En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
14 Şubat 2017

NASIL KURTULURUZ?



Tüm yazılar için aşağıdaki kutuyu tıklayınız.

İlaç ve pahalı teknoloji ithalatı, ülkemizi hem bağımlı yapıyor hem de ekonomik krizi tetikliyor. 30 yıldır trilyonlarca dolarlık bir serveti, ithal ettiğimiz ilaç, aşı, cihaz ve teknolojiye ödedik ve hala ödüyoruz. Sadece bu yıl sağlık harcaması 120 milyar olurken, ilaç harcaması 24 milyar oldu. Üstelik bunlar devletin kayıtlı harcamaları. Halkın kayıtdışı harcamaları hariç. İncir üzüm satarak kazandığımız  milyarlarca doları daha ne zamana kadar başkasının keşfettiği ithal ürünlere ödemeye devam edeceğiz? 

Hastalıklara ayrılan bütçenin aslan payı bu yolla dışarıya gittiği için kalan paranın paylaşımı yoksulluğa ve kavgaya yol açıyor. 

Tek çözüm sağlıkta milli ve yerli çözümler. Yani ilaç, aşı ve teknolojiyi Türkiyede üretmek ve 2 milyarlık Türk - İslam alemine pazarlamak. Ama bunu organize etmek için öncelikle ve acilen Milli kongreler yapmak gerekiyor. Peki kim yapacak? 

Üniversiteleri yani bilim dünyamızı kim harekete geçirecek? Kısırlaştırılmış bilim dünyamız, kongrelerde yerli ve milli üretim için kafa yormaya tenezzül etmiyor. Hastalıkları önlemeyi tartışan kongreler yerine harem ağası gibi gezmek hoşuna gidiyor. Bayi toplantısına dönen kongrelerde fink atan akademi, küresel çıkarlar için reklam ve pazarlama yapmayı bilim diye yutturmayı seviyor. 

Batı hayranlığı bilimsel ve teknolojik mandacılığa dönüşmüş. Batı keşfedip üretecek, bizimkilerde reklam ve pazarlamasını yapacak. Çünkü biz yapamayız önyargısı genlerine işlemiş. Kolaycılık hayat tarzı olmuş. Bu acı gerçekleri duymazlıktan geliyor. Bir kısmı da ülkeyi yıkmak isteyenlere akıl veriyor, imza topluyor. 170 milyar dolar olacağı beklenen modern sömürü pazarına aracılık etmek dururken, nereden çıktı bu Milli kongreler? 

Bu yozlaşmış akademiyi ikna etmek gerekiyor : Önce hasta eden, sonra da astronomik hastalık harcamalarıyla cari açığı artıran küresel oyunu bozmanın iki yolu var :  

Birincisi sağlıklı toplum yani kolay ve ucuz yoldan hastalıkları önlemek. 

İkinci yol ise ithal ilaç, aşı ve pahalı teknolojileri ülkemizde üretmek yani milli ve yerli üretim. Yani ülkemizi sömürge pazarı olmaktan kurtarmak. Ama önce bu pazarın bilimsel görünümlü aracılarından kurtulmak gerekiyor.

Bu iki yol, bizi süpergüç yapacaktır. Türkiye sağlık turizmiyle ve milli üretimle 2 milyarlık Türk - İslam aleminin parlayan yıldızı olacaktır.

Akvaryumu kirleten kanalları kesmeden ve akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçmek mümkün değil. Bu kirli akvaryumda, bu deli gömleği içinde debelenmeye devam edeceğiz. Öncelikle bizi hasta eden ve sömüren sistemin değişmesi gerekiyor. Türkiye karar arefesinde. Ya eski sömürü düzeni devam edecek ya da bu düzenden çıkar sağlayan oligarşik yapılar tasfiye edilerek milli ve yerli üretimin yolu açılacaktır. Askerin palaskasından hayati aşı ve ilaçlara kadar bizi yabancıya bağımlı yapan kötü kaderimiz değişecek.

MİLLİ SEFERBERLİK MİLLİ KONGRELERLE BAŞLAR

Son 30 yıldır trilyonlarca $ ödediğimiz ilaç, cihaz ve teknolojiyi üretmenin yollarını arayan ulusal kongreler milli seferberlik demektir. Tıptan mühendisliğe tüm bilim dallarında yapılan kongrelerde, Üniversite, Sanayi, Bilim Teknoloji Bakanlığı katılımını sağlayan oturumlar milli ve yerli çözümler üretecektir. Kongrelerin hiç değilse bir günü bu konuya ayrılmalıdır. Kongrelerin bilimsel programı, ülke çıkarlarına göre belirlenmeli. Ülkeyi ithal ilaç ve teknolojinin açık pazarı haline getiren kongreler, milli üretimin yollarını araştıran şekle dönüşmelidir. Milli kurtuluşun başka yolu yok. Artık bayi toplantısına dönen kongrelerde küresel çıkarların reklam ve pazarlaması yerine, ilaç, aşı ve tıbbi teknolojinin ülkemizde üretimi için toplantı ve paneller yapılmalıdır.

Sömürünün ve yoksulluğun nedeni ; yozlaşmış, kısırlaşmış, ithalci akademidir. Kendinizin üreteceği bilim, teknoloji, patent, proje, fikir olmazsa, mecburi istikamet ithalattır. Çözümler dışarıdan gelir. Bilimsel mandacılığın nedeni, ilaçtan aşıya başkasından medet uman kısırlaştırılmış ithalci akademidir. Bu sömürünün girdabına düşen ülkeler için karşı koyacak, savunacak hiçbir yol yoktur. Çünkü toplumun beyni olan bilim ve aydın dünyası artık sömürüden yana çalışır, onların taşaronluğunu yapar. Bundan teknoloji, tasarım, üretim ve bizi zengin edecek bilim çıkmaz. Yıllardır bilim yapıyoruz da ne oluyor? Adamlar, bizi otla çöple meşgul ederken milyarlarca dolarlık kalp, ortopedi, göz… cihazlarını, ilaçları ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe oluyor. Gelişmekte diye 70 yıldır uyutulan ülkelerde pazar oluyor.  

Çağımızda telefondan bilgisayara, aşıdan enerjiye keşfeden ve üreten kazanıyor. Keşfettiği ile değil, tükettiği ile övünenin özgür yaşama şansı yok. Milletler ancak bu şekilde ayakta kalabilir, yoksa ayaklar altında kalır. Milletler, ancak bilim ve teknoloji ürettiği kadar özgür ve bağımsız olabilir. Artık sokaklarda bağırarak özgür ve bağımsız olma dönemi bitti. Bağımlılığın dipsiz kuyusundan ancak bilim ve teknoloji ipiyle çıkabiliriz. Gerçek dünyada keşfettiğiniz kadar özgür, ürettiğiniz kadar bağımsızsınız. Bilim ve teknoloji üretemezseniz, yaşama hakkınızda yoktur, şansınızda. Filistin’den Afganistan’a İslam aleminin sefaleti ve zavallı durumunun asıl nedeni bu. Doğal kaynaklara sahip 57 İslam ülkesi bilim ve teknolojide bir İtalya etmiyor. Modern sömürgecilik adı verilen bu sistemin amacı, cep telefonundan uçağa, ilaçtan aşıya ülkeleri acıtmadan sömürmektir.

Ülkelerin beyni sayılan akademik dünyayı ele geçirmenin amacı, modern sömürüdür. Bilim ve teknoloji bu açıdan ikiye ayrılır : Cebimizi dolduran veya boşaltan. Aşıdan ilaca, akıllı telefondan kalp piline ihraç ettikleriniz cebinizi doldururken, ithal ettikleriniz cebinizi boşaltır. Akademik dünyanın, ithal edilen milyarlarca dolarlık yüksek teknolojiyle övünmesi, caka satması sizi aldatmasın. Bu sömürünün amacı, trilyonlarca dolarlık ilaç ve teknolojiyi pazarlamak. Daha yenilerde JAMA dergisinde yayınlanan bilimsel bir araştırma, satılması  istenilen ilaçların yazılması için 3 dolarlık pizzanın yeterli olduğunu gösteriyor. 280 bin doktor üzerinde yapılan araştırmaya göre, pizza dilimi arttıkça yazılan ilaç miktarı da artıyor. Küresel pazarlama insanları ne hale dönüştürüyor, anlayın. Gavurun ekmeğini yiyen... atasözü demek ki doğruymuş. Size de bu 3 dolarlık adamların bilimsel masallarını dinlemek düşüyor. 

Modern sömürüye çalışan bilim mafyasıyla ve bilimsel mandacılıkla gidilecek yer, sömürge pazarı olmaktır. Yüzbinlerce molekülün pazarlandığı dünyada bunların keşfettiği bir tek ilaç var mı? Milyarlarca $ ödediğimiz ilaç, cihaz ve teknolojiyi üretmeye yönelik multi-disipliner bilim dallarının çözümler ürettiği ulusal kongreler neden yapılmıyor? Küresel sistemin kurduğu düzene uymak zorunda olan hekimleri suçlamıyoruz. Lafımız bu modern sömürü düzeninin turistik fedailerine. 

Tıptan mühendisliğe tüm bilim dallarında yapılan kongrelerde, Üniversite, Sanayi, Bilim Teknoloji Bakanlığı katılımını sağlayan oturumlar ne zaman düzenlenecek? Küresel şirketler de tabii ki bu toplantılara katılacak ama birlikte üretim için. Herkes kazansın. Alnımızda enayi yazmıyor. Son 30 yılda trilyonlarca doları, bu yozlaşmış akademi yüzünden telef ettik. Sömürüden yoksulluğa başımıza gelen tüm felaketlerin nedeni, çözüm üretmek yerine sömürüye aracılık eden yozlaşmış akademidir.  Modern sömürü bu yolla yapılıyor. Akademiyi küresel kontrol altına almak bunun için gerekli. Bilim dünyamız ve kongreler küresel boyunduruktan kurtulmadan bilim ve teknolojide ilerleme hayaldir. Milli kurtuluşumuz bizi modern esarete mahkum eden sistemin değişmesiyle olacaktır. Kurtuluşumuz yakındır.



Bu yazı 1,395 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,214 µs