En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
4 Temmuz 2016



BİLİMDE FAŞİZMİN NEDENİ : KİRLİ ÇIKARLAR

 

Son 30 yıldaki gelişmeler dünyayı küresel köye, sömürüyü de akıl oyununa çevirdi. Alkol, sigara, uyuşturucu, kumar, fastfood, kola, sağlıksız gıdalar, GDO, kimyasallarla zehirlenen bir dünya ve bunların tedavisi için ilaçlar ve teknoloji… yoluyla toplanan trilyonlarca dolar, sömürüyü bilimsel hale getirdi.  Küresel çıkarları koruma işini artık ordular değil sanal zincirlerle üzerimize salınan sömürge aydınlar ve yozlaşmış akademi yapıyor. Bunların görevi, dünyayı hasta eden ve sömüren küresel oyunun figuranı olmak. Trilyonlarca dolarlık bir imparatorluktan bahsediyoruz. Sektörün sadece ABD yıllık cirosu 2.5 trilyon $. Dünya cirosu ise akıl almaz boyutta. Dünyayı kana boyayan petrolden bile önemli bu kaynak için ne gerekiyorsa yapılır, hiçbir fedakarlıktan kaçınılmaz. Milyar dolarlık bilimsel araştırmalardan, milyonlarca kişiyi kongrelerde misafir etmeye kadar her çeşit harcama sektörün daha da büyümesi içindir. Amaç, insanlık için Kızılaya yardım değil.

Bu düzeni tehdit eden gelişmeler ise medyatik ve oligarşik baskıyla ezilir. Trilyon dolarlar hiç bir engel tanımaz. Bu acımasızlığın nedeni, bitmek bilmeyen kirli çıkarlardır. Hastalık üreten yaşam tarzı hep bu kirli çıkarlar uğruna moda olarak dayatılıyor. Alkol, sigara, fastfood, kola... Sağlığa zararlı maddelere yasak getirdiğiniz zaman kıyamet kopar, yaşam tarzına ve özgürlüklere müdahale yaygarasıyla evrensel hukuk ve medya yoluyla devreye girer. Küresel çıkarlar, Nobel ödülü verdiği yüzlerce bilim adamını bile kullanmaktan çekinmez. GDO olayında bu acı gerçeği yaşadık. Bilim adamı geçinenlerin bilimsel kanıtları inkar ederek, bir işaretle nasıl siyasete ve sektöre alet edildiklerini gördük. Küresel şirketlerin para hırsıyla bilimsel araştırmalara nasıl yön verdiklerini, işlerine gelmeyen araştırmaların sonuçlarını nasıl değiştirdiklerini veya nasıl gizlediklerini biliyoruz. Kirli çıkarlar uğruna bazı araştırmalara milyar dolarlar yatırırken, işlerine gelmeyen bazı araştırmaları nasıl sonlandırdıklarını biliyoruz. Bu acı gerçekleri açıklayan ve bu şebeye alet olmayan gerçek bilim adamlarını nasıl yok ettiklerini görüyoruz. Sizden çalınan tohumların patent numarasıyla gaspedilmesi, GDO ile ilgili bilimsel araştırmaların yasaklanması, hayati öneme haiz ilaçların yüksek fiyatla satılırken patent hakkının alet edilmesi... Bunların hepsi gerçektir. Hastalıklar ve sağlık harcamalarının birlikte artması yüzünden, bu sektör giderek dev bir pazara dönüşüyor. Trilyonlarca dolarlık hastalık sektörünün başarısı için, herkes senaryoda verilen rolleri çok iyi oynuyor, kimse bindiği dalı kesmek istemiyor.

Sağlığa ticari meta olarak bakıldığında, bundan doğal bir şey olamaz. Neden acaba? Hasta müşterilerin sayısını azaltan bir sektör yaşayabilir mi? Hastalıkları önlemenin masrafları ayrı bir sorun, azalttığınız müşteriler nedeniyle dev bir sektörün çöküşü başka bir sorun. Trilyon dolarlık masrafları ve kayıpları kim karşılayacak? Örneğin, hipertansiyona yol açan risk faktörlerini doğuran yaşam tarzını değiştirdiğiniz zaman, ilaçları kime satacaksınız? Hasta ol tedavi edelim anlayışı, bilimsel araştırmaların yönünü de belirlemiş oluyor: Altın yumurtlayan tavuğu kesmeyen ve bu tavukların sayısını artıran araştırmalar. Sektörün büyümesi ise bilimi teşvik ederken, gelişeceği yönü de belirliyor: Getirisi olan sonuçlar. Götürüsü olan sebepler ne olacak?  Bu sorular bilim dünyasını aşıyor olmalı. Araştırmaların finansmanı, getirisi olan sonuçlara dayandığı için geri dönüşü olmayan bilimsel araştırmalar bilimin çıkmaz sokağı. Risk faktörleri ve hastalıkların önlenmesi geri dönüşü yok ediyor. Obesiteyi veya diyabeti önlemek yerine, ameliyetler, ilaçlar, hastaneler... dev bir sektör doğuruyor. Bu yüzden hastalık üreten bataklığı kurutma görevini şimdilik üstlenen yok. Bu görevi üstlenmesi gereken sosyal güvenlik ve kamu kurumlarının ise ayırabileceği kaynağı yok. Hasta ol, tedavi edelim sistemini ifşa edenler ise topun ağzında hedef oluyor.

Hastaların kanı, canı ve gözyaşını paraya çeviren küresel anlayışın gayesi sağlık değil, bitmek bilmeyen kazanma hırsı. Sağlık ve hastayı metalaştıran bu yapı, pazarlama görevi verdiklerini de komisyoncu duruma düşürüyor. Tabib Odaları, bilimsel dernekler ve meslek kuruluşlarına yapılan milyarlık bağışlar boşuna değil. Tıp Kurumu Başkanı, aracı kurumlara yapılan küresel yardımları belgelerle açıklıyor. Hastalık lobisine yapılan yardımlar sadece parasal destekle sınırlı değil. Milyarlarca dolar, bayi toplantısına çevrilen bilimsel kongrelerde bonkörce harcanıyor. Sonuçta bilimsel rehberler bile küresel çıkarlar doğrultusunda sürekli değişiyor. Yozlaşmış aydınları ve akademiyi kullanarak acıtmadan yapılan bu sömürünün amacı, trilyonlarca dolarlık ilaç ve teknolojiyi pazarlamak.  Daha yenilerde JAMA dergisinde yayınlanan bilimsel bir araştırma, satılması  istenilen ilaçların yazılması için 3 dolarlık pizzanın yeterli olduğunu gösteriyor. Gavurun ekmeğini yiyen... atasözü demek ki doğruymuş. Size de bu 3 dolarlık adamların bilimsel masallarını dinlemek düşüyor. 

Meslek odaları ve Bilim kurumları, halk sağlığını tehdit eden konularda çok merkezli, randomize araştırma yapmazlar da, neden küresel sektörlerin bayi toplantısına çevirdiği kongrelerde fink atarlar. Acaba bu bilim abideleri, kongrelerde içtikleri bir bardak suyun faturasını gösterebilir mi? Bu kongrelerin faturası fakir halkın protez, ortez, ilaç ve tıbbi cihaz harcamalarına eklenirken bunların vicdanı sızlıyor mu? Hastaların kanı, canı ve gözyaşını gezi ve eğlenceye çevirmek nasıl bir anlayıştır? Anlatsınlar öğrenelim. Küresel sistemin kurduğu düzene uymak zorunda olan hekimleri suçlamıyoruz. Lafımız bu modern sömürü düzeninin turistik fedailerine. Halkın ve devletin gözünün içine baka baka, bıkmadan  ve yorulmadan yüzlerce ülkeyi gezmeyi nasıl başarıyorlar takdir etmek gerekiyor. Bunlar hastalık harcamalarını şişiren, sosyal güvenlik fonlarını hortumlayan sömürü düzeni için hangi yasal girişimde bulundular? Ama bilimsel ve modern sömürü düzenine  karşı çıkanları hemen mahkemeye vermeyi ve cezalandırmayı biliyorlar.

Tabib odaları ve bilim derneklerinin modern sömürü düzeni hakkında şu soruları sorduğunu duydunuz mu?  Milyarlarca $ ödediğimiz ilaç, cihaz ve teknolojiyi üretmeye yönelik multidisipliner bilim dallarının çözümler ürettiği ulusal kongreler neden yapılmıyor? Bunları ülkemizde üretmek için gayret göstermek yerine, modern sömürüye aracılık etmekten ne zaman vazgeçeceğiz? Tıptan mühendisliğe tüm bilim dallarında yapılan kongrelerde, teknolojik üretime yönelik Üniversite, Sanayi, Bilim Teknoloji Bakanlığı katılımını sağlayan oturumlar neden düzenlenmiyor? Kongre konularını ve bilimsel rehberleri bile yabancıların dikte etmesinden ne zaman kurtulacağız? Sorular çok ama cevap veren yok. Kimse bindiği dalı kesmek ve küresel kucaktan inmek istemiyor. Kongreler küresel boyunduruktan kurtulmadan bilim ve teknolojide ilerleme hayaldir. Son 30 yılda trilyonlarca doları, bu yozlaşmış akademi yüzünden telef ettik. Modern sömürü bu bilimsel aracılar yoluyla, herkesin gözü önünde güle oynaya ve acıtmadan yapılıyor. Size de pazarlanan teknolojinin nimetlerinden yararlanmak kalıyor. Ne güzel sistem değil mi?

 

Hasta eden ve sonra da tedavi eden bu sistem hakkında halkımızı uyaran  nesli tükenmiş hocalara düşmanlığın nedeni nedir? İzah edelim: Halkımız sağlığa zararlı içki, sigara, fastfood, kola... yani hastalık üreten sektörlerden kaçarsa, milyarlarca dolar halkın cebinde kalır. Sağlıklı bir toplumun hastalık harcamalarının azalması da hastalık lobisini çökertir. Medyada üçbeş hocanın bizi hasta eden ve bundan rant sağlayan sektorlerin oyunlarını ifşa etmesi yüzünden hastalık lobisi kan kaybediyor. Cirolar düşüyor. İşte kopartılan fırtınanın nedeni bu. Yıllardır medyada gece gündüz yapılan bilim dışı şarlatan reklamlara ses çıkarmayan ve göz yumanlar, halk sağlığı için çırpınan üç beş tane bilim insanına bile tahammül edemiyor. Sağlıklı toplum için çalışanları susturmanın temelinde, küresel cukkalardan turistik seyahatlere kadar kirli çıkarlar yatıyor. Hastalık üreten yaşam tarzının mimarları, sağlıklı toplum için çırpınanları bu yüzden harcamak istiyor. Hem de bilimsel ayak oyunlarıyla.

Halkı hastalık lobisine karşı uyaranları, Galile gibi fikirlerini ısrarla açıklayanları susturmak istiyorlar. Yeni yöntem ; aykırı düşünceleri medya ve meslek kuruluşları yoluyla tasfiye etmek. Halkın kafasını karıştırıyor diye Galile'yi mahkemelerde süründüren anlayış bugün de hakim. Orta çağdan beri değişen birşey yok. Değişen sadece Engizisyon sahipleri ve bahaneleri. Günümüzün bahanesi, bilim ve meslek ilkeleri. Bilim, meslek odaları ve medya üzerinde hakimiyet kuranlar, küresel çıkarları tehdit eden herkesi engizisyon anlayışı ile yargılıyor ve mahkum ediyor. Toplumu hasta eden, sağlığa zararlı içki, sigara, kola, fastfood, GDO, mısır şekeri, kanserojen kimyasallar... Bunları ifşa edenler ve halkı uyaranlar susturulacak.

Dün sigarayı ilaç olarak reçeteye yazan anlayış, bugün hastalık lobisinin hizmetinde. Sizler, Tabib odalarının ve meslek kuruluşlarının koladan fastfooda, içkiden sigaraya… bizi hasta eden küresel şirketler hakkında halkı hasta edenlere karşı savaş açtıklarını, bunları mahkemeye verdiklerini, bilim ve sağlıklı yaşam hakkı adına bunları bilimsel yönden yargıladıklarını gördünüz mü? GÖREMEZSİNİZ. Ama aykırı fikirleri olanları cezalandırmayı ve mahkemeye vermeyi biliyorlar. Halkın seçtiği iktidarı istifaya davet etmek, halkın sağlık ve hayatıyla oynayan grevler yapmak, hangi meslek ilkesinde var? Hastaneleri bomba yüklü kamyonla havaya uçuran, ambulansları yakan, sağlık çalışanlarını katleden terör örgütünü kınamak yerine, bu savaş dursun diye terör örgütüne arka çıkan kim? Halkın güvenliğini sağlamak için teröre karşı canla başla çalışan güvenlik güçlerini ve devletimizi yabancılara şikayet etmek kime yarar sağlıyor? Ermeni soykırım yalanıyla Ermenistana özür mektubu yazmak, hangi meslek ilkesine giriyor? 

Küresel rüzgar sert esiyor. Halkımız kendini uyaranlara sahip çıkmazsa, bizi hasta eden hastalık lobisi hakkında konuşanlar tasfiye edilecek. Zaten kaç kişi var ki? Yüzbinlerce aydın ve bilim adamının olduğu bir ülkede bizi hasta eden küresel oyunları ve planları açıklayan medyada kaç kişi var? Temizleyin bunları ve salgın gibi yayılan hastalıkları yaşlanmaya bağlayan ve doğalmış gibi yutturanları çıkarın medyaya. Sağlıkta dönen dolapları açıklayanları tasfiye edin. Kanımızı nasıl emiyorlar, kimse bilmesin. Sağlıkta dönen dolapları kimse bilmesin. Meydan, her şeyi biz biliriz diyen bilim mafyasına kalsın. Hastalık lobisinin istediği bu.

Bilinen görüşlere karşı çıkan ve 'dünya dönüyor' dediği için yargılanan Galile'den beri ilk defa böyle bir trajedi yaşıyoruz. Bilim adamları bilgisini halkı aydınlatmak için kullanır. Bunda yadırganacak ne var? Bilimde aykırı fikirleri engizisyon mantığı ile yargılayanlara bir kere daha anlatalım : Bilim inkâra, din ise imana dayanır. Eski bilgilerimize sıkı sıkıya bağlı kalsaydık, onları inkar etmeseydik bugün hala Taş Devrinde yaşıyor olacaktık. Hem de cilalı taş devri bile değil, yontma Taş Devri' nde. Çünkü cilâyı da bulan, farklı ve aykırı düşünen insanlar. Sigaraya karşı çıkanlar olmasaydı, bugün de reçeteye ilaç olarak yazıyor olacaktık. Bilimde aykırı fikirleri susturmaya çalışanlara 4600 yıl önce yazılan tıbbın ilk yazılı metnini hatırlatalım : Süper doktorlar hastalıkları önler, vasat doktorlar erken teşhis ve tedavi eder, inferior doktorlar ise hastalıktan rant sağlar. 

4600 yılda en büyük yenilik, sistemin akıl oyununa dönüşmesi. Hasta ederken de, tedavi ederken de emme basma tulumba gibi çalışan bu akıllı sistem, trilyonlarca dolarlık dev bir sektöre dönüşmüş. Sistemin çalışması için aykırı seslerin susturulması ve cezalandırılması gerekir ki, sağlık ve hayatımıza kasteden tehlikelere karşı kimse halkı uyarmasın. Hastaların kanı, canı ve gözyaşı, hastalıktan beslenen canavarın cebine para olarak aksın. Aslında bu satranç oyununda yadırganacak bir durum yoktur. Yaşam tarzı dediğimiz bu hayat oyununun bir tarafında toplum ve toplumun organize gücü olan devlet vardır. Oyunun diğer tarafında ise insanın özgür iradesini yok ederek hastalık üreten yaşam tarzını dayatan ve bu yolla cebini dolduran hastalık lobisi vardır.

Dünya Sağlık Örgütü, bu yüzyılın en büyük terör saldırısı olan sigaradan ölecek olanların sayısının 1 milyar olacağını açıklıyor. Nerede insan hakları? Hani terörle savaş? Sebep basit : Sigara ve yol açtığı hastalıklardan elde edilecek trilyonlarca dolarlık rant devletleri bile esir alıyor. Ülkeler, kendilerini mat edecek bir akıl oyunuyla karşı karşıya. Bu oyunun ilk aşamasında, toplumun beyni olan aydınlar, akademi ve meslek odaları, küresel sistemin ödül ve cukkalarına alıştırılıyor. Bu yolla yozlaşmış akademi ve aydınlar, destek gördüğü küresel çıkarlara aracılık etmek zorunda kalıyor. Bunların yetiştirdiği genç nesiller kurtuluşu gelişmiş ülkelere gitmekte görüyor. Beyin gücünden yoksun kalan toplumlar için, sömürü, hastalık ve ölüm kötü kaderdir ve küresel oyunlar karşısında mat olmaktan başka bir seçenek yoktur. Bilim ve teknolojide geri kalmamızın nedeni olan modern ve akıllı sömürü, yozlaşmış akademinin eseridir. Modern sömürü devam ettiği sürece kötü kaderimiz değişmez. Milli irade, modern sömürüye aracılık eden bu anlayışı tasfiye etmelidir. Başka çözüm yok. 

 

TÜM YAZILAR İÇİN ALTTAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ 

 



Bu yazı 1,399 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,888 µs