En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
3 Şubat 2015

BİLİM ISRARLA SÖYLÜYOR AMA...



MEDİMAGAZİN

Tedaviye 458 milyar harcanacağına korumaya 18 milyar dolar harcansa...

Dünya Kanser Kontrol Örgütü Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, “Her yıl 18 milyar dolarlık kaynak ayrıldığı takdirde 2030 yılına kadar düşük orta gelir düzeyindeki ülkelerde ölümler yüzde 30 kadar azaltılabilecektir” dedi. Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği’nde 4 Şubat Dünya Kanser Günü dolayısıyla düzenlenen basın toplantısına Dünya Kanser Kontrol Örgütü Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Başkanı Şuayib Yalçın, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanı Prof. Dr. Murat Gültekin, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Prof. Dr. Seçil Özkan katıldı. Konuşmacılardan ilk olarak söz alan Dünya Kanser Kontrol Örgütü Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, Dünya Kanser Kontrol Örgütü’nün 155 ülkedeki 800’ü aşkın üyesi tarafından bu hafta içerisinde bu aktivitenin yapılacağını belirterek, “Bunun mantığı her yıl 14 milyon kişinin yakalandığı 8 milyon kişinin öldüğü ama birçok kişinin kurtarılabildiği, tedavi edilebildiği ve rehabilite edilebildiği hastalıkta bütün dünya aynı günde, aynı haftada, aynı mesajı verirse dünya kaynaklarını o yönde kullanabiliyor. Bu sene konumuz ‘İmkansız değil’. Bu hafta bütün dünya ‘İmkansız değil’ diye haykıracak” dedi.

İmkansız olmayanın sağlıklı yaşamayı seçmek, erken tanı sağlamak, herkes için tedavi, yaşam kalitesi olduğunu açıklayan Kutluk, “Sağlıklı yaşamayı seçmek, dediğiniz zaman tütünden başlayın kilo fazlalığı, obezite, fiziksel aktivite, beslenme tercihlerine kadar yapılabilir. Bunlar yapıldığı zaman kanserin en az 3’te 1’inden korunabildiğini biliyoruz. Bildiğiniz gibi biz erken tanı deyince meme kanseri, rahim ağzı kanseri, kalın bağırsak kanserinde taramalar işe yarıyor, hayat kurtarıyor. Kanser taramalarında erken tanıyla yaşam şansları çok artıyor. Türkiye’de uzun yıllardan beri genel sağlık sigortası kapsamında Türkiye’de yaşayan insanların sağlığa erişimini kolaylaştırma anlamında ciddi adımlar atıldı. Dünya Sağlık Teşkilatı bir hedef koydu, temel tedavi ve temel teknolojiye erişimin dünya genelinde yüzde 80’e çıkartılması gibi. Gerek tanı aşamasında, gerek tedavi aşamasında, gerek tedavi sonrası dönemde kanser olan insanların stresten tutun da tedavide yaşadığı güçlükler aile yaşantısına, iş yaşamına, ağrı konusuna kadar birçok yaşadığı sıkıntı var. Bu yaşam kalitesi yolunda atılacak adımların insana geri döneceğinin farkında olan dünya ülkeleri ve dernekleri bunun da imkan dahilinde olduğunu ifade ediyorlar” diye konuştu.

Kutluk, Dünya Kanser Kontrol Örgütü Başkanı sıfatıyla 150 kadar ülkede kendisinin ağzından bütün dünyaya “Her yıl 18 milyar dolarlık kaynak ayrıldığı takdirde 2030 yılına kadar düşük orta gelir düzeyindeki ülkeler yüzde 30 kadar azaltılabilecektir. Yani kanserden her yıl 8 milyon kişi ölüyor diyoruz. Bunun yüzde 30’unu hesapladığımızda 3 milyon civarında insan oluyor. Dünya tedaviye 458 milyar dolar civarında bir para harcıyor. Ama 18 milyar dolar kaynak ayırabildiği takdirde korunma, erken tanı, tedavideki temel bazı değerlere ayrıldığı takdirde erken ölümleri önleyerek dünyada fark yaratmak içten bile değil” mesajının verileceğini açıkladı.

Basın mensuplarının ortaya koyulan dört temayla hedeflenen noktaya ulaşılıp ulaşılmayacağıyla ilgili sorusu üzerine Prof. Dr. Kutluk, “Dünya Sağlık Teşkilatı’nın koyduğu hedefler arasında kanserinde arasında olduğu bulaşıcı olmayan hastalıkları yüzde 25 oranında azaltmak gibi bir hedefi var. Elbette yarın her şeyi çözmüş olmayacağız. Ama bu doğrultuda gidersek önemli başarıları kazanmak içten bile değil. 10 sene içerisinde dünya bu yönde kaynaklarını ayırır, önceliklerini kullanır, karar vericiler kararlarını doğru verir, politikacılar politikalarını yapar, sivil toplum bu işi takip eder, insanlarda bu işi uygularsa 2025 yılına kadar kanserin de arasında olduğu bulaşıcı olmayan hastalıkları yüzde 25 oranında azaltmamız mümkün gözüküyor” cevabını verdi.

Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın ise, Türkiye Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun 1947 yılında kurulduğunu belirterek, “Dünyanın en eski kanser savaş derneklerinden birisidir. 2008 yılında dünya kanser örgütleri arasında derneğimiz en başarılı dernek olarak seçilmiş ve bir başkan çıkardık” dedi.

“SADECE HASTANIN DEĞİL, HASTA YAKINLARININ DA YAŞAM KALİTESİNİ SAĞLAMAK ÖNEMLİ”
Yalçın, temel hedeflerinin kişilerin hasta olmaması olduğunu, çünkü hasta olunca giden kayıpların çok daha fazla olduğunu vurgulayarak, bu yıl çıkartılan dört temaya ayrı ayrı değinerek, “İlk mesajımız sağlıklı yaşamayı seçmek. Sağlıklı yaşamı seçmek derken her bireye söylüyoruz sigara içmeyin, egzersiz yapın, ne yediğinize dikkat edin diye. Biz sivil toplum örgütleri olarak hep hastaya ve bireylere görev yüklemiyoruz. Devlet, kurumlar, bizler ve basın olarak onlara bu ortamı sağlamakla sorumluyuz. Bizler insanları sağlıklı yaşamı seçmek konusunda cesaretlendirecek ortamın yaratılmasını sağlamalıyız. Erken tanı sağlamanın en önemli noktası kanser taramalarıydı. Türkiye artık dört başı mağrur kanser kontrol programı oluşturmaya başlıyor. Türkiye’nin güzel yanı büyük ölçüde herkes sosyal güvenlik şemsiyesi altında. Bu ülkede standartları sağlamakla yükümlüyüz. Bunun da her yerde kontrol edilmesi lazım. Kanserle yaşamayı da sağlamak lazım. Sadece hastanın değil, hasta yakınlarının da yaşam kalitesini sağlamak önemli” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de 97 bin erkek, 62 bin kadına kanser teşhisi konulduğunu ifade eden Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanı Prof. Dr. Murat Gültekin de, şunları dedi:
“Kanserlerden 3’ü uluslararası veriye göre taranabilir. Bunlar meme, rahim ağzı, bağırsak kanseridir. Bu üç kanserin taranması isteniyor. Avrupa Birliği üye ülkelere 2025 yılına kadar bu üç kanser tarama oranında yüzde 100’e ulaşmasını hedef olarak koydu.”

Gültekin, artık kanser taramalarında birinci basamak sağlık personelinin katılımlarını sağlayacaklarını ve özellikle rahim ağzı ve bağırsak kanserinde aile hekimlerine başvurarak ücretsiz tedavi imkanı sağladıklarını kaydetti.

“2018’E KADAR 280 KETEM’E ULAŞACAĞIZ”
Gültekin şöyle devam etti:
“2018 yılına kadar 280 KETEM’e ulaşacağız. Şu an 8 tanesi mobil olmak üzere 127 adet KETEM’imiz mevcuttur. 2015 yılında 16’sı mobil olmak üzere 56 yeni KETEM açmayı planlıyoruz. Meme kanserinde teşhis süresini kısaltmak için Ankara’da üniversitelerimizle işbirliği içerisinde mamografi okuma merkezi kurma gayretini gösteriyoruz, ihalemiz başlamıştır. Artık hangi KETEM’de çekinirseniz çekinin görüntüleriniz bir merkezde depolanacak, en az iki radyolog tarafından okunacak, yüksek rezolüsyonlu monitörlerde okunarak tekrar hem görüntü hem de rapor olarak 10 gün içerisinde aile hekiminize gönderilecek. KETEM’lerimizin alt yapılarını tamamen dijitalize ettik. KETEM’lerimizi artık sadece kanser tarama merkezi değil, sağlıklı yaşam merkezine çeviriyoruz.”

İnsanlar için sağlıklı yaşamı bir davranış haline getirmeye çalıştıklarını vurgulayan Gültekin, şunları söyledi:
“Kolon kanserinde de ilk defa Türkiye Halk Sağlığı Kurumu kanser taramalarına başladı. Türkiye genelinde 2014 yılında meme kanserinde taranan kişi sayısı 1 milyon 900 bindir. Geçtiğimiz yıl yapmış olduğumuz taramalarda hedefin 5,5 milyon olduğunu vurgulayalım. Şu anda tarama oranımız yüzde 33,5’tur. Rahim ağzı kanserinde yüzde 82’ye yaklaştık. Burada yaklaşık 3,5 milyon kadın nüfusumuzu hedefe koyuyoruz. 2014 yılında 2 milyon 750 bin kadınımızın simir ve HPV’li taraması tamamlanmıştır. Bağırsak kanseri çok yeni başlanmış bir kanser. Daire olarak bir yılda 6,5 milyon insanı taramayı hedefliyorum. Geçtiğimiz yıl 1 milyon 450 bin kişinin taramasını gerçekleştirmişiz. Bu ivmeyle devam edersek hedeflerimize başarıyla ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Sivil toplum bize yol gösteriyor, devlet alt yapıyı hazırlıyor, sıra farkındalık yaratmakta, davranış değişikliği yaratmakta, vatandaşımızın tevazu içerisinde bu hizmetlerden faydalanmasındadır.”

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Prof. Dr. Seçil Özkan, Türkiye’de kanserde erkeklerde ilk sırada trakea, bronş, akciğer, ikinci sırada prostat, üçüncü sırada kolorektal geldiğini belirterek, “Kadınlarda ise meme, tiroid ve kolorektal geliyor. Hem kadında hem erkekte görülen ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun çalışanlarının başlattığı kolorektal kanser tarama bizim için önemli. Bu söylediğimiz sıralamalar, rakamlar Aktif Kanser Kayıt Merkezlerimizden gelen rakamlardır. İzmir Aktif Kanser Kayıt Merkezimiz dünyadaki kayıt merkezleri içerisinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Eğitim ve Kayıt Merkezi olarak kabul görmüş bir kayıt merkezidir” ifadelerini kullandı.

Özkan konuşmasına şöyle devam etti:
“Tuttuğumuz verilere göre 159 bin kanser vakamız var. Tütünle mücadelemiz sonrası tütünle ilişkili kanserde bir düşüş var. Tütünle mücadelede zaten birinci seçildik. Kanser olmadan önce bir şeyler yapmamız gerekiyor. Hem insancıl bir uygulama hem de maliyet etkin bir uygulama. Kanserde risk faktörleri nedir diye baktığımızda akciğer, trakea, bronşta tütün başta gelmek üzere obezite karşımıza çıkıyor. Obezite kadınlarda daha fazla risk faktörü taşıyor. Birincil koruma anlamında obeziteyle mücadeleyi başlatmamız gerekiyor. Sağlıklı yaşamı teşvik programı başlayacak. Bu programda bir paket hazırladık. Obeziteyle mücadele için öncelikle çocuk yaş grubundan başlamak üzere çocukların beslenme alışkanlıklarını değiştirmek ya da baştan sağlıklı davranışları geliştirmek amaçlı projeler geliştirdik.”

“KANSERSİZ BİR DÜNYA GÖRECEĞİZ İNŞALLAH”
Okullarda dağıtılan okul sütünün yanında kuruyemiş verilmesi ve bisiklet projeleri olduğunu ifade eden Özkan, şunları kaydetti:
“Okul sütü yanında ara öğün olarak kuruyemiş verilmesine projemiz bunlardan birisi. Bir diğer projemiz bisiklet projemiz. Müdürlerimizle belediyeler arasında yapılacak protokolden sonra ilçelerde bisiklet yolu yapılacak ve her kilometreye bir bisiklet anlaşması yapacağız. Kanserle mücadelede birincil koruma olan aile hekimleri ve toplum sağlığı merkezleri danışmanlık verip yönlendirmeleri çok önemli. Toplumun farkındalığını kazandırıp erken tanı merkezlerine yönlendirilmeleri gerekiyor. Tabi ki kanser çıkacak. Orada görevimiz erken tanı koymak. Erken tanı kanserin ilerlemesini azaltarak kişiye sağlıklı ve uzun yaşamasını getiriyor. Erken tanı ve uygun tedaviyle yaşam kalitesini yüksek olarak sürdüreceğiz. Birçok risk faktörü var ama kanserle mücadele imkansız değil. Çocuklarımızın ve kadınlarımızın farkındalığını artırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Kansersiz bir dünya göreceğiz inşallah.”

Konuşmacılar, daha sonra basın mensuplarının sorularını cevapladı. LÖSEV’in yaptırdığı onkoloji hastanesi ile ilgili bir soruya Murat Gültekin, “Sağlık Bakanlığı onkoloji hastanesi için sivil toplum örgütleri, bilim insanları ile planlamalar yapıyor. Türkiye’de ortalama 165 bin kanserli var. Lösemili çocuk sayımız burada yaklaşık olarak yıllık 800 ile bin arasında değişiyor. Görülen bu olgu sayısını karşılamak için ek bir çocuk onkoloji hastanesine ihtiyacımız olmadığını ifade ediyorum. Bize el ele yürüdüğümüz Türk Pediatrik Onkoloji Grubu bize Ankara’da böyle bir şeye ihtiyacımız var derse biz bakanlık olarak yaparız. Yeter ki bilim insanlarımız konsensüs kapsamında bize görüş bildirsinler. Şu ana kadar hocalarımızla yaptığımız görüşmelerde böyle bir görüş bildirilmemiştir” derken, aynı soruya Tezer Kutluk, “Türkiye’nin almış olduğu bir yol var. Hastaneye ruhsat verildi verilmedi diye tartışmaya gerek yok. Gerekli platformlarda oturulup tartışılsın” cevabını verdi.

Türkiye’deki kanser tarama oranları ve 2015 yılında ne kadarlık tarama hedeflendiği sorusu üzerine Gültekin, “Meme kanserinde hedefimiz yılda 5 milyon 600 bin kadın, rahim ağzı kanserinde yılda 3 milyon 300 bin kadın, kolon kanseri kadın ve erkek 6,5 milyon kişiyi taramak. Bunların oranları da sırasıyla meme kanserinde yüzde 33,5, rahim ağzında yüzde 82, kolon kanserinde yüzde 22,4’tür. Nüfusumuzun kalabalık olduğunu belirtmek istiyorum. Tarama yaptığımız kişi sayısını ülke nüfusuna oranladığımızda oran düşük gibi görünüyor” cevabını verdi.

BİLİM DÜNYASI ISRARLA SÖYLÜYOR AMA...

www.aciamagercek.com

Dünyada ölümlerin başlıca nedeni olan kanser, kalp damar hastalıkları ve insanlığın en yaygın sağlık sorunu olan hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, şişmanlık ve metabolik sendrom hastalık üreten yaşam tarzıyla yakından ilişkilidir.

 Yaşam tarzını düzelterek bu insanlık düşmanlarını yenmede ne kadar başarılı olursak, kanser, kalp, tansiyon, kolesterol ve şeker ilacı kullanma ihtiyacımız o kadar azalır, bu hastalıklara yakalanma ve bunlardan ölme oranları da o ölçüde düşer. Bu yüzden yaşam tarzı değişikliği, hastalıkları önleyici kanser ve kardiyoloji programlarının da temelidir.

 Amerikan Kanser ve Kalp Birliği’nden, Avrupa ve Türk Kardiyoloji Derneği’ne kadar tüm bilimsel kuruluşlar, sağlığımızı ve hayatımızı tehdit eden risk faktörlerinin tedavisinde ilk önce ve ısrarla yaşam tarzı değişikliğini şart koşuyor.

 Çünkü yaşam tarzındaki köklü değişiklik, 1 yıl içinde bile koroner damar sertliğinde önemli gerilemeye yol açar. Şişman kişilerin vücut ağırlığının % 5-10’u arasında kilo vermesi kan basıncı, kan şekeri, kan yağları ve kanın pıhtılaşması üzerine iyi etki gösterir. Yaklaşık 4 kg’lık kilo kaybı bile riskli hastalarda şeker hastalığına gidişi önler. Fiziki aktiviteyi artırmanın hemen akla gelen önemli iki yararı, HDL kolesterol düzeyinde artma ve tüm sebeplere bağlı ölüm oranında azalmadır.

 Bütün bu yararlara rağmen, yaşam tarzını neden değiştiremediğimiz ve nasıl değiştireceği konusu, hâlâ önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Neden değiştiremiyoruz çünkü, sorunun ne olduğunun farkında bile değiliz. Yavaşça ısıtılan suda yaşayan kurbağa gibi bu küresel akvaryumda yaşayan insanlar, suyunun ısındığını fark edemiyor. Ayrıca sıradan insanların yaşam tarzını değiştirme yetkisi ve bilgisi yok. Onlar sunulan bir hayatı farkında olmadan yaşıyorlar.

 Bilim dünyası ise çözümün şartını kesin olarak söylüyor: ‘Hastalık ve felaket üreten yaşam tarzınızı değiştirin!’ Bu konuda hiçbir fikir ayrılığı yok.

 Asıl sorun şu: Alışageldiğimiz konforlu yaşam tarzından nasıl vazgeçeceğiz? Ve daha önemlisi; modern kılıfı içinde pazarlanan yaşam tarzı nasıl değişir? Bu şifreyi çözemezsek, felaket senaryoları yazmaya ve yaşamaya devam edeceğiz.

 Bilim dünyası, ısrarla yaşam tarzını değiştirin demesine rağmen, hastalıklı yaşam tarzının savunucuları yaşam tarzımıza karışmayın diye yaygara yapıyorlar. Bu sahte özgürlük şampiyonlarının arkasında sigara, alkol ve hastalıktan rant sağlayan hastalık lobisi var.

 Yaşam tarzını değiştirin diye feryat eden bilim adamlarına rağmen neden değiştiremiyoruz?

 Bilim adamları mı anlatamıyor, yoksa biz mi anlamıyoruz? Onların söylediği şeyleri yapmak neden bu kadar zor?

 Bizim irademizi hiçe sayan küresel iradenin yaşam tarzına teslim mi olacağız?

 Sağlıklı hayat tarzını yaşama şansına ne zaman sahip olacağız? Asıl Da Vinci’nin şifresi bu!

 Hayatımızı ve sağlığımızı kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Bu şifreyi çözmeden yaşam tarzını değiştirmek, hastalıklara karşı koruyucu önlemleri almak mümkün değildir.

www.aciamagercek.com



Bu yazı 1,330 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,870 µs