En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
27 Ekim 2016

KÜRESEL SOYGUNUN PERDE ARKASI



KÜRESEL SOYGUNUN PERDE ARKASI

Ekonomi, ekonomistlere bırakılmayacak kadar önemlidir. Başkasının ağzına bakan milletler, “çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamayı alışkanlık haline getirmiş milletler, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, istiklal ve istikballerini kaybederler.”  Bu uyarı herkes için geçerlidir.

Amerika ve Avrupa halkının milli iradesi üzerindeki küresel irade her şeye kadir. Bu gizli iktidar, medya ve paranın gücüyle halkın iradesini etkiliyor. Halka rağmen Vietnam’dan Irak’a kadar pek çok savaşa küresel irade karar veriyor. Faizleri yükselten, krizleri yaratan, vergi kaçıran, spekülasyon yapan  bu irade. Küresel irade, sadece fiziki işgal ve teknolojik pazarlama yoluyla sömürmüyor. Borsa, faiz ve döviz spekülasyonu ile, Küresel iradenin Bermuda şeytan üçgeni, ülkelerin servetini dev bir karadelik gibi yutuyor. Milli iradeleri baskılayan, darbeleri yaptıran, darbeleri finanse eden, medya ve dış destek sağlayan yine bu irade. Dünyadaki paylaşım savaşının mimarı ve yöneten aklı küresel irade ile milli iradeler arasındaki gizli savaş her alanda devam ediyor.

Küresel iradenin gücü nereden geliyor?

Küresel sermayenin kontrolündeki bankalar, sürekli ve sınırsız döviz basıyor ve dünyaya satıyor. Bu bankaları yönlendiren FED, ABD halkının değil küresel iradenin para tanrısı. Eski Amerikan Başkanı Kennedy, bunu devletleştirmek istediği için canından oldu. FED doları basıyor ve dünyaya pompalıyor. 11 eylülde yıkılan ikiz kuleler hacminde olan bu kağıtlar yerinde dursa, bunları kimse almasa bunlar bir değer ifade eder mi? Tabii ki etmez. Bunların bir değer ifade edebilmesi için dünyanın bunları alması gerekiyor. Bu kağıtlar o kadar çok basılıyor ki, dünyadaki merkez bankaları, bankalar ve şirketler, bu ikiz kulelerden sadece birini alabiliyor. Peki diğeri ne olacak? Diğer kule büyüklüğündeki dövizi de halkın alması gerekiyor. Ama ABD halkının değil. Çünkü basılan dolarları ABD alırsa balon oluşur yani enflasyon. ABD içinde balon oluşmaması için gelişmekte olan ülkelerde yani bizde balon oluşması gerekiyor ve oldu zaten. Nerede mi? Emlak piyasasında. Fiyatlar dolar üzerinden son 10 yılda 4-5 kat arttı. Demek ki o kadar dolar basılmış yani dolar enflasyonu olmuş.

Dolar bizim gibi ülkelere nasıl giriyor? Şirketler ve bankalar döviz kredisi alıyor ve TL olarak kullanıyor veya kredi olarak veriyor. Dolar artmazsa mesele yok. Çünkü faizsiz kredi anlamına geliyor. Peki dolar artacak algısı yaratılırsa? O zaman herkes dolara saldıracaktır. Doları basanlar açısından, doların ABD'de enflasyon ve balon yaratmadan değer kazanması için elden çıkarılması önemlidir yani dışarıda talep yaratmak gerekiyor.

 

Bu kağıtları herkesin almasını sağlamanın yolu ise çok basit : Bir düzine devşirme ekonomistin, güya halkı uyarıyor numarasıyla döviz fiyatlarının artacağı algısı yaratması yeterli. Diğer bir yöntem ise ülkelerde ve dünyada istikrarsızlık yaratmak. İşgal, terör, savaş hatta nükleer dünya savaşı olacakmış algısı yaratmak. Herkes dolarize olsun ve ABD bastığı dolarları paniğe kapılanlara çaksın. Petrol fiyatlarında artış olunca petrol satan ülkelerde bu algı operasyonundan payını alacak. Döviz artarsa, enflasyon artacak sonra da iktidarlar zora girecek. Çaktırmadan yapılan bu. Zaten bu sahte dünyada herkes aynı şekilde davrandığı için oynanan oyun kısa sürede gerçek oluyor. Herkes artacak denilen dövize saldırınca döviz yükseliyor. Peki bu oyun 10 yıl önceki gibi oynanırsa ne olacak? Sürekli basılan ve pahalı satılan dövizler, alanın elinde patlayacak. Diğer bir yöntem de Pariteyle oynamak. Dolar ve Euro paritesiyle oynamak, kumar makinalarını sürekli kazanmak üzerine ayarlamaya benziyor. Herşey küresel amcaların elinde. Değerini düşüreceğiniz kağıdı bol miktarda piyasaya sürmeniz yeterli. Piyasadan topladığınız zaman da değeri artacaktır.

Peki bu kağıtları siz bassanız ne olur? Basamazsınız, bassanız bile satamazsınız, çünkü kimse almaz, almasına müsade edilmez. Karşılığı modern haraç olarak toplanan bu sistemi, adamlar nasıl başarıyor? Çok basit : Akıl oyunu ve güç sayesinde. Bu oyunu uyuşturulmuş toplumların anlaması çok zor. Bu oyun, ateş suyu denen alkolle Kızılderili kardeşlerin, kutsal denen kitapla da Afrikalı kardeşlerin uyutulup her şeylerinin ellerinden alındığı oyunun aynısı. Borç veya kredi olarak kağıt veriyor ve tüketime alıştırıyorsunuz, sonra da bu kağıtlarla her şeylerini satın alıp borçlu yapıyorsunuz. Küresel sisteme bağlı özel bankalar, hayali paraları halka ve şirketlere yüksek faizle kredi olarak verirken, sömürge ülkelerin merkez bankalarına bu hak verilmez. Çünkü sistem devletlerin değil küresel sermayenin zenginleşme üzerine kuruludur. Oyunun esası, toplumu tüketim denen uyuşturucuya alıştırmaya bağlı. Ondan sonrası kolay.

 

Tüketime bağımlı yapılan ülkeler, tükettiklerini temin için bu kağıtlara bağımlı olacağı için, sıcak para denen bu kağıtlar bağımlı ülkeler için bir nevi morfin olacaktır. Oyunun ayrıntılarını aşağıda bütün çıplaklığı ile okuyacaksınız. Bu oyun aslında dünyamızı, sağlık ve hayatımızı tüketiyor ama bunu kimse göremiyor. Bu oyunu bozacak sihirli ilaç ise gereksiz tüketimi yani israfı engelleyen inanç ve kültürümüz. Anadolu erenlerinin gönül anlayışı, dünyanın ve insanın yaşam sigortası ama bunu dünyaya sunacak aydınımız, dünyayı ve insanı bitiren anlayışın peşinden koşuyor, ondan medet umuyor. Aydınımız kafadan hasta, bütün sorun bu.

 

Gelelim küresel gücün etkisine. Her türlü dalavereye rağmen bu kağıtları almamakta direnen ne olur? Irak… gibi sopayı yer ve ibreti alem için perişan olur. Bu yüzden, modern sömürge dünyasında bu kağıtları almaya herkes mecbur olur. İsterseniz direnin ve Irak gibi, Libya gibi, Suriye gibi olun. İran gibi ülkeler ise modern haraç sistemini reddedip yerine altın istediği için kara listede. Kara listede olanların başına ne geldiğini Irak’ta gördük.

 

Krize sokulan dünyayı, yıllardır basılan sıcak parayla uyutup yatağa bağladılar. Şimdi ise bu tedaviyi keseceklerini ima ederek tehdit ediyorlar. Morfin etkisi yapan parasal genişlemeye bağımlı ülkeler, yalvarırcasına morfin istiyor. FED para basmayı azaltmasın diye herkes yalvarıyor, çünkü bağımlı. Morfin, bağımlı ülkeler için kurtuluş. İşte hastalığı ve uyuşturmayı kurtuluş gibi gösterme, algı savaşının yeni hedefi. Medyadaki süslü kuvvetler ise, bu tedavinin hemşiresi. Morfini yiyen tüketimle mayışıyor.

 

Sıcak paraya muhtaç ülkelerin tek istediği, her ne pahasına olursa olsun morfin yani karşılıksız basılan ve sıcak sıcak giren para. Ama eski dozlar artık yeterli olmuyor ve giderek daha yüksek doz gerekiyor. Hasta ekonomiler ise bu serumla şiştikçe şişiyor. 2008 krizinden beri ABD parasal genişleme miktarı 4 misli oldu. Peki ABD enflasyonu neden bu oranda artmadı? Artmadı çünkü basılan dolarları ABD dışındaki dünya aldı ve alıyor.

 

Para basmanın şifresi : Q… Bas basabildiğin kadar, nasıl olsa bu harfi kimse anlamaz. Anlayan da kanıksadı. Piyasa tanrısının haracı olarak basılan kağıtları almaya herkes mecbur. Bu kağıtları yeteri kadar almazsanız, tüketime yani cari açığa dayanan ekonominiz krize giriyor. Bu morfine ihtiyacınız var. Önce morfine alıştırma, sonra da morfini aniden piyasadan çekip krize sokma, küresel sermayenin klasik numarası. Buna karşı, birçok ülke trilyon dolarlık havuz oluşturup krize karşı önlem almak istiyor.

 

Petro-dolar ülkeleri, Çin ve Japonya gibi dolar stoku olan ülkeler, FED’in sürekli para basması karşısında elindeki dolardan kurtulmak istiyor, çünkü son 5 yıl içinde basılan 4 misli dolar nedeniyle ellerindeki dolar pul oldu. Ellerindeki dolar kadar haraç vermiş oluyorlar. Bu yüzden Rusya, Çin, Arabistan altına geçmek istiyor. FED dolar basmasa bu seferde ABD bütçe açıklarını finanse edemediği gibi maaşları bile ödeyemiyor. En iyi çözüm ; dolar basmayı azaltma iradesini beyan etmek. Bu durumda değerlenecek doları kimse elden çıkarmayacağı için gökten yağmur gibi yağan dolar azalacak ve bizim gibi ülkeler bundan zarar görecek. Öte yandan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS ülkeleri, Dünya Bankasına alternatif ortak bir banka projesinde anlaştılar. Yani Bretton Woods Antlaşması’yla kurulan dolar imparatorluğu çökebilir. 

Küresel soygunun bir diğer şeklide faiz artıracak mı numarası. Ellerinde dolar stoku bulunan ülkeler dolardan vazgeçmesinler diye yapılan bir oyun. Faizler 0.25 artsa ne olur artmasa ne olur. Ama öyle demeyin. Küresel köyün kavalcıları sabah aksam beyninizi yıkarsa, herkes dolar artacak diye dolar alır ve küresel amcalar bastıkları kağıtları böylece tokatlamış olur. Herkes dolar tanrısı FEDle yatıp FEDle kalkıyor. 

Peki ülkeleri morfine bağımlı yapmanın nedeni ne? Sıcak parayla yaşayan ülkeler, serum ve morfinin kesilmesiyle her an krize ve şoka girebilir, yoğun bakıma düşebilir. Yoğun bakımın doktorları hazır ; IMF, Dünya Bankası ve yabancı fonlar. Ama bedava yardım yok. Ne derlerse yapacaksınız. Ülkeleri kucağa oturtmanın en kolay yolu bu. Akıl oyunu böyle oynanıyor. Acı ama gerçek. Ülkeleri acıtmadan sömüren bundan daha kibar ve akıllı bir yöntem yoktur. Bu kağıtları almamakta direnen ve yerine altın isteyen ülkelerin sonu ise Saddam ve Kaddafi gibi olacak.

 

Halbuki, dünyayı sömüren küresel asalakları temizlemeden, tüketim ve sıcak para bağımlılığını kırmadan hastanın ayağa kalkma ihtimali yok. Spekülasyonlarla hasta ekonomilerin kanını iliğini sömüren tenyaları, parazitleri, solucanları dökmeden, hasta ekonomilere sürekli serum vermenin faydası yok. Zaten bir damardan verilen serum, sömürüyle öbür damardan geri alınıyor. Yatalak ekonomiler bu sömürü nedeniyle iyileşmiyor. İnsafsızca sömürülen halkın alım gücü kalır mı? Dünyayı sömüren küresel parazitler temizlense, hasta hemen ayağa kalkacak, bunu bilen biliyor ama kimse cesaret edemiyor. Hasta ekonomiler için gerçek çözüm; cari açığı kapatacak yüksek teknolojik üretim yani kan yapıcı tedavi.

 

Hastayı iyileştirecek ve ayağa kaldıracak gerçek tedaviyi kim uygulayacak? Tüm organlar ekonomiyi sömüren parazitlerin istilası altında. Oligarşik yapılar her yeri sarmış. Hasta ise asalaklara bağımlı, acı ilacı yutmak istemiyor. Borsa, faiz, döviz ve emtia spekülasyonuyla beslenen oligarşik akıllı yapılar, bu sömürüye karşı çıkan milli iradelere saldırıyor, halkları kışkırtıyor ve tedaviyi engelliyor. Çünkü gerçek tedavi, sömürüyü önleyen tedavi, adamlar bunu çok iyi biliyor ve kendince önlemler alıyor. Küresel parazitlerle, sömürülen ülkeler arasındaki gerilim bu yüzden giderek artıyor.

 

Yıllardır yapılan oyalayıcı tedavinin sonucu şudur : Küresel sistemin haracı, sürekli basılan sıcak paralar, emme-basma tulumbayla küresel sisteme tekrar geri  çekildiğinde hasta kötüleşiyor, şoka giriyor. Tüketim ve cari açığı kapatan sıcak para yani morfin, önce zevk verse de, sonu hüsran. Sömürü ve morfinle krize giren, yoğun bakıma düşen ülkelerin akibeti hüsran : Bitkisel hayata girecek bu ekonomiler, küresel makinaya bağlanacak. Emme basma tulumbayla; borsa, faiz, döviz, emtia oyunlarıyla zenginlikleri emen, dünyayı sömüren, krize ve şoka sokan akıl oyununun işte ayrıntıları :   

 

Aşağıdaki yazı 2008 krizinde yazılmıştır.

 

EKONOMİDE ALGI OYUNU

 

http://www.kemalyesilcimen.com/artikel.php?artikel_id=53

 

Algı oyunu, göz boyama ve aldatmaya dayanıyor. Zihinleri hile ve desise ile bilinçaltı davranışlara sevk eden bu oyunun en yoğun yaşandığı alan ekonomi. Getirisi kanlı savaşlardan daha fazla olan bu oyunun nasıl kurgulandığını özetleyelim:    

 

İlk aşamada ‘Kriz; dövizin yükselmesidir’ algısı yaratılır. Bu algının kazındığı beyinler, petrol, altın, emtia ve hububat fiyatlarının astronomik yükselişini ve sonra düşüşünü kriz olarak algılayamadığı gibi, dövizin yıllardır neden düştüğünü sonra da neden yükseldiğini bilemez.

 

İkinci aşamada ise ‘Küresel kriz geliyor’ korkusu yaratılır. Bu dönemde sürekli basılan ve adına kibarca ‘parasal genişleme’ denilen bu değersiz kağıtları elden çıkaranlar, telefondan enerjiye tüm şirketleri satın alır, petrol, altın, emtia, hububat ticaretini ele geçirir ve fiyatları belirleyecek yapıyı oluşturur. Merkez bankaları, bankalar, şirketler, tasarruf sahipleri gibi mağdurlar ise almış oldukları  değer kaybeden kağıtlara boğulmuş olur. Bu kağıtları almayan ülkelerin başına her çeşit felaket gelebilir. Piyasa tanrısının gazabından kurtulmak isteyenler bu kağıtları çapına göre almak zorundadır. Aslında dövizden tahvile kadar basılan bu kağıtlar, piyasa tanrısının gariban ülkelerden aldığı haracın belgesidir. Bu belgelerle piyasa tanrısı, petrolden doğalgaza… trilyonlarca dolarlık mal ve hizmeti bedavaya almış olur. Bu kağıtların üstünde yazan: Borcum borçtur. Ama filigranında gördüğünüz kol saatidir. Böylece hem bu kağıtların sürekli basılıp satışıyla, hem de elde tutulan petrol, altın, emtia ve hububat spekülasyonuyla çifte soygun yapılmış olur. Borsa, döviz ve faizden oluşan üç kağıt oyunu, ülkelerin zenginliğini yutan şeytan üçgenine dönüşür.

 

‘Kriz yıllarca sürecek’ algısı ise aldatmanın üçüncü boyutudur. Yıllar süren kriz olur mu? Bu çaresizlik algısı ile ülkelerin davranışları yeniden şekillenir. Bunun yolu; kaos, kriz, buhran ve zorunlu değişimdir. İstenilen şekilde değişim için seçenekler sunulur. Küresel medyanın süslü askerleriyle oynanan bu kumarın kod adı: ‘bul karayı al parayı’. Ancak bulamazsanız koyduğunuz para bu kumarda buhar olacaktır. Parayı bulduğunuzu zannettiğinizde ise acı gerçeği idrak edeceksiniz: Trilyonlarca doların yatırıldığı kağıtlar ve bankalar birbiri ardına batıyor.

 

Yenilen kazıkların bileşkesi olan bu algılar beyinlere kazındıktan sonra, bu oyun tersine oynanır. Düşen döviz değer kazanırken petrol ve emtia fiyatları düşmeye başlar. Sonuçta, trilyonlarca dolarlık kumarın faturası, tüm dünyaya ödetilir. Borsa faiz döviz şeytan üçgeni, insanlığın birikimini yutan emme-basma tulumbaya dönüşür. Kumarhane sahipleri dışında kalanların kazanma şansı yoktur. Kaybeden ülkeleri borç girdabına sokarak istediğiniz ekonomik modeli ve yaşam tarzını uygulamak artık çok kolay. Piyasa tanrısı her şeye kadir. Türev oyunlar ve binlerce kripto paralarla küresel oyun çeşitlendi. Eskiden parasını altın, dolar ve faize paylaştıran bu oyunda zarar etmiyordu. Şimdi öyle mi? Türev ürünler ve kripto paralarla küresel kumar çeşitlendi. Hangisine yatırsanız yatırın, sizin yatırdığınız değil boşta kalanlar yükselecek. Çünkü kumarhane sahibi yani büyükgöz, paranın hangi seçeneklerde olduğunu görüyor ve bunlardan çıkıp düşük olana girerek herkesi tokatlıyor. Medyadaki adamları da sizleri yanıltmak için verilen görevleri yerine getiriyor. Yayın tarihi : 2008

 

KÜRESEL KRİZ: En büyük kumar

 

İnsanlık tarihinin bu en büyük kumarının esaslarını özetleyelim:

 

Kumarı oynayan ve oynatan krupiyelerin üstündeki piyasa tanrısı asla görünmez.  Medyatik sahte mehdileri ise kurtarmak için pusudadır.

 

Algı oyunu nasıl kuruluyor?

 

Önce oynayanlara 2 seçenek sunulur:

 

Düşük getirili ‘Küçük oyun’ ve yüksek getirili ‘Büyük oyun’

 

Faiz ve döviz; Düşük kazanç sağlayan ‘Küçük oyun’

 

Borsa, fonlar, türev ürünler ise yüksek kazanç sağlayan ‘Büyük oyun’

 

‘Küçük oyun’ dan çok daha fazla kazanç sağlayan ‘Büyük oyun’, aslında sanal bir balondur.

 

Oyunun sembollerini yerine koyalım:

 

Dünya : büyük bir kumarhane.

 

Döviz ve nakitler : ‘küçük oyun’un fişleri.

 

Borsa, türev ürünler, fonlar, bono ve senetler : ‘büyük oyun’un fişleri.

 

Ekonomide algı oyunu nasıl oynanıyor?

 

Oyun sırasında döviz ve faizin getirisi sürekli düşürülürken, borsanın, fonların ve türev ürünlerin getirisi sürekli artırılır. Kumarın en heyecanlı yeri burasıdır. Böylece tüm oyuncular yüksek getirisi olan büyük oyuna yönlendirilir. Ne de olsa işin içinde büyük kazançlar vardır ve kimse düşen faiz ve dövize yatıracak kadar enayi değildir.

 

Küresel mehdiler ülke ülke gezerek, binbir garanti, teşvik veya baskıyla trilyonlarca dolarlık servet sahiplerini büyük oyuna girmeye mecbur ederler. Savaş tehditleri, terör, parite değişmeleri ise dikkat dağıtan ve göz boyayan algı oyununun bir parçasıdır.

 

Kriz nasıl başlıyor?

 

Büyük oyunun en heyecanlı yerinde ‘battık’ çığlığıyla piyasayı avucunda tutan binlerce şirket, banka, borsa ve aracı kurumların alacakları silinir. Ve bunlar planlı olarak, göstere göstere ve birbiri ardına törenle batmaya başlar. Zaten süslü kurupiyelerin aylardır yaptığı ‘küresel kriz geliyor’ anonsu nedeniyle bütün dünya ‘kriz gelsede kurtulsak’ diye,  küresel krizi, ‘mehdi’ gibi beklemektedir. Trilyonlarca dolar anında buharlaşır ve böylece ‘Büyük oyun’ sona erer. İnsanlık aleminin battığı, yüzyılın tüm birikimlerinin kaybolduğu an işte bu andır. Buharlaşan trilyon dolarlık petrol gelirleri, piyasa tanrısına ulaşmıştır artık. Görevini hakkıyla yapan TV’lerin süslü kuvvetleri ve krupiyeler ise mutlu mesuttur. Şimdi artık utanma da kayboldu : ‘mecburduk’ diyorlar.

 

Oyunun püf noktası

 

Türev ürünlerle, borsayla oynanan bu ‘Büyük oyun’un tutması için, ‘Küçük oyun’un yani döviz ve nakit sektörünün önceki yıllarda sürekli kaybetmesi gerekir. Bu yüzden ‘küçük oyun’ yıllar süren karşılıksız fiş (para) basımıyla planlı olarak çökertilir ve bu oyuna girenler pişman edilir. Sonunda  herkes zarar ettiren bu küçük oyundan kaçarak daha fazla kar getiren büyük oyuna sokulmuş olur.

 

Oyunun ikinci aşamasında kumarhane sahibi, tüm dünyadan topladığı  döviz ve nakitleri, ‘büyük oyun’un sahte fiş ve jetonlarıyla çaktırmadan değiştirir.

 

Son aşamada ise kıvrak bir çalımla gerekeni yapar : Şimdiye kadar büyük kazançlar dağıtarak teşvik ettiği ‘Büyük oyun’u bir anda çökertir. Çarptığı büyük fonlardaki paraların üstüne yatarak küresel krizi tekrar başlatır.

 

Bundan sonra ne olacaktır?

 

Buharlaşan trilyonlarca dolar yeniden damıtılarak oyun yeniden başlayacaktır ancak farklı kurallarla. Büyük oyunda çarpılanlar için, garantili ancak getirisi az olan ‘küçük oyun’ başlayacaktır. Büyük oyunun başlaması, yani kaybedenlerin yediği tokadın acısını unutması yıllar sürecektir. ‘Dibi görünmeyen küresel kriz yıllar sürecek’ ninnisinin nedeni işte budur. Güven ortamı sağlanana kadar herkes (merkez bankaları, bankalar, şirketler ve halk) korka korka düşük getirili küçük oyuna girecektir. Çünkü batıklar ve üstüne yatmalar nedeniyle güven ortamı kaybolmuştur. Ancak kumarhane sahibinin yani piyasa tanrısının koyduğu yeni kurallara uymak şartıyla. Yıllarca karşılıksız basıldığı için artmayan hatta değer kaybeden fişleri (dövizleri) almak zorunda kalacaktır. Yüzyılın kazığı nedeniyle büyük oyunun yeniden başlaması ve tekrar büyük katılım, ancak gerekli güven pompalandıktan sonra olacaktır. Bu ise yıllar alır. Algı oyunuyla eski tokatın izleri silinip büyük ikramiye algısı yaratıldığı zaman ‘büyük oyun’ tekrar başlayacaktır. Her çeşit fiş, tahvil, türev ürün ancak ve ancak oyunu işleten piyasa tanrısının kontrolündedir. Dışarının fişi oyuna sokulmaz.

 

Şimdi ortaya çıkan yeni problem şudur :

 

Kumarhanenin döviz ve nakitle oynanan ‘Küçük oyun’ için ne kadar fişe (dövize) ihtiyacı vardır?

 

Cevap basit :

 

Hastanın kanı yani ülkelerin zenginliği alındıktan sonra, karşılıksız basılan para yani serumun miktarı dolaşımı sağlayacak kadardır. Yani, bas basabildiğin kadar. Çünkü krizin güven kaybı nedeniyle büyük oyunun sanal fişleri artık geçmiyor. Herkes sadece ve sadece nakitle iş yapıyor, nakit dışındaki kağıtlara ise kimse itibar etmiyor. Sürekli piyasaya sürülen dövize rağmen, ‘küçük oyun’a talep olduğu sürece dövizin değeri artacaktır. ‘Büyük oyun’un türev piyasaları, fonlar ve borsalar çöktükçe yani nakit dışı piyasaya güven sarsıldıkça, döviz ve nakit piyasası coşacak, ‘küçük oyun’a rağbet artacaktır. Herkes bir değer ifade etmeyen türev fişler yerine, küçük oyun için zorunlu olan döviz, nakit ve faiz fişleri talep edecektir. Döviz ve faiz getirisi arttıkça küçük oyunun müşterileri artacak, getirisi azaldıkça küçük oyuna katılım azalacak, büyük oyuna eğilim ise artacaktır. Döviz ve faizin değerini yeni arz-talep dengesi belirleyecektir.

 

‘Küçük oyun’dan ‘büyük oyun’a geçiş nasıl olacaktır?

 

Küçük oyunun fişleri olan döviz ve faizdeki kayıpların sürekli artması gerekir. Bu kayıplar artarken bunun telafisi için müşterilerin hırslandırılması ve büyük oyunun özendirilmesi gerekir. En önemlisi de daha önce büyük oyunda kaybedenlerin  kötü algılarının silinmesi gerekir. Hafızadaki kötü kayıtlar silindiği zaman büyük oyun tekrar başlayacaktır. Daha önce büyük oyuna katılmamış olanlar ise büyük oyunun zaten doğal müşterisidir. Oyunun süslü meddahları, ekranların değişmez aktörleri olarak maharetlerini sergilemeye hazır.

 

İster ‘büyük oyun’ isterse  küçük oyun’ olsun, kumarın değişmeyen kuralı şudur :

 

Müşteriler kaybederken, kumarhane sahibi yani piyasa tanrısı daima kazanacaktır. Kaybeden kumarhane yoktur. Bu iki oyundan ağzı yanıp oyundan kaçanlar veya seyredenler, eninde sonunda oyuna girmek zorundadır. Bedava seyir yok. Başka oyun arayanlar veya kendi oyununu kurmak isteyenler ise bahar temizliği ile kapı dışarı edilecektir.

 

Bu kriz dünya tarihinin bir tek kurşun atmadan yapılan en büyük oyunudur. Neden?

 

Ülkelerin, milletlerin asırlık birikimleri ve petrol gelirleri, bu ‘büyük oyun’la sessiz sedasız buharlaşmış, şişirilen balonla uçurulmuş, bir kısmına da cebren el konulmuştur. Kaybedenler ağlamaya bile vakit bulamamıştır.

 

Nakit piyasasının 80 katına çıkan sanal sektörün(türev ürünlerin) çökmesiyle kaybolan güven nasıl telafi edilecektir? Tabii ki ‘küçük oyun’ için gerekli olan ve gece gündüz basılan dövizlerle, yani sizin basamadığınız dövizle. Bunun sosyetik adı, parasal genişlemedir. Yani yeni jetonlarınız hazır. Ülkeler, bankalar, şirketler ve herkes bu jetonları ve kağıtları almak zorunda. Almayan veya oyunun kuralına uymayanlar, bazı Ortadoğu ülkeleri gibi kapı dışarı atılır. Bu jeton ve kağıtlar, piyasanın sahte cennetine girmenin haracıdır. Yoksa sistemin dışına itilirsiniz.

 

Kim kazanacak?

 

Daha önce satılmadığı için değer kaybeden döviz ve nakit piyasa tutarının onlarca kat miktarını, basma ve satma fırsatını elde edenler kazanacak. Dövizden daha çok kazandıran türev piyasalara güven sarsıldığı için, daha az kazandıran ancak elinizde olduğu sürece türev ürünler kadar uçucu olmayan dövizi basanlar kazanacak. İster ‘küçük oyun’un jetonları, isterse ‘büyük oyun’un fişleri, hepsi de piyasa tanrısının kudreti. Trilyon dolarlık vadeli kağıtları almak, borsaya girmek piyasa tanrısına imanın şartı. Bu kağıtların karşılığı bankalar, şirketler, petrol, doğalgaz bağışlanmış demektir. Çünkü türev ürünlerin üzerindeki kol saati oyunun promosyonudur. Piyasa tanrısı, kurbana doymuyor.

 

Kim kaybedecek?

 

Asırlık birikimlerini daha fazla kar hırsıyla büyük oyuna yani türev ürünlere, borsa ve fonlara yatıranlarla, dövizleri basamadığı için almak zorunda kalanlar ise kaybedecek.

 

Küresel kredi krizi olarak adlandırılan bu kriz, rakı krizine ne kadar da çok benziyor. Sahte bandrolle satılan rakılar(karşılıksız basılan dövizler), gerçek bandrollü rakıların yerini alınca, piyasaya gizlice sürülen zehirli rakılar(yani zehirli türev ürünler), yarattığı korku, panik ve güven kaybı nedeniyle, şimdiki küresel krize benzeyen rakı krizine yol açmıştı. Sonuçta rakı sektörü ağır bir durgunluğa girmiş, satışlar durmuştu. Sahte bandrolle kaybolan güven ancak gerçek bandrolle yıllar içinde sağlanmıştı.

 

Bu krizdeki sembolleri yerine koyalım:

 

Rakı krizi; küresel kredi krizi.

 

Sahte bandrol; türev piyasalar, tahvil ve bonolar

 

Zehirli rakı; kredi balonunu patlatan toksik türev ürünler

 

Gerçek bandrol; altın ve nakit.

 

İnsanlık alemine geçmiş olsun.

14 YIL SONRA : YIL 2022

https://youtu.be/-LqUveIjpLY

 

 



Bu yazı 1,479 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,225 µs