En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
9 Mayıs 2018

SİSTEM SAĞLIĞI KORUMA ODAKLI OLMALI



TÜM YAZILAR İÇİN ALTTAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ

Hemen belirtelim : Önleyici tıp ve önleyici hukuk olmadan sağlıklı toplum olamayız.

Hastalıklara harcadığımız para küresel şirketlerin hesabına göre 67 milyar dolar olmuş ve bu rakam giderek artıyor ama aydın ve bilim dünyamız bunu yeterli görmüyor, daha da artsın diyor. Sağlığa harcadığımız para ise Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artarken hastalıklar azalmamış hızla artmış, bilmiyor. SGK bütçesi alarm veriyor, nedendir demiyor. Modern tıp ilerlerken, hastalıklar azalacağına artıyor ama bilim dünyamız nedenlerine ve çözüm yollarına kafa yormuyor. Hastalıktan sürünüyor, hasta toplum oluyoruz, bundan rant sağlamayı marifet zannediyor. Gelişmiş ve sağlıklı toplum olmanın yolu hastalıkları önlemekten geçiyor ama aydın ve bilim dünyamızın umurunda değil. Sağlığa harcanan paranın aslan payı ilaç ve ithal teknolojiye gittiği için, 4 TL'ye hasta muayene ediyor onu da bilmiyor. Bildiği ve sürekli istediği bol para. 

Çok az bir ücrete hasta muayenesinin nedeni ; ilaç,  aşı ve tıbbi teknoloji ithalatına harcanan bütçeden, geriye çok az para kaldığını okuyamadığı, anlayamadığı ve idrak edemediği içindir. 2013 yılında hasta sayısının 700 milyona ulaştığını hatırlatalım. Hesap ortada. İthal ilaç ve teknolojiden kalan parayı bölün 700 milyona, görün çıkan rakamı. Hastalıkları önlese, ilaç ve teknoloji üretimini  tartışan, planlayan milli kongreler düzenlese, on katı daha fazla para alacak ama akıl edemiyor. Kongrelerde ithal ilaç ve teknolojiye reklam ve pazarlama yapmak kolay geliyor. Aklınca bindiği dalı kesmek istemiyor. 

Kaynaklarımızı ve hayatımızı tüketen birçok hastalıkta dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz, görmezden geliyor. Eğer hasta sayısı şimdiye kadar olduğu gibi çığ gibi artmaya devam ederse milli felaketimiz olur,anlamıyor. Çünkü giderek artan hastalık harcamaları ve hasta toplum, ekonomiyi çökertir. Sadece diyabet, kanser, kalp damar hastalıkları harcamaları bile geleceğimizi karartır. Diyabet hastalık harcamalarının dörtte birini yutuyor. Bu yükün altından kalkamayız. Ayrıca hasta bir toplum, düşünemez, sorunlarını çözemez, kendini savunamaz, ayakta bile kalamaz ve üretemez. Hastalıklar içinde debelenir, kuyruğu peşinde koşan kedi gibi hastanelerde ömür tüketir, bizimkiler dert etmiyor.

Hastalıklar önlenirse bunca ilaç ve teknolojiyi kime satacaksınız? Dünya Sağlık Örgütü, çok az masrafla hastalıkların önemli oranda önleneceğini, bu yolla sağlık sistemlerinin iflasının da önleneceğini bildiriyor ama kimsenin umurunda değil. İthal ilaç ve teknolojinin reklam ve pazarlamasını yapmak, emme basma tulumba gibi ülke kaynaklarını dışarıya pompalamak bilim dünyamızı ve akademiyi rahatsız etmiyor, hatta bu işten zevk alıyor ve bunu bilimsellik olarak yutturmayı da çok iyi beceriyor. Son 30 yılda hastalık sektörüne hediye edilen trilyonlarca dolar cari açığı artırırken buna göz yumanlara ne demeli?

Bilimsel mandacılık peşinde koşarsak bilim ve teknoloji gelişir mi? Kaynaklarımızı dışarıya peşkeş çekersek bilim ve teknolojide keşifleri kim yapacak? Yabancıya muhtaç olmamızın ve fakirliğin nedeni, işte bu üretmeden tüketen ve cari açığı körükleyen bilim ve aydın dünyamız. Son 30 yılda trilyonlarca dolar harcadığımız ilaç ve teknolojiyi ülkemizde üretmenin yolu, araştırma ve teknoloji merkezlerini kurmaktan geçer. Bunun ilk adımı da  üniversite - sanayi işbirliği ve milli kongrelerdir, anlamıyor. Milli takım için çalışması gereken as oyuncular, kendi kalemize gol atarsa, milli takımın zafer kazanması mümkün değildir. Bilim ve teknolojide atılım yapmamız, dışarıya çalışan akademinin dış boyunduruktan kurtulmasına bağlı,idrak edemiyor .

Şeker hastalığı hızla artarken her yıl milyarlarca doları şeker ilaçlarına, doğurduğu hastalık ve sorunlara ödüyoruz. Kanser ve tedavi masrafları ekonomiyi, sağlık ve hayatımızı öğütürken bizimkiler kanseri önlemek yerine kanser madenlerini erken teşhis için çırpınıyor. Formül basit : Ne ka kanser, o ka para. Pahalı ithal teknoloji ve ilaçlara pazarlama ve reklam yapmanın getirisi daha fazla. Aynı şey sigara için de geçerli. Milyarlarca dolar kaçakçılık yoluyla terörü beslerken, zombi aydınlar sigara, alkol, kola, fastfoodla mücadele  etmesi gerekirken, bu mücadeleyi özgürlüklere müdahale diye engelliyor, yaşam tarzımıza müdahale etmeyin diye yırtınıyor. Halbuki bilimsel tıp, ilk önce ve ısrarla yaşam tarzını değiştirin diyor. Bizi hasta edenlerden, millete hastalık satanlardan niye tazminat almıyoruz?

ABD'de her yıl 300.000 kişi şişmanlık nedeniyle ameliyat olurken, bilim dünyamız ameliyatlar bizde niye az yapılıyor diye üzülüyor. Binbir çeşit diyetler, zayıflama ilaçları ve merkezleri, bitkisel numaralar, uzmanlar… sistemi ne kadar güzel özetliyor. Bu sistem, şişmanları ve hastaları öğütüp paraya çevirirken GDO'lu mısır şekeri, fastfood, kolalı içecekler, alkol ve sigara sağlık ve hayatımızı çökertiyor, aydınımız bunu özgürlük olarak görüyor. Hastalık canavarını beslemekten nasıl kurtulacağız, kafa yormuyor. 

Hangisini önlemek kolay? Bu sağlık düşmanlarını mı yoksa diyabeti, şişmanlığı, hipertansiyonu ve bunlara bağlı bir düzine hastalığı mı? Hastalıkları önlemek yerine hastalık sektörüne çalışan bilim dünyamız yüzünden, her yıl milyarlarca doları, hastalıktan beslenen canavara hediye ediyoruz. Hastalıkları önlersek her yıl en az 20 milyar dolar tasarruf edeceğiz ve sağlıklı toplum olacağız görmüyor. Bunun için herkese çekiç dağıtan hastalık odaklı tıp eğitimini, acilen sağlık odaklı yapmalıyız yani hastalıkları önleme tıp eğitiminin temeli olmalıdır. İkinci olarak, tüketim odaklı 60 araştırma hastanesinde üretim odaklı bilimsel araştırma merkezleri kurmalıyız. Bunlar bilim dünyamızın idrak sınırları ötesinde.

En hayati aşıları üretmekten aciz durumdayız ama EMAR çekiminde dünya şampiyonuyuz. Ülkemiz ithal teknoloji ile, akıllı telefonlarla doldu ama kendi hayati sorunlarımızı çözen araştırmaları akıl edemiyoruz. Refah ve sağlığın yolu, bilim ve teknolojide keşif, patent ve üretimden geçer ama bilim dünyamız bu işleri sevmiyor.

Teknoloji üretemeyen, yaşamsal sorunları çözemeyen akademi ne işe yarıyor? Başkalarının ekmeğine yağ süren araştırmaların bize ne faydası var? Sadece makale yayınlamakla, atıf almakla sorunlar çözülmüyor. Nerede kendi sorunlarımızı çözen araştırmalar? Nerede kendimizin ürettiği ilaç, aşı ve teknolojiler? Nerede projeler? Nerede patentler? 

Kimse bilim yapıyoruz diye halkı uyutmasın. Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı? Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor? Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz? Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz? Lafa gelince herkes bilim yapıyor. Bilimde asıl konu kazanılan trilyon dolarların kimin cebine gittiği. Asıl Da Vinci'nin şifresi bu. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur, parmağını yalarken bizim de ağzımız sulanır.

Bilim ve aydın dünyamız, asırlardır fikir, bilim ve teknolojik yönden kastre edilmiş ve ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bulunuyor. Bundan teknoloji, tasarım, üretim ve bizi zengin edecek bilim çıkmaz. Yıllardır bilim yapıyoruz da ne oluyor? Yaşamsal sorunlarımız çözüm beklerken, bilim ve aydın dünyamız yüzünden tüketim pazarı olmamız, sürüngenliğin ve bağımlılığın asıl nedeni. Çağımızda asgari ücretli köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Modern sömürgecilik işte bu! Adamlar, bizi otla çöple meşgul ederken milyarlarca dolarlık yapay kalp, ortopedi, göz… cihazlarını, ilaçları ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe oluyorlar. İlaçtan aşıya, uçaktan silaha cep telefonuna yüzlerce trilyon dolarlık teknoloji pazarlarının hedefi, bizim gibi bilim ve teknoloji üretemeyen, üzüm incir ihracıyla uyutulan ülkeler. Bu kadar okumuş, yazmış, yetişmiş aydın ve bilim adamı olan, bu kadar üniversitesi olan ülkeler nasıl olur da uyutulur?

Teknolojiden tıbba kadar her alanda sektörlerin kontrolüne giren kongreler, toplantılar, açık oturumlar, fuarlar bilgilendirmenin ötesinde ülkeyi pazar haline getirdi. İthal pahalı teknoloji bize akıl vermiyor. 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinde yapılan sektörün yönlendirdiği bilimsel kongreler, sorunlarımıza çözüm bulamıyor. Çünkü milli, yerli ve insani anlayış yok. Suçu sektöre atmanın nedeni bu. Sermayenin derdi ise rant ve daha çok kazanmak. Bu yüzden kötü kader yakamızı bırakmıyor. Bu yüzden her çeşit kriz bizim kaderimiz olmuş. 

Bilimsel ve akıllı çözümler, bu yüzden kongrelerden topluma ve ülkeye dalga dalga yayılamıyor. Kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Çıkar ilişkisini kesmeden çözüm beklemeyin. Harcanan milyarlarca lira bize sağlık olarak yansımıyor. Her çeşit sosyal ve bedensel hastalıklardan telef oluyoruz. Ölümlerin %86'sı önlenebilir nedenlerden ise, telef oluyorsunuz demektir. Önlenebilir demek, önleyemiyorsunuz demektir. Çözüm basit :

HASTALIKLARI ÖNLEMEYİ HEDEFLEYEN, SON 30 YILDA TRİLYONLARCA DOLARLIK İLAÇ VE TEKNOLOJİYİ TÜRKİYEDE ÜRETMEYİ TARTIŞAN VE PLANLAYAN MİLLİ KONGRELER. ÇOK MU ZOR?

 

 



Bu yazı 1,446 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,719 µs