En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
20 Ocak 2019

TEKNOLOJİK DEVRİMİN YOLU



Binlerce ilaç ve molekülün bulunduğu trilyonlarca dolarlık ilaç pazarında, patenti bize ait para kazandıran bir ilacımız maalesef yok. Diyelim var. Patent önemli ama ürüne ve paraya dönüşmeyen patentler ne işe yarıyor? 32 milyar dolarlık taşıt ihraç ediyoruz ama patenti yabancıda olduğu için bize kalan ırgatlık ücreti. Milli iradenin kıyasıya mücadele ettiği patenti bize ait milli ve yerli taşıt veya ilaç işte bu yüzden önemli. Bizler 'çiğdem der ki ben alayım' türküsünü söylemekle yetinirken, çiğdemden elde edilen kolşisin, üretene milyar dolarlar kazandırıyor. Biz neden ilaç üretemiyoruz? Eczacılık fakültelerinin bu konuda fikri ne?

Ekonomiden üretime, siyasetten savunmaya kadar herşeyin temeli teknolojidir. Teknolojiniz yoksa akıllı telefondan uçak ve otoya kadar dışa bağımlı olduğunuz için ekonominiz bozulur, borç almak zorunda kalırsınız. Borç alan emir alır. Düyunu umumiden, Dervişe mahkum olduğumuz 2001 krizlerine kadar bu acıyı son 2 asırdır yaşıyoruz. Sadece oto ithali bile modern sömürünün nasıl yapıldığını gösteriyor. Yergök ithal araç dolu. 30 milyon aracı ülkemizde üretseydik, bunlara harcadığımız yüzlerce milyar dolar içerde kalır, dış borcumuz olmazdı. Yüksek faizle borçlanmak ve borç verenlerin dayatmaları sonucu asgari ücretli bir ülke olmazdık. Modern sömürü budur. Kazandığımız parayı faize ödüyoruz. Borçlar ise sürekli artıyor. Sömürü lobisi ise bunları biz üretelim, dövizi teknolojik devrim için harcayalım demiyor. Aksine yerli otoda milli teşebbüslere karşı çıkıyor, şeftali üretin diye dalga geçiyor. Ülkeyi modern sömürü ve asgari ücrete mahkum eden bu lobi tasfiye edilmeden Türkiye düze çıkamaz.

Silah, füze kalkanı, uçak, nükleer teknolojiniz yoksa, savunmanızda dışa bağımlı olursunuz, Milli güvenliğiniz ve siyasetiniz vesayete dayanır. İkinci dünya savaşı sonrası dayatılan Marshall misyonu ve Fulbright anlaşmasının hedefi vesayet altına almaktı. Fulbright eğitimi, zihinlere vesayet yazılımı yani bilimsel mandacılık yüklemektir.

Eğitim dış kaynaklı olursa, zihinleriniz, yaşam tarzınız, kültürünüz milli olmaktan uzaklaşır, gayrimilli olur. Düğünleriniz bile gavur düğünü gibi olur. Savaşların hedefi, sömürüyü pekiştiren yaşam tarzını dayatmaktır. Acıtmadan yapılan bu savaşın adı zihinsel savaştır. Hedefi bilim ve teknolojiden uzak, tüm değerlerini kaybetmiş zombi toplum yaratmaktır. Ülkeleri bilim ve teknolojiden uzaklaştırmanın yolu da, mistik yaşam tarzını empoze eden uydurma bir din ile bunu empoze eden bir avuç din adamından geçer. Koca Hint kıtası bu yöntemle acımasız bir şekilde sömürüldü. Bilim ve teknolojik üretimde bir İtalya etmeyen 57 İslam ülkesi de yine bu yolla acımasız bir şekilde sömürülüyor. 

Zihinlere gayrimilli yazılımı yükleyen Fulbright eğitimi ve yabancı kolejler yozlaşmaya ve beyin göçüne yol açarken akademiyi bilim ve teknolojide mandacılığa mahkum etti. Zihinsel işgalin kadroları, milli aşıdan milli uçağa kadar yaptığımız üretimi engelledi. Milli teknolojik hamleler darbelerle, gayrimilli medya ve iş dünyasıyla önlendi. Trilyonlarca doları dışarıya transferle görevli sömürü dünyasının içimizdeki taşaronları ve komisyoncuları, yerli oto yerine şeftali üretin diye dalga geçtiler. Vesayetin kadroları teknolojik üretimi engellemek için akademinin üniversite-sanayi işbirliğini yok ederek, akademiyi batının papağanı yaptı. Bunlar yüzünden ilaç, aşı, tıbbi teknoloji, oto, uçak ithalatına trilyonlarca dolar ödedik. Cari açığın, ekonomik krizlerin, yoksulluk ve yozlaşmanın, siyasi kargaşa ve kaosun gerçek nedeni Modern sömürgecilik işte budur. 

Son 30 yılda ilaç ve teknolojiye trilyonlarca dolar harcadık. Halbuki arge ve patentlerini bizimle paylaşacak şirketlerle, alım garantisi karşılığı ortaklıklar kursaydık hem trilyon dolarların yarısı bizde kalacaktı, hem de bilim teknolojide en ileri noktada olacaktık. Şimdi kurduğumuz teknokent ve arge merkezlerinde, argeye sıfırdan başlayıp demode sonuçlarla hüsrana uğramak istemiyorsak ortaklık yöntemi çıkar yol olabilir. Sıfırdan başlanılan işlerde, elde edilen demode ürünler para etmez, kaynaklar çarçur olur. Hızla gelişen dünyaya yetişebilmenin yolu, yarışa son noktadan başlamaktan geçer. Son teknolojiyi yakalamanın en kestirme yolu budur. Diğer bir yöntem ise, ekonomik yönden zora düşen küresel şirketleri patentleriyle beraber satın almak, en iyisi ortak olmaktır.

Bilim ve teknolojide devrim, birbiriyle bağlantılı bir organizasyon ve bilgi işidir. Arge, patent, proje, pazarlama işini bilmeden yapılan harcamaların sonucu iflastır. Tıbbi teknoloji, ilaç ve aşıya harcanan milyarların geri dönüşü için, 60 araştırma hastanesi, eczacılık, farmakoloji, biyoteknoloji ve genetik bölümlerini teknolojik gelişim için sanayi ile integre etmeliyiz. Bu integrasyon yapılamadığı için patenti bize ait kazanca dönüşen buluşumuz yok. Halbuki arge ve teknokentlerde küresel ortaklıklar kurup birlikte çalışsak bizim mühendislerimiz de argeyi öğrenmiş olur. Hem de teknolojik yarışa, eski yüzyıldan değil, bu günden başlamış oluruz.

Şu an bize ait tek ilaç bile yok. Milyarca dolarlık ilaç hammaddesini ithal edip ambalaj yapıyor, buna da yerli üretim diyoruz. Gelişmekte olan ülkelerde kurulan sömürü sisteminin esası, üretmemek ve ithalata muhtaç olmak üzerine kuruludur. Kurgulanan bu sistemin adı modern sömürüdür. Teknolojik kısırlığın nedeni sadece akademi değil, 70 yıl öncesinden akademi ve eğitimi kısırlaştıran sistemdir. Sömürü sistemi üniversite-sanayi işbirliğini baltalama üzerine kurulu. Bu sistem akademiyi milli teknolojik üretim için değil, kendi ilaç ve teknolojisini pazarlamak için kullanıyor. Hem de devlet ve yetkililerinin gözleri önünde ve onların müsadesi altında yapılan kongrelerde. Milli kongrelerle ilaç ve teknoloji üretiminin yolunu açarsanız adamlar ilaç ve teknolojiyi kime satacak? 2023 yılında Türkiye sağlık sektörü büyüklüğünün 170 milyar dolara ulaşacağını hatırlatalım. Bu rakam, eğer biz üretirsek Türkiyenin kurtuluşu olur. Ama önce akademinin küresel boyunduruktan yani bilim ve teknolojide mandacılıktan kurtulması gerekiyor. Eğer mandacılık yani onlar yapsın bize satsın anlayışı devam ederse yani ilaç, aşı ve teknolojide yabancıya muhtaç olursak, sağlık ve hayatımız tehlikede demektir. Vermezlerse ne yaparız?

Teknolojik devrim için milyarlarca dolar harcayan ülkeler için en büyük tehlike, geri dönüşü olmayan zihni sinir projelerdir. Diğer bir tehlikede güvenliktir. FETÖ, her yeri sinsice işgal ettiği dönemde, ARGEye harcanan milyarlarca doları hain çıkarları için kullandı. Yurtdışına bilim adamı diye gönderilen binlerce kişi örgüt elemanı çıktı. FETÖ, Teknolojik araştırma ve milli projelerin sırlarını yabancı ülkelere sattı, engelledi ve nadide bilim insanlarımızı acımadan katletti. Milyarlarca doları çarçur eden FETÖ, sonuçta bir gazoz kapağı bile üretmedi. Bu yapının bilim, teknoloji, akademi, üniversite, arge, patent ayağı üzerine birkaç operasyon hariç henüz gidilmedi. FETÖ, bunları tek başına yapmış olamaz. FETÖ ; ihanetin yani hainliğin kod adıdır. Hainlik ve ihanet, düşman olduğu sürece her zaman vardır ve olacaktır. Su uyur düşman uyumaz. İhanetin bin yüzü vardır. FETÖ hainliğin bir yüzüdür. Hainligin 999 yüzüyle de mücadele etmeliyiz. Yoksa bu coğrafyada yaşamak zordur.

MODERN SÖMÜRÜ DÜZENİ ARTIK YIKILIYOR 

Çağımızda telefondan bilgisayara, aşıdan enerjiye keşfeden ve üreten kazanıyor. Keşfettiği ile değil, tükettiği ile övünenin özgür yaşama şansı yok. Milletler ancak bu şekilde ayakta kalabilir, yoksa ayaklar altında kalır. Çağımızda milletler, ancak bilim ve teknoloji ürettiği kadar özgür ve bağımsız. Artık sokaklarda bağırarak özgür ve bağımsız olma dönemi bitti. Bağımlılığın dipsiz kuyusundan ancak bilim ve teknoloji ipiyle çıkabiliriz. Gerçek dünyada keşfettiğiniz kadar özgür, ürettiğiniz kadar bağımsızsınız. Bilim ve teknoloji üretemezseniz, yaşama hakkınızda yoktur, şansınızda. Filistin'den Afganistan'a İslam aleminin sefaleti ve zavallı durumunun asıl nedeni bu. Doğal kaynaklara sahip 57 İslam ülkesi bilim ve teknolojide bir İtalya etmiyor. Modern sömürgecilik adı verilen bu sistemin amacı, cep telefonundan uçağa, ilaçtan aşıya ülkeleri acıtmadan sömürmektir. Bu sömürüye karşı çıkar, teknolojik atılıma kalkarsanız kriz, kaos ve iç savaşla ceza verirler. Sömürü dünyasının her türlü saldırısının nedeni, Türkiyenin özellikle milli savunma ve birçok alanda teknolojik atağa kalkmasıdır. Bilim ve teknolojideki bağımlılık ve mandacılık artık sona eriyor.

Bilim ve teknoloji üretemeyen acizlikten, ALTAY tankını, GÖKTÜRK uydusunu, İHA ve SİHA uçaklarını, ATAK helikopterini, elektrikli yerli otoyu yapabilen irade ve güce kavuşmamız, küresel ve yerli oligarşiyi çıldırtıyor. Trilyonlarca dolarlık ballı pazar ellerinden kaçtığı gibi, Türkiye kendilerine dişli rakip olacak. Kafesteki kuş, özgürlüğe ve bağımsızlığa doğru uçuyor. Adamları ürküten ve panikleten bu. Krizler içinde kıvranan batının krizden çıkması, bizim krize girmemize bağlı. Bu yüzden başımıza çorap örüyorlar.

PALASKADA BİLE NATOYA MUHTAÇ ESKİ TÜRKİYEDEN, SADECE MİLLİ SAVUNMADA 600 PROJE İLE TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYEYE GEÇİYORUZ.

Halen ülkemizde 600'ün üzerinde savunma sanayi projesi yürütülüyor. Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden deniz altına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından milli piyade tüfeğine, uydulardan hava savunma sistemlerine, füzelerden lazer silahlarına kadar geniş bir ürün yelpazesine şu anda sahibiz. Savunma sanayimiz geliştikçe orta ve yüksek teknolojiye dayalı araştırma, geliştirme ve ticari ürün faaliyetleri de hızlanmaya başladı. Dünyanın en büyük ekonomisinden biri olacağız. Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden deniz altına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından milli piyade tüfeğine, uydulardan hava savunma sistemlerine, füzelerden lazer silahlarına kadar geniş bir ürün yelpazesine şu anda sahibiz. 

Savunma sanayimiz geliştikçe orta ve yüksek teknolojiye dayalı araştırma, geliştirme ve ticari ürün faaliyetleri de hızlanmaya başladı. Bunun yanında finans teknolojilerini sağlık, enerji ve diğer kritik teknolojileri yerli ve milli olarak geliştirerek bağımsızlığımızı perçinlemeye çalışıyoruz. Bilim insanlarımızın yurda dönüş seferberliği ve uluslararası lider araştırmacılar programı devam ediyor. Teknoloji konusunda sadece kullanıcı olarak kaldığımız sürece, hiçbir alanda özgürlüğümüzü garanti altına alamayız. Gerçek anlamda bağımsızlığın birinci şartı; teknolojiyi tasarlayan, üreten ve ihraç eden ülke konumuna ulaşmaktır. Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital sanayiyle, yerli yazılımla, yapay zekayla tahkim etmek gerekiyor. 

HEDEF ; TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Sağlık Bilimleri Üniversitesi, bilim ve teknolojide devrime öncülük ediyor. Bilim teknoloji, teknokent ve ARGE merkezleri açıldı. Milli ilaç ve aşı merkezinde çalışmalar son hızla devam ediyor. İlk ürünler yakında piyasaya çıkacak. Akıllı telefon yaptık, elektrikli oto yakında piyasaya çıkıyor. Bütün engellere rağmen ilk defa motor ürettik. ALTAY tankı, ATAK helikopteri, GÖKTÜRK uydusu, insansız hava aracı İHA ve SİHAlar, milli denizaltı, milli uçak, lazer güdümlü füzeler, milli yazılımlar... Dışa bağımlı, 70 yıllık sömürü sistemi değişiyor. 

TEKNOLOJİK DEVRİMİN YOLU 

Biyoteknoloji ve mRNA Üniversitesi ve Araştırma merkezi acilen kurulmalı

Yıllardır anlatıyoruz ama başaramadık. Bütçe açıkları ve cari açığın temel nedeni ilaç, aşı ve teknoloji harcamaları. Buna hiçbir hazine dayanamaz. Bu harcamalar postmodern tıbbın çok pahalı faturası nedeniyle giderek artıyor ve artacak. Buna hazırlıklı değiliz. Sağlık harcamaları 9 yılda 8 kat arttı ama yine de yetmiyor. Ekranlarda ağlayan bebekler, hastalar ve anneler giderek artıyor. Sadece bir hasta için SMA ilacı fiyatı 2.4 milyon $ dersek konu daha iyi anlaşılır. SGK kanser, diyabet  kalp, böbrek... ilaçları için sürekli açık veriyor. Bilim teknolojideki vesayet zihinleri küresel çıkarlara kilitlediği için bu deli gömleğinden çıkamıyoruz, çıkmamız mümkün değil. Beyin gücümüz mandacılık nedeniyle milli çözümler üretemiyor. Önümüzdeki yıllarda mRNA CRISPR teknolojisiyle yeni tedaviler gelecek. Bazı tedaviler geldi zaten. Mesela  SMA tedavisi. Ama fiyatı 2.4 milyon $. Sadece aşıya 5 milyar dolar ödedik. Bu tedaviyi almak isteyenler neyini verecek? Her şeyin tedavisi bulunuyor diye kimse boşuna sevinmesin. Vatandaş yılda 40 milyar TL tutan çok ucuz ilaçların katkı payını bile ödemekte zorlanıyor. Sağlık bütçeleri sürekli açık veren ülkeler milyon dolarlık mRNA ilaçlarının parasını nasıl ödeyecek? Küresel sistem Kızılaya çalışmıyor. Tek çare, kaynakları tek yerde toplayan Biyoteknoloji ve mRNA Üniversitesi ve Araştırma merkezini kurmaktan geçiyor. Acilen. Yoksa ağlayan hastalar, bebekler, anneler kaderimiz olacak. Kaynak yok diyenlere, her yıl 110.000 kişiyi öldüren milyonlarca kişiyi de hastalıktan süründüren sigara, alkol ve zararlarına her yıl 25 milyar harcadığımızı hatırlatalım.

Trilyonlarca dolarlık ilaç ve tıbbi teknoloji sektöründe dünyada 20-30 şirket mevcut. Ticaret savaşları ve pazarlama sorunu nedeniyle bunların çoğu ekonomik sıkıntıda veya batmak üzere. Türkiye bunlardan bir ikisiyle ortaklık kurabilirse, bu şirketlerin arge deneyimlerine ve patentlerine anında sahip olabilir. Böylece arge ve patentden habersiz kısırlaştırılmış bilim dünyamız, bu tüp bebek yöntemiyle teknolojik devrimi başarabilir. Aksi halde önümüzdeki yıllarda çığ gibi artacak pahalı teknolojiler, dijital hastaneler ve akıllı ilaçların milyarlarca $ tutan faturalarını ödeme şansımız yok. Medyada izlediğimiz bir yavrumuzun sadece 1 yıllık tedavi masrafının 4 milyon TL olduğunu hatırlatalım. 


Peki bu şirketler ortaklığa yanaşır mı? Batma riskinde olan şirketler tabii ki yanaşır ve şartlarımızı kabul eder. Avantajlar, ortaklık yapacak şirketlerimizin pazarlık yeteneğine bağlı. Türkiye metro, tünel, otoyol, sanayi, IHA, SIHA, ALTAY, ATAK, GÖKTÜRK modelini ilaç ve tıbbi teknoloji sektöründe de başarabilir. Türkiye gibi alım garantisi olan dev bir pazar, 2 milyarlık Türk - İslam alemine de bu üretimi pazarlayacak potansiyele sahip. SGK ve modern hastanelerimiz zaten tek alıcı pozisyonunda. 


Amacımız, dünya çapında teknoloji öncüsü olan şirketlerin arge deneyiminden yararlanmak ve patentleri sayesinde teknolojik devrime en son noktadan başlamaktır. Çığ gibi gelişen teknolojik devrime başka türlü yetişemeyiz. Sıfırdan başlarsak kıt kaynakları çarçur ederiz. Şimdiye kadar yaptığımız gibi her yıl milyarlarca doları arge yapacağız diye arge nedir bilmeyen kadrolara aktarırsak bir gazoz kapağı patenti bile üretememin ezikliğini tekrar yaşarız.


70 yıldır liyakat abidesi diye sunulan kadroların sadece batıya komisyon ve pazarlama yaparak modern sömürü düzenini kurduklarını unutmayalım. Bizim liyakatsiz kadrolara da kongreler yoluyla aynı hastalığın bulaştığını  görüyoruz. Osmanlıdan beri adam yok diye özetlenen aynı sorunu yaşıyoruz. Liyakatli diye pazarlanan kadrolar yabancıya uşaklık ederken milli kadroları liyakatsiz diye suçluyor. Liyakatin yolu modern sömürü sisteminee girmekten geçiyor. Yabancı kolejlerde yetiştiği için birkaç dil bilen kadrolar iki asırdır her yeri işgal etmiş durumda. Bürokrasi ve iş aleminin ithal ilaç ve tıbbi teknolojiyi pazarlama ve komisyonculuğu yani modern sömürü düzenini,  teknolojik gelişmeden yararlanma gibi yutturmasına artık son verilmeli ve bu oligarşik kadrolar tasfiye edilmelidir.

TÜRKİYE BAĞIMSIZLIĞA UÇUYOR

Ülkesini şikayet eden, aleyhine imza toplayan, teknolojik buluş ve patentleri yabancıya satan, casusluk yapan, kaçmayı beyin göçü diye yutturanların modern sömürüye reklam ve pazarlama yaptığını görüyoruz. Bilim yuvalarını örgüt karargahına çeviren çetelerin, teknololojik devrim için Göktürk uydusunu uzaya gönderen milli iradeyi taşladıklarını biliyoruz. Bunların tasfiyesi ile,  beynimiz sayılan akademi daha verimli çalışacak ve üretecektir. Modern sömürüyü önleyecek teknolojik devrimi yapacak güç, milli irade öncülüğünde çalışan milli akademidir. Medeniyetimizin yeniden şahlanışı, 25 milyona ulaşan eğitim ordumuzu motive eden manevi liderlerin başlattığı bilim ve teknolojik devrimle olacaktır. Hacıbektaşlar, Akşemseddinler, Yunuslar gerek bize. Sosyal bilimler, dünyaya ışık tutan kültür ve medeniyetimizi inşa edecek bilimsel çalışmaları, doktora ve yüksek lisans çalışmalarını yapan yapıya dönüşmelidir. Batının tarihte örnek aldığı bilim dünyamızı ve insanlığı asırlarca aydınlatan medeniyetimizi yeniden inşa etmenin heyecanının yaşandığı ve  planlandığı yer ; Milli kongrelerdir. Medeniyetimizin kültürel, bilimsel ve teknolojik temelini inşa edecek  olan akademik yapı, bu hedefe  uygun olacak şekilde

1. Sosyal bilimler

2. Fen bilimleri olarak ayrılmalı. 

Fen bilimleri ise, 

1. İlaç ve tıbbi teknoloji 

2. Bilişim, yazılım, enerji, milli savunma, nükleer... gibi birbiriyle uyumlu yapılar ve teknokentler olarak gelişmelidir.  Liyakat sahibi kişilerin başkanlığında Akademi - sanayi işbirliğinin sağlanması halinde teknolojik devrim hızlanacaktır. 

İlkokuldan itibaren süper zekaları Enderun benzeri bilim teknoloji okullarında eğitmemiz halinde süpergüç olacak Türkiye, medeniyetiyle de insanlığın kurtuluş umudu olacaktır.

MİLLİ İRADENİN KESİN KARARI BU.  

Bilim ve Teknolojik devrim kutlu olsun.

KAYNAK :

https://www.memurlar.net/haber/777643/bagimsizligin-sarti-teknoloji-ihrac-etmektir.html 

  

 

 



Bu yazı 2,040 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,958 µs