En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
25 Şubat 2017

KÖTÜLÜKLE MÜCADELE NASIL OLMALI?



Hastalık ve kötülük üreten yaşam tarzı en büyük kötülük ve hastalıktır. Kötülük; insana, topluma, dünyaya zarar veren herşeydir. Hastalık ise insana ve topluma zarar veren, süründüren hatta öldüren kötülüktür. Hastalık ve kötülük üreten yaşam tarzının, sigara, alkol, uyuşturucu... gibi sağlık düşmanlarının özgürlük olarak sunulması topluma en büyük kötülüktür. İnancımızın esası koruyucu ve önleyici hukuk, koruyucu ve önleyici sağlıktır. Yani iyilik ve sağlıktır. Bunun tersi kötülük ve hastalıktır. İnancımızın temeli ; suç, kötülük ve hastalıklar oluşmadan önlemektir. Yani Nas denilen anayasa cinayetler, katliamlar, şiddet, hırsızlık, alkolizm, tecavüz gibi her çeşit kötülük ve hastalıkları oluşmadan önleyen, caydıran ve toplumu koruyan hukuk ve sağlık sistemini kurmayı temel anayasa olarak kabul eder. 

İnsana ve topluma bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel yönden zarar veren herşey kötülüktür. Suyu, havayı, toprağı, doğayı kirleten herkes kötülük tohumları saçıyor. Dünyayı ve insanı yok oluşun eşiğine getiren küresel yaşam tarzı çağdaşlık, modernite ve özgürlük maskesiyle her türlü suç, kötülük ve hastalıkları oluştuktan sonra, bunları trilyon dolarlık ranta çeviren hastalık ve hukuk sistemini esas alıyor. Biz hangi Nas'ı uyguluyoruz?

HASTALIK KÖTÜLÜKTÜR 

Dünya Sağlık Teşkilatına göre sağlık, tam bir iyilik hali (bedensel, ruhsal, sosyal, zihinsel) Hastalık ise her çeşit kötülük hali diyebiliriz. Ruhsal, sosyal ve zihinsel kötülüğü modern tıp hastalık olarak görmese de kötülük en tehlikeli, en yaygın sosyal hastalıktır. 

İyilik ve kötülük derken hemen hatırlatalım : Allah iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, bu konuda mücadele için sürekli uyarır, nasihat eder. Kötülüğü önlemekte bir nevi iyiliktir ve esas olan hastalık ve kötülüğü olmadan önlemektir. İnancımızın özü ve amacı budur. Her çeşit hastalık ve kötülüğü olsun diye beklemek, görmezden gelmek, önlem almamak günahtır, yasaktır. Bir çukur gördüğünde gereğini yapmayan kötü sonuçlardan sorumludur. Mümin olan eliyle, diliyle, kalbiyle ve aklıyla kötülüğe karşı çıkmalıdır. Kötülüğe karşı çıkmayan, Allah katında bunun hesabını verecektir. Bizim inanç ve kültürümüzün esası budur. Sağlıklı toplumun yolu budur. Başka nasıl sağlıklı bir toplum olabiliriz ki?

Sağlık ve iyilik hayattır (LİVE), hayatın tersi ise(EVİL) ölüm ve kötülüktür. Kötülük ; insanı, toplumu, değerlerini ve gelişimini bozan, hasta eden, yok eden eylemin adıdır. Nihai hedefi bedensel, ruhsal, sosyal, zihinsel her çeşit hastalık ve ölümdür. İnanç ve kültürümüz iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar ve kötülerle mücadeleyi şart koşar. Bu yüzden halkımız, nasılsınız diye sorulursa ‘iyilik sağlık’ diye cevap verir, çünkü iyilik ve sağlık yoksa, hastalık ve kötülük vardır.

Peki yüce Allah neden kötülüğü önlemeyi emrediyor? İslamın hedefi olan sağlıklı bir toplum için, her çeşit kötülük ve risklerin önlenmesi gerekir ki hastalıklar olmasın. Çünkü hastalık ve kötülük oluştuktan sonra tedavi ve telafi, pahalı, zor ve çoğu zaman imkansızdır. Ölen bir insanı geri getirmek mümkün mü? Tecavüzün yol açtığı yıkımı tamir kolay mı? Hapiste çürüyen hayatlar ne olacak?

İnsanlık tarihi kötülerle iyilerin savaşının tarihidir. Ahlaki, vicdani, insani değerleri yok etmek isteyenlerle bu değerlere sahip çıkanların savaşı devam ediyor. Kötülük virüsü, genetik kaderi bozmaya, tekamülü engellemeye, toplumları hasta etmeye çalışıyor. Terörden vahşet ve katliamlara, uyuşturucudan tecavüze sağlık ve hayatımızı tehdit eden her çeşit kötülük karşısında insanlık alemi şaşkın.

Toplum vicdanını sarsan vahşet ve kötülüklerde, çare olarak hemen herkes ölüm cezasını dile getiriyor. 7 milyarı aşan kalabalık bir dünyada, tedavisi imkansız olan psikopatları beslemek yerine asmak, gideni geri getirmese de toplum için bela olan potansiyel tehlikeyi azaltabilir. Ama önce, bunların toplumdan izolasyonunu yasaklayan ve bizi bunlarla birlikte yaşamaya yani ölme riskine mahkum eden modern tıbbı sorgulamak gerekiyor. Ayrıca alkolden teröre önleyici ve koruyucu her yasaya karşı çıkan kötülük lobisini hangi maskeyi takarsa taksın tanımak gerekiyor.

KÜRESEL DÜZEN PSİKOPAT ÜRETİYOR

Ağır psikopatik kişilik bozukluğu oranı sağlıksız toplumlarda yüksek olup, can ve mal güvenliği yönünden ciddi sorundur. Hastalıklı yaşam tarzının ürettiği bu hasta grubu, modern psikiyatri ve yasalarca korunduğu için bunların topluma zarar vermeyecek şekilde izolasyonu mümkün olmuyor. İşte bu yüzden kayıtlı veya kayıtsız yüzbinlerce hırsızlık, cinayet, vahşet, tecavüz olayı toplum vicdanını kanatmaya devam ediyor. Dev adalet sarayları bunların suçlarıyla meşgul ama bataklığı kurutan veya zararsız hale getiren çözümler üretemiyoruz. Toplum vicdanını sarsan Özgecan benzeri olaylar, bilimsel çözümlerin yolunu açamıyor. Basit bir kartopu cinayete yol açarken potansiyel vahşiler, öldürmek için yeni bahaneler arıyor. Kanayan bu yara her çeşit mikroba açık, toplum kangren oluyor ama kimse bu zombileri izole edemiyor.

NASIL BU HALE GELDİK?

Vahşi batıda linç ve yakma kültürü varken, karıncayı bile incitmeyen medeniyetimizde anormal insanlar müzikle tedavi görürdü. Vahşi batı, linç kültürünü kaldırırken ne kadar psikopat ve potansiyel suçlu varsa piyasaya salıverdi ve batıyı taklide zorlanan halkımız, bunlarla birlikte yaşamaya mahkum oldu. Vahşi batının hastalıklı kültürü, çağdaş uygarlık maskesiyle karıncayı bile incitmeyen kültürümüzün yerine geçiverdi. Son 30 - 40 yılda diziler ve filmlerle her türlü vahşet, hırsızlık, yolsuzluk, tecavüz ve kötülükle zihinlerin formatlandığı ülkemiz de, bu psikopatların oranı giderek arttı ve tahammül edilemez noktaya ulaştı. Artık cadde ve sokaklarda gezmek, dolaşmak veya minibüse binmek, trafiğe çıkmak güvenli değil. Gün geçmiyor ki birçok kadın dövülmesin veya cinayete kurban gitmesin. Elektronik kelepçeler, imdat butonları günlük hayatın içine girdi. Çocuklar eve gelinceye kadar merak ve heyecandan hasta oluyoruz. Modern şehirler, gökdelenler her türlü pisliğin yuvası oldu. Modern yaşam buysa ilkel yaşam ne? Köyümüzde bunlar yoktu ama insanlık, vicdan, ahlak, kul hakkı, adalet vardı. Nereye gidiyoruz? Karıncayı incitmeyen bize ne oldu?

AHLAKİ ÇÜRÜME NEDEN ARTIYOR ?

Gün geçmiyor ki genel ahlak ve vicdanı sarsan olaylar zihinleri işgal etmesin. Bunlar önemli uyarılardır. Eğer bir toplum bunları ciddiye alıp önlem almazsa ve daha da kötüsü kanıksarsa ahlaki sistem çöker ve toplum elindeki avucundaki parayı dev adalet saraylarına ve kolluk kuvvetlerine ayırmak zorunda kalır ama kötülüğün toplumu sarması nedeniyle, kurumların da işe yaramadığını ve toplumun çöktüğünü görür, iş işten geçmiş olur. Şimdi bu çöküşün arefesindeyiz.

Ahlaki ve manevi çürüme, tabii ki son 8-10 yılın eseri değildir ancak çürüme hızı medyanın olağanüstü gayretiyle son yıllarda giderek artmıştır. Dizilerle, filmlerle binlerce kere göstere göstere toplumun bilinçaltına işlenen ahlaksız yaşam tarzını görmemek için kör olmak lazım. Ahlaksız bir toplum modeli oya gibi işleniyor. Toplumun beynine format atılıyor, gören yok mu?

Kötülük savaşıyla karşı karşıyayız. Bu savaşın askerleri ; öldüren, yakan yıkan satanistler, uyuşturucu, beyaz kadın ve organ mafyası, alkol ve sigara lobisi. Medya dâhileri ise, bu savaşın gizli komutanı. Bu filmler, diziler, bilgisayar oyunları boşuna mı servis ediliyor? Çocuklarınız bu oyunlarda önüne geleni öldürürken zevkten ne hale geliyor görmediniz mi? Şehirlere hapsedilen milyonlar ekmek parası peşinde koşarken, evde TV ve bilgisayarla baş başa kalan çocuklar, geleceğin potansiyel suçlusu olarak eğitiliyor. Ailenin veremediği eğitimi, medyanın gizli yönetmenleri veriyor. Artık çocuklarla ilgilenen, onları yetiştiren sanal anne ve babası ekranda gizli. Çocukları şiddete formatlayan programlar zihinlere sinsice yükleniyor. Bütün bu olup bitenleri, masum bilgisayar oyunu, hoşça vakit geçiren masalsı dizi veya film zannedin bakalım. Bu kanlı oyunun senarist ve yönetmenleri, sokakları yağmalayan, yakan, yıkan, katleden küresel robotları ve şeytanın ordusunu hazırlamakla meşgul. 

Vahşi batının çizgi filmlerle, bilgisayar oyunlarıyla zihinlere yüklediği vahşet ve ahlakdışı programlarının hayata yansıması olmayacak mı zannediyorsunuz? Bu oyunlarda öldürmek, yakıp yıkmak, beyinlere başarı ve zevkle kodlanıyor. Herkesi öldüren zevkten dört köşe oluyor. ‘Batı trenine bindik inemeyiz’ diye başlayan yolculuğumuz devam ediyor. Geldiğimiz yer şimdilik burası ve henüz yolun başındayız. Daha durun, insani ve ahlaki değerleri yok edilen, zihinsel ve kültürel işgale uğrayan ülkelerin, önlem alınmazsa nasıl acınacak duruma düştüğünü göreceksiniz. İnsanlar korku ve panik içinde küresel plana boyun eğecekler. Önce zihinsel kaos, sonra sosyal ve siyasal kaos. Çağımızda savaşın ve işgalin şekli değişti. Yeni yöntem bu.

HEDEF : ZİHİNSEL TERÖR ve KAOS

Doğrudan beynimize saldırıyorlar, farkında değiliz. Tüm değerler siliniyor, beynimiz biçimlendiriliyor, bilgisayarımıza yeni programlar yükleniyor. Bizi biz yapan değerler elden giderken habersiz seyrediyoruz. Beş duyumuz ve zihnimiz gizlice ele geçiriliyor. Sonuçta algımız giderek değişiyor, dünyayı artık bu pencereden görüyoruz. Bizi yanıltarak irademizi ele geçirmeye çalışan bu karanlık savaş uyutuyor, aldatıyor ve tüm değerlerimizi yok ediyor. Görmemiz istenenleri görüyor, yapmamız istenenleri yapıyor, sinsi bir savaşın kurbanı oluyoruz. Yaşamsal sorunlarda bile beyinler donmuş, insanlar boş boş bakıyor. Zavallı eşekler, soğuktan donarken vicdan ve merhamet yoksunları kameraya çekmekle meşgul.

Her çeşit zihinsel aldatma sonucu aklımız ve dimağımız kayboluyor. Akıl tutulması işte bu! Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor, geleceğin küresel robotları hazırlanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını kurgulamanın ve modern köleliğin en kestirme yolu, zihinsel soykırım işte bu.

TV kanalları adeta uçak gemisi olmuş, toplumun algısını bombalayan haberler, diziler, programlar uçak ve helikopter gibi birbiri ardına sortiler yapıyor. Her yer toz duman altında. Makyajlı ve süslü kuvvetler, haberlerle zihinleri felç ediyor. TV kanallarına konuşlanmış keçi sakallı, yabancı aksanlı, yabancı bavullu özel kuvvetler yalan dolan dosyalarla beyinleri haşat ediyor. Kışkırtılan kitleler sokağa dökülüyor, fitne ve nifak kol geziyor. Yalan yanlış haberler ve dosyalar, toplumun bilinç altına binlerce kere işlenerek, sadakat, ahde vefa, kardeşlik, güven ve tüm değerler yok ediliyor. Yüklenen dosyalar, algı ve yaşantıyı yeniden formatlıyor. Algıyı ele geçiren, algı sahibine ait herşeyi ele geçirmiş oluyor.

Uzaktan kumanda elimizde, ekran karşısında hipnotize oluyoruz. Haberler, açık oturumlar, morfinli diziler ve reklamlar toplumun bilinçaltını uyuşturuyor, teslim alıyor. Bağımlılık artarken özgürlükler kayboluyor. Algıyı yöneten toplumu esir alıyor. Kanlı ve acımasız savaşlar, kıyamet sahneleri, soygun, hırsızlık, rüşvet, kapkaç, tecavüz ve insanlık dışı ne varsa hepsi, sıradan olaylar gibi zihinlere işleniyor. Kötülük dünyasına hoşgeldiniz. Amaç, insanlık vicdanını yok ederek vahşet dolu kötü bir dünyaya ve kötülük yapmaya alıştırma. Toplumun bilinçaltı kodlarıyla oynanarak her çeşit şiddet körükleniyor. Toplumsal şiddetin asıl nedeni bu. Bu yüzden dünyadaki vahşeti film gibi izliyoruz.

Zeka düzeyi farklı olanlar bile farklı okullarda eğitilirken, kötülerle birlikte yaşamaya mahkum edilmemiz, vahşi batı hukukunun dayatması. Bu yüzden kötülük dünyası  hayatın gerçeği oldu. Bu sahte özgürlük anlayışı yüzünden kötüler bize hayatı zindan ediyor. Bu şeytani anlayış yüzünden sistemin koruduğu kötülerle birlikte yaşamak zorundayız. Sosyal hayatın dayattığı bu zindandan kurtuluş yine başka bir zindan : Yüksek duvarlı dünyadan izole edilmiş pahalı siteler. Halbuki eski mahalle hayatımız böyle miydi. Sevilen sayılan dedeleri, beyaz çemberli nineleri, koruyan gözeten abileri vardı. Çocuklar burada sevgi ve güven bulur, büyükler muhabbet ve dostluğu paylaşırdı. Özlenen iyilik dünyası vardı. Kötülük yoktu, hayal bile edilemezdi. Kötülük mikrobu bize Dallas dizisiyle bulaştı, Fatmagül dizisiyle yayıldı. Her çeşit kötülüğü aşılayan Hollywood filmleri toplumu dejenere etti. Nasıl bir virüsse, filmde gördüğünü aynen uygulayan psikopatlar üretiyor.

Küresel yaşam tarzında, taşlar bağlanmış köpekler serbest ve sonuçta hepimiz Özgecan'ız. Bilim ve entel dünyası, kötülerin eğitimiyle kötülüklerin önleneceğini zannediyor. Sanki bunların en eğitimli kesim olduğunu bilmiyor gibi… Modern tıp ise, bu tedavi olmaz psikopatları kolluyor ve hiç çekinmeden aramıza yolluyor. Hem de her çeşit kötülük yapma ehliyeti olan psikopatların eline cezadan muaf yetkisi vererek. Verilen akıl şu : Kötülük dünyasında kötülerle ve kötülüklerle yaşamaya alışmalıyız. Bu yüzden kötülük, bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılıyor. Beyinlere kazınan ve dayatılan algı, kötülük o kadar da kötü değil, hayatın parçası. Artık her türlü kriz ve çelişki beklenir ve normal karşılanır oldu. İnsanlar, vahşeti seyrederken afiyetle yemeğini yiyor.

ZİHİNSEL SAVAŞI NE ZAMAN İDRAK EDECEĞİZ

Adilik, basitlik, zevksizlik, vasatizm kol geziyor. Nikahsız birliktelik, boşanma, zina, taciz, tecavüz, ensest ilişkiler sıradan ve normal hale getiriliyor. Akıl, bilim, sanat yerine kadın bedenini teşhir eden programlar, yeni kadın tarzı olarak sunuluyor. Birbirine laf sokuşturma, aşağılama, hakaret moda oluyor. Saygısız, seviyesiz, süfli bir nesil imal ediliyor. Narsism ve megalomani ekrandan topluma dalga dalga yayılıyor. Quantum tellallarına göre, 'ne isterseniz o olurmuş'. Küresel şeytan, bu yeni dine inananlara tanrı payesi ve cennetin anahtarlarını veriyor. Günah haram ve cehennemin olmadığı bu yeni dinde, bir şeyin olması için onu aklınızdan geçirmeniz yeterli. Zihinler önce karıştırılıyor, sonra inkarla siliniyor ve yerine quantum masalı yükleniyor. İnananlar arasına şüphe, nifak ve fitne tohumları serpiliyor. Klasik dinler yerine pazarlanacak Holistik piyasa dinine uygun ortam hazırlanıyor.

Yemek programları besmele, şükür ve emeğe saygıdan yoksun. Lüks mutfaklar, son model arabalar, pahalı giysiler, pırlanta yüzükler. 'İsteyin ve almasını bilin' komutu bilinçaltına kazınıyor. Asgari ücretle geçinen milyonlar, bunları nasıl alsın? Hayatı iki metrelik mutfakta ailesine hizmetle geçen gariban, fedakar, çilekeş kadınımızın bilinçaltına aşağılık kompleksi aşılanırken, ailesine ve değerlerine karşı kışkırtılıyor. Amaç, aile içi şiddeti körüklemek, sonra da bıçaklanan, tecavüz edilen, katledilen kadınları yavaş çekimde tekrar tekrar göstererek şiddetten reyting ve rant sağlamak. Bizim medya ne kadar aşağılık değil mi? Gece gündüz yapılan toplumu kışkırtma ve aşağılama sahnelerini şaşkınlıkla izliyoruz. Zihinler Televole ile meşgul edilirken göz göre göre dini, milli, ahlaki değerler yok ediliyor. Zehirli diller fitne ve nifak saçıyor, kardeşliğimizi tarümar ediyor. Asırlardır düzgün ve tutarlı yaşayan bir toplum, bu hızlı değişimi kaldıramıyor. Bu zihinsel savaşın hedefi toplumsal aklımızı esir alıp yönetmek. Sanki hızlı trene binmiş gibi asırlık değişimleri sanal alemde bir anda yaşıyoruz. 

Morfinli diziler, reklamlar, filmler beynimizi perişan edip uyuştururken narkozun etkisiyle pelte gibi oluyoruz. Narkozun amacı, küresel sömürüyü idrak etmenizi önlemek. Son 10 yılda cep telefonu ve geyik muhabbet için, küresel amcalara 250 milyar $ hediye ettik, haberiniz var mı? Modern sömürü ve soygun böyle acıtmadan yapılıyor. Dünyada 85 kişinin serveti, 3.5 milyar insanın yani dünyanın yarısının gelirine eşit. Benzer durum ülkemizde 5000 kişi için geçerli. Adamlar malı götürürken sizin hissenize de morfinli dizileri ve maçları izlemek düşüyor. Bu soygunu gizleyip kendi halkının devletini sömürgeci diye suçlayan bizim solcuların kulakları çınlasın. Kadına şiddet, aile içi çatışma, etnik ve dini çatışmalar, terör, hastalık salgını bu sömürüyü gizlemek için. Bu tezgahın perde arkasını halka anlatacak aydınımız bu oyunlara neden alet oluyor? Narkozun amacı ise küresel soygunda acı hissetmenizi önlemek. Bu sorunlarla boğuşan dünya, medyatik narkozun etkisiyle uyuşurken sömürüyü nasıl farketsin. Yıllardır uğraştığımız sorunların çoğu, bu acı gerçeği gizlemek için. İşte bu yüzden 70 yıldır kuyruğu peşinde dolanan kediye döndük.

Zihinsel ve kültürel değerleri çökertilen toplumları birbirine düşürüp yıkmak batının uzmanlık alanı. Sıra kanlı kardeş kavgasını başlatacak altın vuruşa geliyor. Kanlı savaşlar ve iç çatışmalar son hamle. Bilinçaltı laboratuarlarında insan ve toplumun hassas sinir uçlarına göre her çeşit yıkım planı hazır. Osmanlı böyle çökertildi. Afrika böyle sömürüldü. Bir avuç sözde aydın, tarihçi, siyasetçi, medyacı, bilim ve din adamı, bu kansız savaşın komutanı. Bilinçaltı laboratuarları bu yeni savaşın komuta merkezi. Böylesi Hollywood filmlerinde bile yok. Senaryo orijinal, prodüksiyon süper, Oscar’a aday.

NEREDE HATA YAPIYORUZ?

Zincir hastaneler nasıl ki hasta patlaması karşısında çözüm değilse, dev adalet sarayları da kaybolan adalet duygusu karşısında bir şey ifade etmiyor. Suç oranı artarken her yere dikilen dev adalet sarayları çözüm olmuyor. Karakollar, polis ordusu, kaybolan canlar, hapislerde çürüyen hayatlar, avukatlar, mahkemeler arasında yitirilen kaynaklar, sağlık ve hayatımız. Kendi aklımızla ve paramızla rezil oluyoruz. Para ve akılla rezil olunur mu? Biz oluyoruz. Çok yazık. Nerede önleyici, koruyucu ve caydırıcı hukuk?

Kötülük üreten bataklıkta yaşamaya mahkum muyuz? Her çeşit kötülükle nasıl mücadele edeceğiz ve iyilik - sağlık sistemini nasıl kuracağız?

Önce bilelim : Sosyal, ruhsal ve çoğu bedensel hastalıklar ve kötülükler, kaderin değil kötülük temelli yaşam tarzının eseri.

Sağlık ve hayatımız bu şifrenin çözümüne bağlı. Ya bu şifreyi çözüp sağlıklı bir toplum olacağız, ya da her çeşit hastalık ve kötülüğün kurbanı olacağız.

Elektronik kelepçeler, imdat butonları, özel güvenlik ordusu, her yere dikilen dev adalet sarayları, karakollar, polis ordusu, avukatlar, mahkemeler, kaybolan canlar, hapislerde çürüyen hayatlar… Artan harcamalara rağmen, kötülüğün önü alınamıyor. 50 yıldır yapılan; sivrisinek mücadelesi. Sivrisinek bulutlarıyla mücadele dev bir sektör doğuruyor. Kötülüklerin önlenmesi ise bu dev sektörü çökertiyor. Bataklık oluşumunun engellenmesi ise çok daha ucuz ve kolay olmasına rağmen bu mücadele ilk defa başladı. Hastalık ve kötülükten beslenen hastalık lobisi ve uzantılarını rahatsız eden işte bu! Çünkü bataklık kurutulursa bunlar yok olacak.

Örneğin, uyuşturucu felaketini ele alalım. Milyonlarca insan bunun pençesinde kıvranıyor ve ölüyor. Peki neden önleyemiyoruz? İşte bu kötülük canavarı yüzünden. Trilyonlarca dolarlık dev bir sektör kötülerin yaşam kaynağı. Kadın ticareti de bunların yüz karası. Milyonlarca kadın ve çocuk bunların yüzünden seks kölesi. Fuhuşu önlemeye kalkarsanız, tecavüzler artar diye hemen karşı çıkarlar. Neyse ki alkol konusunda aklı selim galip geldi de trilyon dolarlık küresel çıkarların baskısı sonuç vermedi, içkiye bağımlı yapılanlar bile bunlara itibar etmedi. Ne de olsa herkes, ailesini, çoluk çocuğunu düşünmek zorunda. Alkolün, ailesine veya çevresine zarar vermesini kim ister? Gizli ve açık reklam parasıyla beslenen medyanın ve sektörün dışında kim ister?

Avrupa Birliği ve Rusya, alkole karşı tarihinin en amansız savaşını verirken, alkol devleri zararı azaltmak için bizim gençlerimizi ve halkımızı kullanıyor. Tam sayfa alkol reklamları bunun için. Bilim adamı ve aydın kılıklı bir sürü kişinin sağlığa zararlı maddeleri temize çıkarma çabalarının nedeni tamamen duygusal. Bunlar cümleye halkı savunur gibi başlıyor ama çaktırmadan zihinleri zehirliyor. Bunlara göre alkol ölçüsünde içilirse yararlı, filtreli sigara zararsız, katkı maddeleri gerekli, GDO çağımızın gereği, insanlığın kurtuluşu... Ağızlarından bal damlıyor. Madem öyle hastalıklar neden artıyor? Bir kısım aydının alkolü, sosyal demokratlık, ilericilik, çağdaşlık, modernlik olarak algılaması ise, ne kadar hazin ve zavallı bir durum. Alkol tüketimini azaltmadan bunları nasıl tedavi edeceğiz? Uyuşturucu bağımlılığı, maganda kurşunu, trafik terörü, kadına şiddet, cinayet ve her çeşit ahlaksızlık bu kapağın altında yatıyor ama aynı medya, bizde ‘alkol az içiliyor’ diye üzülüyor. Medyada diziler ve filmler yoluyla içki, sigara, kumar gibi her çeşit kötülük ve risk faktörünün gizli reklamı yapılıyor. RTÜK görmezden mi geliyor?

Bilim dünyası ise hastalık sektöründen para kazanmaya çalışıyor. Bilime ve modern tıbba yön veren sektörler, para getiren hastalık ve risklere dayandığı için, tıp kurumu dahil hiç kimse bindiği dalı kesemiyor. Alkol ve hazır gıda sektörünü üzmeden çözüm arayışının nedeni bu. Bu yüzden bataklık kurutmayı ve önlemeyi üstlenen yok. İşte bunların yüzünden milyonlarca çocuk ve gencimiz alkol, sigara ve uyuşturucuya başlıyor, sağlıksız besleniyor, şekere müptela. İnsanlar, bu yüzden sebep-sonuç ilişkisi kuramıyor, çünkü eğitim bilimsel anlayışı veremiyor. Bu yüzden kedinin kuyruğu peşinde dolanıp durduğu gibi, hasta olup tedavi peşinde koşuyoruz.

İşte kara kutunun şifresi : Dünyada 85 kişinin serveti, 3.5 milyar insanın yani dünyanın yarısının gelirinden fazla. Benzer durum ülkemiz için de geçerli. Küresel sömürünün gizlenmesi için, dünyanın aldatılması ve uyutulması gerekiyor. Beyinleri zehirleyen diziler, filmler, oyunlar aynı anda 160 ülkede birden başlıyor. Emir büyük yerden. Bu yaşam tarzının mimarı, küresel medya. Soygun, hırsızlık, kapkaç, cinayet, katliam, her çeşit terör, tecavüz, kadına şiddet, etnik ve dini çatışmalar, ahlaksız dizilerin amacı toplumu oyalamak, meşgul etmek, uyutmak. Narkozun amacı bu. Hastalık ve kötülük üreten yaşam tarzını beyinlere yüklemek için, gerekli olan bu.Küresel sömürüyü gizlemenin, gözlerden uzak tutmanın yöntemi ; zihinsel işgal ve kültürel soykırım.

Her çeşit kötülük ve hastalığın önlenmesi için bu yaşam tarzının değişmesi gerekiyor ama kolay değil. Dünya Sağlık Teşkilatından bilimsel kurumlara kadar herkes, ilk önce ve ısrarla yaşam tarzını değiştirin diyor. Bilim böyle söylüyor ama A'dan Z'ye bizi hasta eden, zehirleyen neyi değiştirmek isterseniz hemen karşınıza hastalık ve kötülük lobisi çıkıyor. Bu çıkar şebekesi, bataklığın bekcisi ve yılmaz savaşcısı. Hastalık ve kötülüklerin arkasında hep bu lobi var. Çünkü bunlar hastalık ve kötülükten besleniyor. Bu canavarının yaşaması, hastalık ve kötülüklerin artmasına bağlı. Hastalık lobisinin silahları ise sigaradan alkole, kumardan uyuşturucuya toplumu hasta eden zararlı maddeler ve zehirler. Buna zihinsel, sosyal ve ruh sağlığımızı zehirleyen medyayı da ilave edelim. Bunlara önlem alırsanız hemen yaygara başlıyor.

KÖTÜLÜKLE MÜCADELE NASIL OLMALI?

Kötülük mikrobuna karşı, hani sizin kardeşlik ve insanlık değerlerini aşılayan, ‘elini dilini belini kötülükten uzak tut’ diye öğüt veren Anadolu’nun gönül erenleri? Hani sizin kendi değerlerinizi yükleyen çizgi filmleriniz, oyunlarınız, dizileriniz? Hani bize Çanakkale’yi, Yemen çöllerini, Fatihleri, Pembe incili kaftan gibi değerlerimizi nakşeden ak saçlı dedelerimiz, beyaz yaşmaklı ninelerimiz? Benim evladım vatana millete insanlığa yararlı insan olsun diye çırpınan, ninniler söyleyen analarımız nerede?

Bu savaşta her şey hafıza kartımıza işleniyor, biz de güya ‘özgür seçimler’ yapıyoruz. Bunun neresi özgürlük? Böyle bir dünyada, biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait özgür irade ve yaşam nerede? Bu savaş, hastalık ve kötülük canavarıyla kurbanları arasında. Her çeşit yöntemin kullanıldığı bu karanlık savaşın hedefi; bedenimizi ve zihnimizi ele geçirmek. Taşıdığımız bedeni kim yönetecek? Patron kim olacak? Dış dünyadan beynimize yüklenen programlar mı, yoksa biz mi?

Yaşam tarzımızı kirleten, değerlerimizi çürüten ve her çeşit hastalığı üreten, işte bu zihinsel savaş. Bu kirli ortamda zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlığı korumak imkansız. Sağlıktan ekonomiye her alanda devam eden bu savaşı idrak edemeyen toplumların, en değerli varlığı olan zihnini koruması çok zor. Bu savaşı bilmeyen millet ve devletlerin yaşama şansı yok. Bu savaşın galibi, insan beynine hükmedecektir.

Bu sinsi savaşı anlayan ve önlem alan Milli Sağlık Enstitüsü altında çalışan Milli Algı Kurumu’na, milli koruma kalkanına ihtiyaç duyuyoruz. Yoksa halimiz harap. Bir süre sonra nasıl bu hale düştük diye dövüneceğiz ama iş işten geçmiş olacak. Bilinçaltına yüklenen vahşi batının şiddet programları yerine, karıncayı bile incitmeyen kültürümüzün hoşgörü, kardeşlik, insanlık ve ahlakını yüklemek gerekiyor ama kötülük lobisi milli olan her şeye muhalefet ediyor. Bunlara kim dur diyecek?

Kötülük hastalıktır. Hedefi, hastalık, yıkım ve ölümdür. Kötülük, bu nedenle özgürlük ve hayatın en büyük düşmanıdır. Küresel şeytanın hayatı, özgürlüğü, iyilik ve sağlığı yok etme savaşı kıyamete kadar devam edecek. Son derece karmaşık yöntemlerin denendiği bu savaşta klasik yöntemlerle başarılı olamayız. Sonuç ortada. Ahlaki ve manevi çürüme, yozlaşma hızla yayılıyor. Artık kötüler evimize kadar giriyor. Ekrandan yayılan kötülük virüsü, aile bağlarını yok ederken beynimizi esir alıyor. Yüzbinlerce kişilik din adamı ve eğitim ordusuna son 20 yılda trilyonlarca dolar harcadık. Devasa bütçeler, eksik ve yanlış yöntemler yüzünden boşa gidiyor ve hala herkes eğitim şart diyor. Halbuki planlı kötülüğü eğitimliler yapıyor. Demek ki kötü eğitim, kötülüğü besliyor. İyilik ve sağlık esaslı eğitim gerekiyor. Anne babası evden uzakta olan çocukları kim eğitiyor : Medya. Önce medyayı kötülüklerden temizlemek ve iyilik programları yüklemek gerekiyor. Her çeşit kötülük arkasında kötülük ve hastalık lobisi var. Organize kötülük, cehaletin değil bunların eseri.

ÇÖZÜM : KORUYUCU, ÖNLEYİCİ, CAYDIRICI HUKUK

İhtişamlı adalet kurumlarımız, ne zaman bir araya gelerek koruyucu, önleyici ve caydırıcı hukuk sistemi kuracaklar? Böyle bir sistem olsaydı milyonlarca insan bitmek bilmeyen mahkemelerde birbiriyle didişmek zorunda kalmazdı. Hastalıklı batı sistemini taklit etmekten ne zaman kurtulacağız? Akıl, bilim ve hukuk dünyamız bu konuda sağlıklı bir sistem kurmaktan aciz mi? Üniversiteler ve kurumlar ne işe yarıyor? Diyanet ve eğitime son 20 yılda harcadığımız trilyonlarca doların bizi getirdiği yer, her çeşit kötülüğün patlama yaptığı ahlaksız ve vicdansız bir dünya. Nerede yanlış yapıyoruz? Kötülük ve hastalık üreten küresel yaşam tarzı, kötülük okyanusundaki köpek balıkları gibi, önüne gelen herkesi parçalıyor, yutuyor, kusuyor, sosyal atık oluyoruz.

Kötülük ve hastalık lobisiyle mücadelenin birinci şartı, bunların anladığı dille konuşmaktır. Bunlar normal insanların anladığı laftan sözden kurallardan anlamaz. Tartışmak beyhudedir. Sürekli hastalık ve kötülük üreten kötülük makinasını durdurmanın yolu, ezmek ve yok etmektir. En ağır cezalar acımasız bir şekilde uygulanmalıdır. Masum çocukları içki, sigara, uyuşturucuya alıştıran, halk otobüsüne molotof kokteyli atarak halkı yakan, esnaf ve masum halka hayatı zehir eden, milli, dini, ahlaki değerlerimize saldıran özgürlük düşmanı vahşilerin aramızda yaşama hakkı yoktur. Bunlara en ağır cezalar getiren hukuki düzenlemeler şarttır. Adına ister Güvenlik paketi, ister terörle mücadele deyin, özgürlük ve insan hakları için, kötülük lobisi ve kötülerden kurtulmak için türlü önlemi almalıyız, her fedakarlığa hazır olmalıyız.

KÖTÜLÜK ÜRETEN BATAKLIĞI ÖNLEMEK

İçinde yaşadığımız akvaryumu hastalık üreten bataklığa çeviren her çeşit kirlenme, felaketlerin asıl nedeni. Bu yüzden ne zincir hastaneler, ne dev adalet sarayları, sağlık ve hayatımızın kilitlendiği kara kutunun şifrelerini çözemiyor. Sağlık ve hayatımıza geçirilen çuval içinde debeleniyoruz. Bizler sağlık ve adalet peşinden koşarken, yaşam tarzımız hastalık ve kötülük üretmeye devam ediyor.

Kirlilik, kötülük ve hastalık yaşam tarzının eseri. Yaşam tarzı denilen akvaryumda yaşıyoruz. Akvaryum kirliyse temiz olamayız. İnanç ve kültürümüz yaşanılan çevrenin her yönden temiz tutulmasını şart koşuyor. Küresel iradenin dayattığı, sektör ve rant doğuran kirlenip temizlenme yöntemi çözüm değil.

Peki, hastalık ve kötülük üreten akvaryumun kirlenmesini, bataklık hale gelmesini nasıl önleyeceğiz?

Hastalık ve kötülük lobisinin kullandığı yöntemleri bilmek, sağlık ve hayatımızı kirleten kanalları görmek, perde arkasını anlamak...

Kirleten kanallar ; Dini, milli, ahlaki, vicdani değerleri yok eden zihinsel savaş, esrar, eroin, kokain, sigara ve alkolü dayatan hastalık savaşı, psikopat üreten, toplumsal kaosu körükleyen kötülük savaşı…

Yaşadığımız hayatı kirleten kanalları sökmeden, zihinsel pisliği süzen akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçemeyiz. Hastalık ve kötülük lobisinin 70 yıldır uyuttuğu bir toplumun uyanması ve sağlıklı toplum idealine ulaşması zaman alacaktır.

‘Hasta eden yaşam tarzı nasıl değişir’ yani ‘nasıl sağlıklı oluruz’ sorusu içine, gerçekte ‘nasıl özgür oluruz’ şifresi gizlenmiş bulunuyor. Sağlık ve hayatımızı kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Asıl Da Vinci’nin şifresi bu. Bu şifreyi çözmeden sağlıklı ve özgür yaşamak mümkün değil. Zihnimize yüklenen küresel esaretten nasıl kurtuluruz? Bu açıdan bakılırsa sorun özgürlük sorunu, çözüm de bilim ve akıl oyunu.

Bu mücadele, hayatımızı esir alan, hastalık ve kötülük üreten yaşam tarzına karşı vicdanımızın isyanı ve masum savaş ilanıdır. İrademizi ele geçirmeye çalışan kötülük virüsüne ve zihinsel esarete karşı irademizin özgürlük savaşıdır. Bu karanlık savaşta teslimiyet kölelik, kaçmak ise imkansız. Bu savaşın galibi, insan bedenine ve onu yöneten beynine hükmedecektir. Bu savaşı; ya biz kazanacağız ve gerçek anlamda özgür olacağız, ya da ipleri dış dünyanın eline teslim edecek ve modern köleler olacağız. Yaşam tarzının beynimize ve bedenimize dolanan iplerini, ya derin irademizle keseceğiz, ya da küresel robot olacağız. Seçim bizim. Her çeşit hastalık ve kötülük üreten bataklığı önleyen düşüncelerin, ülkemizin en ücra köşesine kadar yayılması dileği ile…

.......

 

NAS NE DİYOR

Âl-i İmrân / 104. Ayet

Ey mü’minler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan seçkin bir topluluk bulunsun. İşte onlar, doğru ve kalıcı yatırım yapıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Âl-i İmrân / 110. Ayet

Ey mü’minler! Siz, insanların iyiliği için yeryüzüne çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Çünkü siz usûlünce iyilikleri ve güzellikleri emredip yayar; kötülük ve çirkinlikleri yasaklayıp önüne geçmeye çalışırsınız. Bunu da zâten Allah’a inandığınızdan dolayı, onun bir gereği olarak yaparsınız. 

Âl-i İmrân / 114. Ayet

Onlar Allah’a ve âhiret gününe inanır, iyiliği teşvik edip kötülükten sakındırır ve hayır işlerde birbirleriyle yarışırlar. İşte bunlar, sâlih kullardandır.

Mâide / 79. Ayet

Onlar, yapmakta oldukları kötülüklerden birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yaptıkları işler, gerçekten ne kadar kötü idi.

A'râf / 157. Ayet

O Peygamber onlara iyilik, doğruluk ve güzelliği emretmekte; her türlü kötülüğü ve çirkinliği yasaklamakta; temiz ve hoş olan bütün yiyecek ve içecekleri onlara helâl, kötü ve pis olan şeyleri ise onlara haram kılmakta; sırtlarındaki kendi şeriatlarından kalma ağır yükleri kaldırmakta, boyunlarına vurulmuş zincirleri kırıp atmaktadır. Bu bakımdan ona inanan, ona saygı duyan, düşmanlarına karşı ona yardım eden ve kendisine indirilen Kur’an’a uyan kimseler, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

A'râf / 199. Ayet

Rasûlüm! Sen yine de af yolunu tut, iyiliği emret ve câhiller­den yüz çevir.

Tevbe / 71. Ayet

Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostu ve yardımcısıdırlar. İyiliği emir ve tavsiye eder, kötülüklerin önünü almaya çalışırlar.

Hac / 41. Ayet

Allah’ın dinine yardım eden o mü’minler, kendilerine yeryüzünde bir hâkimiyet verdiğimizde, namazlarını dosdoğru kılarlar, zekâtlarını verirler, her türlü iyiliği emredip yayar, kötülük ve yanlışlıkları yasaklayıp önünü almaya çalışırlar.

Lokman / 17. Ayet

“Evlâdım! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır ve bu uğurda başına gelecek musîbetlere sabret. Çünkü bunlar azim ve kararlılık gerektiren mühim işlerdir.”

Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, biz de kötülükten men edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık. A'RÂF SURESİ -165

Sizden önceki nesillerin erdem sahibi olanları, yeryüzünde kötülüklere engel olmalı değil miydiler? …Hûd Suresi -116

İçinizde hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte bunlar kurtuluşa erenlerdir. ÂLİ İMRÂN-104

ALLAH adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Kötülükten, fenalıktan ve azgınlıktan ise sizi meneder. Öğüt almanız için sizi böyle aydınlatır. NAHL - 90


 


 




Bu yazı 1,486 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,649 µs