En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
3 Mayıs 2014

BU NE BİÇİM OKUMAKTIR?




TÜM YAZILAR İÇİN AŞAĞIDAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ 

İLİM KENDİN BİLMEKTİR, SEN KENDİNİ BİLMEZ İSEN BU NE BİÇİM OKUMAKTIR?

Yunus, asırlar öncesinden galiba bize sesleniyor. Neden mi? Çünkü kendimizi bilmiyoruz ama her yer okul, her yer dersane, her yer üniversite dolu, milyonlar sürekli okuyor ama boşuna. Gazeteden kitaptan geçilmiyor, herkesin elinde akıllı telefon… Sohbet için toplanan kişiler bile birbirinin yüzüne bakmadan, kendi dünyalarında ama kendilerinden habersiz, gözleri ekranda sürekli okuyor. Sürekli okuyor ama kendinden, sağlığından, çevresinden, tarihinden, kültüründen habersiz. Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.

Bu ne biçim okumaktır?

Aydın ve bilim dünyamız kendi sorunlarını okumaz. Okumak; olayların, sorunların perde arkasını anlamaktır. Okumak kıraat etmek, göz gezdirmek değildir. Aydın dediğimiz taife, yıllardır havanda su dövüyor. Boş şeylerle toplumu uyutuyor, ya da kamplara bölüyor. Toplumun sağlık ve hayatını ilgilendiren sorunlar, aydın geçinenlerin idrak sınırlarının ötesinde. Aşağıda, aydınımızın umurunda olmayan acı gerçekleri okuyacaksınız :

Önlenebilir ölümlerde dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz. 1994-99 yılları arasında 37 ülkenin bulunduğu sıralamada erkeklerde koroner kalp hastalıklarından ölüm oranı, Kore ve Çin’de 100 binde 50 iken, Türkiye’de 650. Yani 13 misli fazla ama aydın ve bilim dünyamız bilmiyor. Kendi sağlık ve hayatından bile habersiz. Bu ne biçim okumaktır.

Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesi’nin yaptığı araştırma 2005’te yayınlandı. Ölümlerin yüzde 86’sı önlenebilir nedenlerden ama aydın ve bilim dünyamız bunu da bilmiyor. 'Önlenebilir' demek, önlenmediği için pisipisine ölüyor demek. Ölen bir çocuk için dünyayı ayağa kaldıranların, her yıl hastalık üreten küresel yaşam tarzının öldürdüğü yüzbinlerce insanımızın dramına duyarsız kalması ve bu küresel katilin peşinden gitmesi düşündürücü. Alkol, sigara, fastfood kısıtlanmasına karşı çıkanlar da yine bunlar.  

Hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, diyabet, metabolik sendrom ve şişmanlık adeta salgına dönüşmüş durumda. 17 milyon kişi hipertansiyon hastası, çoğunun bundan haberi bile yok. CREDİT isimli ulusal araştırmaya göre, Türkiye`de 8 milyon böbrek hastası bulunuyor yani her 7 erişkinden biri böbrek hastası. Şeker hastası sayısı 1990’da 1 milyonken şimdi 10 milyonu geçti.

Koroner kalp hastalığı, 1990 yılından beri her yıl % 7 artıyor. 2012’de akut koroner sendromla yatan hasta sayısı 420.000, yıllık ölüm oranı %32. TEKHARF araştırması 2013 verilerine göre, kalpten ölümlerde Avrupa şampiyonuyuz. Kalpten ölümler İngiltere ve Almanya’nın 3 - 4 katı. 3,5 milyon koroner kalp hasta havuzuna, her yıl 120 bin yeni hasta ekleniyor.

Kalp hastalıkları hem ekonomik sorun, hem de sosyal bir yara ama kötü kaderimizi 24 yıldır araştıran TEKHARF araştırmasını ve ömrünü bu araştırmaya adayan Prof. Dr. Altan Onat’ı bilmiyoruz. Bilsek söyledikleri karşısında irkilir, gereğini yapardık. Bu ülkede televole yıldızı, şarkıcı, futbolcu daha değerli. Altan hoca yıllardır ısrarla söylüyor : ‘Sağlık harcamaları hastalıkları önlemeye ve sağlığı korumaya yönelik olmalı’ ama dinleyen yok. Peki ne yapıyoruz? Artan hasta ordusunu, en pahalı ilaç ve teknolojiyle güya tedavi etmeye çalışıyoruz. Ama kime çalışıyoruz? Tabii ki yabancılara. İthal ilaç ve teknolojiyle kimi zengin ediyoruz? Sonuç ne? Fiyasko.    

Kalp yetmezliğinde dünya şampiyonu olduğumuzu gösteren HAPPY isimli araştırmayı, kim happy, neden happy bilmiyoruz.

‘Vasküler Risk’ isimli araştırma sonuçlarına göre, ülkemizde 5 yıllık dönemde stent ve baypas gibi tedavi yöntemleri % 90 artarken, kalp krizi, felç ve ölüm oranı azalacağına, % 170 neden artmış bilmiyoruz. Her yer hastane doldu. Yoğun bakımlarda ve mezarlarda yer kalmadı ama nedenlerini bilmiyoruz.

İLİM KENDİN BİLMEKTİR

Bilmek için okumak gerek. İlk emir ; oku ama okumuyoruz. Okumak sebep-sonuç ilişkisi kurmak, bilimsel düşünmek. Okumak idrak etmek, gereğini yapmak, kötü kaderini değiştirmek.

Bilim dünyamız, küresel sektörün kendi çıkarları için finanse ettiği araştırmaları en ince ayrıntısına kadar ezbere bilir ama kendi kötü kaderini gösteren araştırmaları bilmez, görmez, duymaz. Bilmiş olsak böyle zavallı durumda olur muyduk : 9 yıllık dönemde sağlık harcamaları % 800 artmış ama daha sağlıklı değiliz. Bu araştırmaları okuyup gereğini yapmayacaksak niye yapıyoruz?

Aydın ve bilim dünyamız bu acı gerçekleri bilmez, görmez, duymaz, okumaz, anlamaz, konuşmaz. Bilim; sebep - sonuç ilişkisi kuran disiplinin adı ise, kötü kader gibi yakamıza yapışan sonuçları önlemenin yolu, sebepleri önlemekten geçer ama bilim dünyamız, bilimin sadece lafını eder. Bunca yıldır milyonlarca insanımız önlenebilir nedenlerden ölmüş ve hastalanmış, umurunda değil. Herkes performansını artırmakla meşgul. Umurunda olsa ülkemizde insanların % 86’sı önlenebilir nedenlerden ölürken önlem alır, tekrarına mani olurdu. Aydın ve bilim dünyamızın idrak yolları hasta, bu yüzden ne yapacağını bilemiyor.

SEN KENDİNİ BİLMEZ İSEN

TURDEP II  2010 sonuçlarına göre diyabet oranı : % 13.7 yani 10 milyonu geçti. PURE 2013 sonuçları ise felaket : % 18 ! Son 3 yılda %13’ten %18’e çıktı. Hastaların %80’inde  kan şekeri kontrolü yetersiz. Aydın ve bilim dünyamız, son 22 yılda % 1000 artan şeker hastalığını önlemeyi akıl edemediğimiz için her yıl 4 milyar doları şekerle ilgili hastalıklara harcıyoruz görmüyor, harcanan paraya rağmen halkımız neden daha sağlıklı değil bilmiyor.

Sağlığa harcanan paranın aslan payı ilaç ve ithal teknolojiye gittiği için, 2 TL’ye hasta muayene ediyoruz onu da bilmiyor. Tuvalet ücretinden az bir ücrete muayenenin nedeni, ilaç ve teknoloji ithalatına harcanan paradan geriye bu kadar kalacağını, okuyamadığı içindir. Yarın, sıkışan hastalar daha ucuz diye gelirse şaşırmayın. 2013 yılında muayene olan hasta sayısının 700 milyona ulaştığını hatırlatalım.

Zengin olmanın yolu hastalıkları önlemekten geçiyor ama aydın ve bilim dünyamız bilmiyor. Refah ve sağlığın yolu bilim teknolojide keşif, patent ve üretimden geçiyor onu da beceremiyor. İlaçtan yüksek teknolojiye ithal etmek kolayına geliyor. Sağlığa harcadığımız para ise Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artarken hastalıklar azalmamış hızla artmış, nedendir düşünemiyor. Ne dev hastaneler, ne sağlığa harcanan milyarlar ve ne de giydiğimiz kırmızılar (kırmızı giy, kalbini koru) sağlığı korumuyor ama görmüyor.

Aydın ve bilim dünyamız bu acı gerçekleri bilmez, görmez, duymaz, okumaz, anlamaz, konuşmaz. ‘Neden ilaç ve aşı üretemiyor ve başkalarına milyarlarca dolar ödüyoruz’ diye düşünmez. Niye ‘Önleyici Tıp, Önleyici Kardiyoloji, Önleyici Kanser bilim dalları yok, neden Önleyici Halk Sağlığı Fakülteleri yok’ diye kafa yormaz, mücadele etmez. Kuyruğu peşinde dolanan kedi gibi, kıt kaynaklarımızı, sağlık ve hayatımızı harcıyoruz, görmez. Hastalıkları önlemek sosyetemizi bozuyor.

Halbuki Huang Dee, 4600 yıl önce, Çin’in ilk tıp kitabında ne diyor :

Süper doktorlar hastalıkları önler,  vasat doktorlar erken teşhis ve tedavi eder,  diğerleri ise hastalıklardan yarar sağlar. 

1923 yılı hekim sayısı : 554, 1960 yılı hekim sayısı : 9826 , 2013 yılı hekim sayısı : 130.000, 2023 yılı hedefi : 300.000, 100.000 doktor ithal edilecek.

Aydınımızın dilinde felç var, acı gerçekleri konuşamıyor. Herkese bir doktor olsa ne yazar diyemiyor. Dünya Sağlık Örgütü, çok az masrafla hastalıkların önemli oranda önleneceğini, bu yolla sağlık sistemlerinin iflas etmesinin önleneceğini bildiriyor, okumuyor. Hastalıklara harcadığımız para 67 milyar dolar olmuş ve bu rakam giderek artıyor, SGK bütçesi alarm veriyor. SGK’daki batak; 57.6 milyar TL, aydın ve bilim dünyamız bu artışı az görüyor. Hastalıktan sürünüyor, hasta toplum oluyoruz farkında değil. Modern tıp ilerlerken, hastalıklar azalacağına artıyor, nedendir kafa yormaz.

BU NE BİÇİM OKUMAKTIR?

Her yer üniversite doldu ama hala bilimsel anlayıştan yoksunuz. Çünkü ezberci, teste ve dersaneye dayalı eğitim sistemi, beyinleri uyuşturuyor ve bilimsel anlayışı yok ediyor. Hatta bu eğitim sisteminin dişlileri arasında ezilen aydın ve okumuş kesimin beyni daha çok hasar görüyor. Bilimsel anlayışın, bu eğitim sistemi ve tahsille köreldiğini unutmadan belirtelim.

Üniversitelerin çoğu sosyal bilimler ama sosyal olayları bile analizde, bilimsel sebep – sonuç ilişkileri kuramıyoruz. Bu hastalık özelikle aydınımızda yaygın. Aydın ve bilim dünyamız duyduğunu, tercüme ettiğini basma kalıp tekrarlar durur, sorgulamaz. Teste dayalı ezberci eğitimin sonucu bu.

Bilim dünyamız, dış dünyanın yaptığı araştırmaları en ince ayrıntısına kadar ezbere biliyor ama kendi halkının acıklı halini yansıtan araştırmaları bilmiyor. Biliyorsa, bu bilginin hamallığını niye yapıyor? Aydın ve bilim dünyamız bu zavallı halini bilmeden, hiç kimseye ışık veremez. Gönül ve akıl insanımız Yunus Emre ne diyor :

‘İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmez isen bu ne biçim okumaktır’

KAYNAKLAR

1. Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap

2. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor. http://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/24/gun101.html

3. Böbrek hastalığında dünya şampiyonuyuz. http://bizimsaglik.com/c/ho.asp?Pagenum=11&id=6455&yid=-1&

4.Erişkin diyabetli sayısı 1990’da 1 milyon. TKD Arşiv 2000; 28: 20-26.  KKH riskini yükselten diyabet hızla artıyor.

5.Kalp krizi ölümlerinde Avrupa'nın zirvesindeyiz. http://www.turkiyegazetesi.com.tr/saglik/58911.aspx

6. http://www.sdplatform.com/Haberler/Haberler/2510/Vaskuler-Risk-Calismasinin-sonuclari-aciklandi.aspx

7. Türk Kardiyoloji Derneği Ulusal kalp sağlığı raporu – 2007 http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=432

18. ‘Happy’ araştırması. http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-kardiyologlar-istanbul8217da-toplandi-676-405-6680.html

9. http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1180238&title=400-bin-euroluk-yapay-kalbin-bedelini-artik-devlet-odeyecek

10. TURDEP-1 ve TURDEP-2 (2010) HEM BEL HEM KALÇA BÜYÜYOR. http://kongresunumgazetesi.com/archives/933

11. Türkiye’de şişmanlık ve diyabet alarmı ! PURE – 2010.http://www.sagliktagundem.com/haber/turkiye_de_sismanlik_ve_diyabet_alarmi.htm

12. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/dis-haberler/tr-hastalklarn-maliyeti-47-trilyon-dolar-bulacak-1-76-37482.html
13. Sigaraya yılda 15 milyar dolar harcıyoruz. http://www.ntvmsnbc.com/id/25101255/

14. http://gundem.milliyet.com.tr/kanada-da-58-milyar liksigaradavasi/gundem/gundemdetay/09.06.2012/1551346/default.htm   1999’da ABD’de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yılda 246 milyar dolar ödemeyi kabul etti

15. SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI.

http://www.medimagazin.com.tr/hekim/sgk/tr-saglik-harcamalari-9-yilda-8-kat-artti-2-18-34892.html

İLGİLİ YAZILAR :

Kalp pilinde devrim!

Türk doktoru dünya tedavi protokolünü değiştirdi.

Yüzbinlerce hastaya boşuboşuna kalp pili takılmış.

GAZETE HABERTÜRK / CEYDA ERENOĞLU
cerenoglu@htgazete.com.tr

Kalp yetersizliği tedavisi için kalp pili takılan hastaların yarısının bu işlemden yarar görmemelerinin nedeni uzun süredir çözülemeyen bir sırdı. Soruna çözüm bulan Türk doktor, dünyadaki tedavi protokolünü değiştirdi. Böylece yüz binlerce hastaya gereksiz kalp pili takılmasının önüne geçilecek. En yeni haber ise ekim ayında basılacak tedavi kılavuzunun bu sonuçlar ışığında yenilenmiş olması.

İstanbul Acıbadem Maslak Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı ve Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. İlke Sipahi, uzun yıllar ABD Case Western Reserve Üniversitesi ile Cleveland Clinik'te doktor ve öğretim üyesi olarak çalıştıktan sonra 7 ay önce Türkiyeye dönüş yaptı. Amerika'da yaptığı araştırma ile kalp pillerinin takıldığı hastaların yarısının bundan yararlanamamasının sırrını çözen Sipahi'nin bu çalışması, ekim ayında yenilenecek kalp pili tedavi kılavuzunu değiştirmekle kalmayıp tedavide de çığır açacak.

HASTALARIN YARISINDA SONUÇ VERMİYOR
Kalp pillerinin 20 yılı aşkın süredir kullanımda olduğuna dikkat çeken, kalbinde blok bulunan ve kalp ritmi aşırı yavaşlayan hastalarda, bayılma ve hatta ölümle sonuçlanan süreçler oluşabileceğini söyleyen Sipahi, kalbin yapay bir jeneratörle uyarılması halinde kalp hızının normale döndüğünü ve bu pillerin ilk geliştirilme amacının da bu soruna çözüm bulmak olduğunu ifade ediyor. Diğer yandan, 2000'lerin başlarından itibaren kalp yetersizliğinin tedavisinde, özel 3 odacıklı yani kalbin 3 ayrı odacığını ardışık olarak uyarabilen bir takım özel kalp pillerinin de kullanılmaya başlandığını belirten Sipahi, araştırmasının, kalp yetersizliği tedavisinde kullanılan bu yeni nesil pillerle ilgili olduğunu dile getiriyor. Doç. Dr. Sipahi, sözü edilen pillerden dünya çapında yüz binlerce hastaya takıldığını söylüyor. Bu pillerin hastaların yaklaşık yüzde 40'ında, kimi serilerde ise yüzde 50'sinde hiç yarar sağlamadığı görülüyor.

10 YILDAN BERİ ÇÖZÜLEMEYEN SIR
Bunun çok önemli bir oran olduğunu ve nedenini çözmek için dünyada 10 yıldır hummalı bir çalışma gerçekleştiğini kaydeden Sipahi, hastaların yarısının kalp pili tedavisine yanıt vermemesinin altındaki sorunu merak etmesinin kendisini çözüme götüren ilk adım olduğunu belirtiyor.

Bu noktada tedaviden sonuç alınmamasına ilişkin çeşitli varsayımlar yürütülüyor. Bazı araştırmacılar bunun nedeninin damar sertliğine bağlı kalp yetersizliği hastalarının pil tedavisine yanıt vermemelerinden, bazıları cinsiyetin öneminden, kimileri büyük enfarktüs geçirmiş hastalarda sorun olmasından kaynaklandığını düşünüyor. Sorunun kalp ultrasonundaki bazı parametrelerdeki değişimlerden de kaynaklanabileceği yönündeki tahminler de araştırılırken Sipahi, hiç kimsenin soruna kendisinin yaklaştığı şekilde bakmadığını belirtiyor.

NE YAPTI?
Tedavi protokolünde her kalp yetersizliği hastasına elektrokardiyografi (EKG) çekildiğini ve elektrosunda kalbin uyarılma süresinin 0.12 saniyenin 0.12 saniye 120 milisaniyeye denk geliyor) üzerinde olan hastalara kalp pili takılmasının önerildiğini söyleyen Sipahi, araştırmamız, bu sınır değerin 150 milisaniye olması gerektiğini, 120 -150 arasındaki hastaların bu pillerden hiç istifade etmediklerini gösteriyor diyor.

Bu hafta tüm kılavuzların revize edildiğine ve dünya çapında yeni pil takma kriterinin 150 milisaniye olacağına dikkat çekerek bunun yüzbinlerce hastanın hayatını etkileyecek bir gelişme olduğunu belirten Sipahi, Bu yeni yaklaşım sonucunda çok sayıda kalp yetersizliği hastasına gereksiz yere bu pahalı cihazlar takılmayacak, bu cihazlardan sadece gerçekten ihtiyacı olan hastalar yararlanacak ifadesini kullanıyor.

DOÇ. DR. İLKE SİPAHİ: ÖMÜR UZAYACAK ŞİKÂYETLER AZALACAK

Biz hekimler olarak hemen her zaman hastaları teker teker tedavi ediyoruz. Araştırma yapmanın güzelliği ise bir seferde yüz binlerce, hatta milyonlarca insanı tedavi edebilmek veya yanlış tedaviden kurtarabilmekte. Bu sonucun en özel yönü, önümüzdeki 10 yıl içinde milyonlarca insanın gereksiz yere bu uygulamaya bel bağlamayacak olması. Öte yandan doğru hastalarda pil tedavisi ömrün uzamasına ve kalp yetersizliği şikâyetlerinin azalmasına neden olacak. Bu kadar geniş insan kitlelerinin hayatına 8 -10 sayfalık bir araştırma makalesiyle etki etmek büyük bir mutluluk.

6 BİN HASTA KATILDI
2009 yılı sonunda başlatılan araştırma 6 bine yakın hastanın verilerini inceliyor. Çok merkezli gerçekleşen bu çalışmada Doç. Dr. Sipahi, 120 - 150 milisaniye arasında uyarılma süresi olan kalp yetersizliği hastalarının pilden hiç yararlanamadıklarını, yaşam sürelerinin uzamadığını, bu hastaların şikâyetlerinin azalmadığını ve hastaneye yatışlarında azalma olmadığını gösteriyor. Veriler bu kadar güçlü, sonuçlar ise bu kadar net olunca, 1 yıl içinde tüm tıp cemiyetleri (Amerikan Kalp Birliği, Amerikan Kardiyoloji Birliği, Kalp Ritim Cemiyeti, Amerikan Kalp Yetersizliği Cemiyeti, Amerikan Kalp Cerrahisi Cemiyetleri) araştırmanın geçerliliğini kabul ederek ortak yayınladıkları kılavuzları Doç Dr. İlke Sipahi?nin önerdiği şekilde revize ediyor.

http://www.haberturk.com/saglik/haber/778302-kalp-pilinde-devrim

TÜM YAZILAR İÇİN AŞAĞIDAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ   



Bu yazı 2,142 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,278 µs