En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
13 Mayıs 2017

NEDEN TEKNOLOJİ ÜRETEMİYORUZ?



TÜM YAZILAR İÇİN ALTTAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ


Refah ve sağlığın yolu, bilim ve teknolojide keşif, patent ve üretimden geçer ama bilim dünyamız bu işleri bir türlü beceremedi. Son 30 yıldır trilyonlarca doları, bu yüzden ithal teknolojiye ödedik. Çünkü üniversite - sanayi işbirliği kurarak, keşfetmek ve üretmek zorumuza gidiyor. İlaçtan aşıya, muzdan yüksek teknolojiye... ithal etmek ise kolayımıza geliyor. Sağlıktan örnek verelim : Da Vinci robotlarının sayısı 300 olmuş. MR, BT… Bunların İthalatında gelişmiş ülkeleri çoktan geçtik. Ama bunların vidasını bile üretemiyoruz. En gelişmiş cihazlar bizde diye övünüyoruz. Akıllı telefona kadar ithalata giden paraları düşünün. Sadece oto ithali bile modern sömürünün nasıl yapıldığını gösteriyor. Yergök ithal araç dolu. 30 milyon aracı ülkemizde üretseydik, bunlara harcadığımız yüzlerce milyar dolar içerde kalır, dış borcumuz olmazdı. Yüksek faizle borçlanmak ve borç verenlerin dayatmaları sonucu asgari ücretli bir ülke olmazdık. Modern sömürü budur. Kazandığımız parayı faize ödüyoruz. Borçlar ise sürekli artıyor. Sömürü lobisi ise bunları biz üretelim, dövizi teknolojik devrim için harcayalım demiyor. Aksine yerli otoda milli teşebbüslere karşı çıkıyor, şeftali üretin diye dalga geçiyor. Ülkeyi modern sömürü ve asgari ücrete mahkum eden bu lobi tasfiye edilmeden Türkiye düze çıkamaz.

Kimse bilim yapıyoruz diye halkı uyutmasın. Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı? Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor? Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz? Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz? Lafa gelince herkes bilim yapıyor. Bilimde asıl konu kazanılan trilyon dolarların kimin cebine gittiği. Asıl Da Vinci'nin şifresi bu. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur, parmağını yalarken bizim de ağzımız sulanır.

TÜRKİYENİN ARGE, PATENT KARNESİ

Patent sahibi olmak, ülkelerin ekonomik gücü ve teknik bilgi birikimi açısından önemli bir gösterge olarak kabul edilir. Güney Kore, 1950'li yıllarda Türkiye'den çok geride iken 50 yılda sanayi, refah ve teknoloji üretme bakımından bizden çok daha ileri bir seviyeye gelmiştir. 1 milyon nüfusa göre yılda üretilen patent sayısı 2006 yılında Güney Kore'de 2 bin 189 adet, ABD 587 iken Türkiye sadece 7 dir. Arge'de verimlilik göstergesi olan 1 milyon dolarlık Ar-Ge harcaması ile üretilen patent sayısı ise Güney Korede 4.60 iken, Türkiye'de bu sayı sadece 0.14 yani çok kısırdır. Anlaşıldığı üzere önemli olan çok para harcamak değil paranın hakkını vermek yani Arge işini bilmektir. Apple gibi servet kazandıran patent odaklı Ar-Ge gerekiyor. Kıt kaynakları çarçur eden yani arge'yi bilmeyen bizim gibi ülkeler için çözüm, Argeyi bize öğretecek bir bilenle akıllı ortaklıktan geçiyor. 

Son yıllarda atağa geçen Türkiye patent artış hızıyla patent açığını kapatmaya çalışıyor. Türkiye uluslararası patent başvurularında 2019 yılında yüzde 46 artış oranıyla dünya birincisi oldu ve 22'ncilikten 13. sıraya geldi. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) verilerine göre uluslararası patent raporu hazırlamada Türkiye 2019 yılında 997 adetle 13. olmuştu. 2020de ise koronavirüse rağmen ilk 6 ayda 9. sıraya çıktı.

Üniversitelerimiz son yıllarda Arge çalışmaları medyada kötülendiği gibi değildir. Arge ve patent kısırlığından kurtulmuş ve ivme kazanmıştır.  2019 yılında 157 üniversitede ulusal ve uluslararası özel veya resmi kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenen 8 bin 362 Ar-Ge projesi yürütüldü.  Desteklenen Ar-ge proje sayısı, Hacettepe Üniversitesi 533, Boğaziçi Üniversitesi 492, Ege Üniversitesi 487, Ankara Üniversitesi 464, Sakarya Üniversitesi 434 oldu.  

https://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/allNews/newsDetail?newsId=1241

Bilim ve aydın dünyamız, asırlardır fikir, bilim ve teknolojik yönden kastre edilmiş ve ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bulunuyor. Bundan teknoloji, tasarım, üretim ve bizi zengin edecek bilim çıkmaz. Yıllardır bilim yapıyoruz da ne oluyor? Yaşamsal sorunlarımız çözüm beklerken, bilim ve aydın dünyamız yüzünden tüketim pazarı olmamız, sürüngenliğin ve bağımlılığın asıl nedeni. Çağımızda asgari ücretli köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Modern sömürgecilik işte bu! Adamlar, bizi otla çöple meşgul ederken milyarlarca dolarlık yapay kalp, ortopedi, göz… cihazlarını, BT, MR, ANJİOGRAFİ, RADYOTERAPİ cihazlarını, ilaçları ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe oluyorlar. İlaçtan aşıya, uçaktan silaha cep telefonuna yüzlerce trilyon dolarlık teknoloji pazarlarının hedefi, bizim gibi bilim ve teknoloji üretemeyen, üzüm incir ihracıyla 70 yıldır gelişmekte diye uyutulan ülkeler. Bu kadar okumuş, yazmış, yetişmiş aydın ve bilim adamı olan, bu kadar üniversitesi olan ülkeler nasıl olur da uyutulur?


Teknolojiden tıbba kadar her alanda sektörlerin kontrolüne giren kongreler, toplantılar, açık oturumlar, fuarlar bilgilendirmenin ötesinde ülkeyi pazar haline getirdi. Bilim ve aydın dünyamız başkasının keşfettikleriyle övünmekten, bunların reklamını yapmaktan özel zevk alıyor. Bu da aşağılık kompleksini yenmenin başka bir yolu. Ülkelerin kaynakları ilaç, pahalı teknoloji ve tüketime harcanıyor. Geriye kalan az miktar paranın paylaşımı ise kavgaya yol açıyor. Halbuki sorun, aydın ve bilim dünyasını kullanarak yapılan küresel teknolojik sömürüden kaynaklanıyor. Yani bilim ve teknoloji edebiyatı yapanlar, bilerek veya bilmeyerek bu modern ve kibar soygunun içinde, kendi cukkasını düşünüyor.


Bizim gibi ülkeler, 'gelişmekte olan ülkeler' masalıyla  uyutulurken tatlı bir pazara dönüşüyor. Hastalıklara harcadığımız para 67 milyar dolar olmuş ve bu rakam giderek artıyor ama aydın ve bilim dünyamız yeterli görmüyor, daha da artsın diyor. 2023 yılında sağlık sektörü büyüklüğü 170 milyar dolara ulaşacak. Batı dünyası için ballı börek. Kazandıklarımızı ilaç, aşı ve pahalı teknoloji ithaline harcayacağız ama yetmeyecek, borç alacağız. Ayrıca artan hastalıklar yüzünden sürüneceğiz. Kanser olup kemoterapi, radyoterapi olmak kolay mı? Kalp yetmezliği tedaviyle geçmiyor. Ama olsun, tedavi ve sağlık yatırımı diye pazarlama yapanlar sağolsun. 


SGK bütçesi bunlar yüzünden alarm veriyor, kimse nedendir demiyor. Sağlığa harcadığımız para ise Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artarken hastalıklar azalmamış hızla artmış, bilmiyor. Ne dev hastaneler, ne sağlığa harcanan milyarlar sağlığı korumuyor ama görmüyor. 'Önce hasta et, sonra cebini boşalt' sisteminin figüranı olmak onu rahatsız etmiyor. Çünkü sistemin hayat kaynağı bu, yaşaması buna bağlı.


Modern tıp ilerlerken, hastalıklar azalacağına artıyor ama bilim dünyamız nedenlerine ve çözüm yollarına kafa yormuyor. Hastalıktan sürünüyor, hasta toplum oluyoruz farkında değil. Gelişmiş ve sağlıklı toplum olmanın yolu hastalıkları önlemekten geçiyor ama aydın ve bilim dünyamız bunu da bilmiyor. Bilim dünyamızın bildiği, kongrelerde reklam ve pazarlama. Bunları bilim diye yutturmayı iyi biliyor. 

 

ABD de yılda 300.000 kişi obesite ameliyatı olurken bizimkiler biz de niye az oluyor diye üzülüyor. Ama bataklığı yani gıda, çevre ve reklam terörünü önlemek, kimsenin aklına gelmiyor. Bermuda şeytan üçgeni ; medya, asansör, taşıt sağlık ve hayatımızı mat ediyor, kimse farkında değil.




Bu yazı 1,270 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,969 µs