Sahibinin algısını etkilemeniz yeterli. Artık demokrasinin temeli olan seçimler bile küresel şeytanın yeni oyuncağı. Ekonomik krizlerle zombilesmiş kitleleri istediği gibi formatlamak küresel şeytan için çok kolay.

Uzaktan kumanda elimizde, ekran karşısında hipnotize oluyoruz. Morfinli diziler ve reklamlar toplumun bilinçaltını uyuşturuyor, teslim alıyor. Bağımlılık artarken özgürlükler kayboluyor. Algıyı yöneten toplumu esir alıyor. Kanlı ve acımasız savaşlar, kıyamet sahneleri, soygun, hırsızlık, kapkaç, tecavüz ve insanlık dışı ne varsa hepsi, sıradan olaylar gibi zihinlere işleniyor. Amaç, insanlık vicdanını yok ederek vahşet dolu kötü bir dünyaya ve kötülük yapmaya alıştırma. Her çeşit kötülük ve ahlasızlık normalize ediliyor, fuhuş, zina, homoseksüel ilişkiler onurlu yaşam diye sunuluyor. Beyinlere kazınan algı aynı: kötülük o kadar da kötü değil, hayatın parçası. Kötülük dünyasında kötülerle ve kötülüklerle yaşamaya alışmalıyız. Çünkü kötülüğün cezası yok. Kötülük bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılıyor. Toplumsal çürüme ve şiddetin asıl nedeni bu. Bu yüzden dünyadaki vahşeti film gibi izliyoruz. Küresel şeytanın eseri olan kötülük dünyasına hoş geldiniz.

Küresel irade youtube, facebook gibi sosyal medyada ve TV kanallarında ekonomiden siyasete, sanattan televoleye kadar herşeye yön verirken  toplumu güdüyor, zihinleri dönüştürüyor. Medyada binlerce kişi bu amaçla küresel iradenin hizmetinde. BBG, televole, aile ve kadın programlarında aile ve ahlak yapımız bilinçli olarak dinamitleniyor. Milyonların önünde horoz dövüşü yapanları millet saf saf izlerken, toplumun bilinçaltına ekonomiden siyasete,  şiddetten ahlaka kirli yazılımlar sinsice yükleniyor. Bunlarla RTÜK filan baş edemez. Zaten öyle bir niyeti de yok. Kısa bir süre sonra şiddet, yozlaşma ve ahlaksızlığın yaygın hale geldiği bir topluma dönüşmek istemiyorsak bilimsel yöntemlerle bu zihinsel savaşa karşı koyan MEDYA AKADEMİSİ kurulmalıdır. Çağımız bilim teknoloji çağı. Artık istihbarat savaşları her çeşit medya üzerinden yapılıyor. Bunu bireysel takip etmek yeterli değil organize takip gereklidir. Medyadaki teknolojik gelişmeleri takip edecek ve PROAKTİF önlemleri alacak kurumun adı Medya Akademisidir. 200 Üniversite ve 170 binlik bilim ordumuz niçin var? Çağımızda sürdürülen zihinsel savaşı bilim ordusunu organize etmeden kazanamayız. Başımıza musibet gelmeden proaktif önlem alamıyoruz. Düşmanın silahıyla zafer kazanılmaz. Tweeter, facebook, instegram... Her alanda milli medyamızı kurmalıyız. Tek çare : En gelismiş bilimsel ve teknolojik yöntemleri kullanan Medya Akademisidir.

ZİHİNSEL SAVAŞI KAYBEDİYORUZ 

İstihbarat örgütlerinin zihinsel savaş için devşirdiği sözde din adamları ve düşünürlere verdiği görev, deizm ve ateizmin bayraktarlığıdır. Darwinci eğitimin gölgesinde yeşeren dinsiz, kitapsız, peygambersiz, Allahsız inkarcı anlayışın hedefi ; evrenin ulu mimarı dedikleri bir yaratıcıyı kerhen kabul eden din düşmanı ve Allahsız bir dünya. Küresel şeytanın kurguladığı yeni dünyaya geçişte, tüm peygamberlerin önce inkarı ve tasfiyesi, dinlerin ve kitapların içindeki işlerine yarayan fikirlerin değiştirilerek ılımlı mesajlara dönüştürülmesi gerekiyor. Nihai hedef ise tüm dinlerin tasfiye edilerek Allahsız ve dinsiz bir dünyanın kurulmasıdır. Deizm, putperestliğe geçişin son durağıdır. Bu hedef için sevgi, kardeşlik, Scientology, Darvinizm ve Quantum masalıyla devşirilen binlerce din adamı, felsefeci, din adamı, ilahiyatcı, tarikat ve cemaat lideri, küresel istihbarat örgüt ağının sonsuz desteği ile medyada, dini ve sosyal kongrelerde, üniversite ve akademilerde gece gündüz çalışıyor. 

Pentagon ve CIA’ye çalışan araştırma kuruluşu Rand Corporatıon adına 2003’te hazırlanan “Ilımlı İslam” (Civil Democratic Islam) adlı 83 sayfalık raporda "The Hadith Wars" (Hadis Savaşları) başlığı altında hadislerin ayıklanması gerekliliği yazılmış ve Kur'an’ın reformist açıdan yeniden yorumlanması gerektiği ve bunun nasıl yapılacağı raporda tek tek yazılmıştır. Raporda, Kur’an-ı Kerim ayetleri ve Hadisler üzerinde şüpheler meydana getirecek çalışmaların yapılması, modernist yeni müslüman liderlerin meşhur edilmesi ve geleneksel müslümanlara karşı kullanılması, sünnet ve hadislere itibar etmeyen tarikatların ve fikir akımlarının desteklenmesi tavsiye edilmiştir. 

İslamik reform için zihinsel savaş yoluyla sosyal medya gruplarının örgütlenmesi ve akademik çalışmalara destek verilmesi gerekli görülmüştür. Bu çalışmalarla yeterli zihinsel değişim sağlandıktan sonra radikal İslam dedikleri geleneksel İslama karşı, ılımlı İslamın yani reforme ettikleri yeni dinin pazarlanması, hatta dikte edilmesi planlanmıştır. O tarihten günümüze kadar giderek artan İslamik reform veya ılımlı İslam söylemleri, planın uygulanmakta olduğunu gösteriyor. Son olarak Vahhabiliğin köksaldığı Arap ülkelerinde İbrani tıynetli yönetimler tarafından, ılımlı İslamın aniden devrim olarak dikte edilmesi de bu planın hızla  uygulandığının göstergesidir. 

Küresel güçlerin barış dini olan İslamı, terörün kaynağı göstermek için devşirdiği terör örgütleri de bu projede rol alıyor. Bunların amacı, İslam ülkelerinde terör ve kaos yaratmak, Müslümanları birbirine kırdırmak, tarihi geçmişlerini yok etmek, küresel iradenin talimatlarına göre haritaları değiştirmek ve İslama karşı Batı dünyasında nefret uyandırmak ve bu yolla İslami yükselişi durdurmak. Son derece başarılı oldukları görülüyor. Batı dünyasında İslama yönelişin önünü kesmek için bundan daha etkili bir yöntem var mı? Bir tasla kaç kuş : Bir kurşun atmadan, kendi askeri ölmeden, imajı ve ekonomisi bozulmadan İslam alemini birbirine kırdırıp yok ediyorlar.

Bu küresel plana göre hareket eden ve sosyal medyada örgütlenen binlerce kişinin dayanak noktası, hurafe gerçeği üzerinden hareketle Kuran dışı kaynakların tamamı hakkında şüphe uyandırmaktır. Hurafeler ve uyduruk hadisler bahane edilerek Kuran dışı kaynaklara karşı tepki oluşturulmaktadır. Zaten uydurma hadis ve hurafeleri yıllardır reklam etmenin amacı da bu algıyı uyandırmaktı. Asırlardır kasıtlı olarak yayılan uydurma hadis, hurafe, kitap ve yorumlar İslamı değiştirme amacını taşımaktaydı. Şimdiki tahrif hareketinin amacı ise, tahrifi bahane ederek Kuran dışındaki kaynakları yok etmektir. Yani önce tahrifle yıprat, sonra da yıpratılan kısmı tasfiye ederek peygambersiz İslam diye anılan yeni bir din oluştur.

Hurafe ve tahrif hareketlerinden ve sonuçta İslamın yozlaştırılmasından şikayet edip buna karşı çözüm arayan samimi müslümanların arayışını, bu fitne ve nifak hareketinden ayırmak gerekiyor. İslam konusunda bilimsel anlayışa sahip dini otoritelerin sessizliği, küresel organizasyona cesaret vermektedir. Halbuki hurafeler ve dini kaynakların belirlenmesi konusunda bilimsel anlayışla düzenlenen bilimsel kongreler sorunu çözmede yeterlidir ancak her nedense bu çeşit ilmi kongreler yapılmayarak meydan, sosyal medyada örgütlenen küresel şebekeye bırakılmaktadır. Yıllardır sürdürülen zihinsel savaş ve tahrif sonucunda, inananlar arasına şüphe ve nifak tohumları atılmış, deizm ve ateizmin yolu açılmıştır. Tesadüf tanrısına inanan Darvinizmin okullarda bilimsel gerçekmiş gibi okutulmasının katkısını da yabana atmayalım. Sonuçta % 98 müslüman denilen bir toplumun dine bakışı giderek değişiyor. Zihinsel savaşın amacı inanç ve değerleri önce tartışmaya açmak, sonra da işlerine gelmeyen kısımları değiştirip kendi inanç sistemine geçiş için kullanmak. 

Ezberci, teste dayalı Fetöcü eğitim, insanımızı sorun çözmekten aciz, düşünemeyen robotlara dönüştürüyor. Toplumu zihinsel köleliğe formatlayan gayri milli Fetöcü eğitimden, acilen Milli eğitime geçmeliyiz. Zihinsel özgürlüğü sağlamadan, bilimsel ve teknolojik yöntemleri kullanmadan zihnimizi ve inancımızı koruyamayız.   Bilinçaltı laboratuvarları, yapay zeka ve sanal gerçeklik yöntemlerinin kullanıldığı zihinsel saldırılara, Malkoçoğlu yöntemlerle karşı koyamayız. Bu konuda uzman birkaç kisinin bireysel çalışmasıyla bu savaşı kazanamayız.   Bilimsel yöntemlerle zihnimizi koruyacak ve düşmanın oyunlarını bozacak olan Zihinsel Savaş Merkezi şart. Zihinsel savaş, Milli güvenlik sorunudur. Bilimsel yöntemleri uygulayacak ekiplerin yetiştirildiği örgütlü mücadelenin karargahı MEDYA AKADEMİSİdir. 

Aşağıda özetlenen araştırma, 2017 yılında Türkiye'de toplumun dine ve dini değerlere bakışı araştırması üst başlığı ile MAK danışmanlık tarafından 30 Büyükşehir ve (Ağrı, Aksaray, Artvin, Bayburt, Bitlis, Bolu, Düzce, Elazığ, Giresun, Gümüşhane, Karaman, Karabük, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kütahya, Nevşehir, Osmaniye, Sinop, Bilecik, Yozgat, Uşak ) 23 il, 154 ilçe de 5400 kişi ile yüzyüze görüşmelerle yapılmıştır.

 

İşte dün % 98i Müslüman olan toplumun hali pür melali:

Türkiye’de toplumun dine ve dini değerlere bakışı araştırması MAK 2017 :

% 14 Allah’a inanmıyor.  % 25 Meleklere inanmıyor.

% 24 Kur’an-ı Kerim’in vahiyle geldiğine yani Kur’an’a inanmıyor.

% 74 Evindeki Kur’an-ı Kerim’i okumuyor.

% 37 Peygambere, Hz. Muhammed (S.A.V.)’e inanmıyor.

% 45 Kadere (Hayır ve Şerrin Allah’tan geldiğine) inanmıyor.

% 27 Öldükten sonra dirileceğinize ve hesaba çekileceğine inanmıyor.

% 68 Kur’an-ı Kerim’i Arapça hattından okuyamıyor.

% 75 Hiçbir Kur’an Kursu’na eğitim almak amacıyla gitmemiş.

% 83 Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini hiç okumamış.

% 77 Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAV) hayatını hiç okumamış.

% 43 Hiç camiye gitmemiş.

% 55 Ramazan ayında oruç tutmuyor.

% 70 İslam dini ile ilgili bilgileri öğrenmek için okumuyor.

% 78 Namaz kılmıyor. % 20 Dua etmiyor.

% 59 Selamlaşırken ‘selamün aleyküm’ demiyor.

% 46 Halifelik istemiyor.

% 10 Günah işlediğinde pişman olmuyor.

% 35 Gusül abdesti almıyor veya bilmiyor.

https://www.memurlar.net/album/12741/toplumun-dine-ve-dini-degerlere-bakisi.html

KAYNAKLAR 

Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayykitap 5. Baskı, 2006

ALGI SAVAŞI - 2007 http://www.iyibilgi.com//artikel.php?artikel_id=22442

ZİHİNSEL SOYKIRIM - 2006 http://www.iyibilgi.com//artikel.phpartikel_id=5475 

CİVİL DEMOCRATİC İSLAM - RAND CORP. REPORT :  MR1716.pdf 

 

 



Bu yazı 2,396 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    12,415 µs