Her yer üniversite doldu ama hala bilimsel anlayıştan yoksunuz. Çünkü ezberci, teste ve dersaneye dayalı eğitim sistemi, beyinleri uyuşturuyor ve bilimsel anlayışı yok ediyor. Hatta bu eğitim sisteminin dişlileri arasında ezilen aydın ve okumuş kesimin beyninin daha çok hasar gördüğünü söyleyebiliriz. Bilimsel anlayışın bu eğitim sistemi ve tahsille gelişmediğini unutmadan belirtelim.
Kars’tan gelen ve okuma yazması olmayan bir hastamın göğüs ağrısını tarif ederken bilimsel anlayışına şaşırdım. Göğüs ağrısı yürürken geliyor, dinlenirse geçiyormuş. Kollarını ve vücudunu oynatınca veya bastırınca ağrısı yokmuş. Cahil denilen adam hayret veren sebep sonuç ilişkileri kuruyor, bilimsel analizler yapıyordu. Zıt bir örnek daha verirsek konu daha iyi anlaşılır. Profesör olan bir hastam ise, kendisine çok iyi baktığını ve kalbinin ağrımaması gerektiğini ifade ederken aklınca kendine kalp hastalığı teşhisi koyuyor ve tahsili nedeniyle bu hastalığı kendine yakıştıramıyordu. Güya bilim insanı. Kısa keselim. Tahsil belki cehaleti alıyor ama bilimsel anlayış vermiyor, tabii bizim ülkemizde.
Üniversitelerimizin çoğu sosyal bilimler ama sosyal olayları bile analizde bilimsel sebep sonuç ilişkileri kuramıyoruz. Bu hastalık özelikle aydınımızda yaygın. Örneğin seçim sonuçlarını ele alalım. Aydınımız, istekleri olmayınca bilimsel analiz yapmak yerine hemen kendi halkını suçluyor. ‘Bunlar makarnaya satıldı’ diyor. Yahut ‘bu halk geri zekalı, aptallar sürüsü’ diye kendi halkına hakaret ediyor. Halbuki zavallı olan kendisi. Rakamları bile bırakın analiz ve yorum yapmayı, görmekten bile aciz. Bilmiyor ki aşağıladığı halkın beyni, en karmaşık istatistik programlarıyla 30 milyon dolarlık süper bilgisayarların çözemediği doğru cevabı, tereyağından kıl çeker gibi çözüyor farkında değil.
Halkımızın yabancı hayranlığı ile kirlenmemiş beyni, seçecekleri dahil her şeyi, hem de tarihi derinliği ile birlikte ROC analizinden bile karmaşık istatistik programlarıyla değerlendirirken, taklitçi ve kopyacı aydınımız başkasının keşfettiği süper bilgisayarlara ve akıllı telefonlara hayranlık duyuyor. Sanki kendi keşfetti. Bilimi değil, yabancıdan geleni ayna gibi yansıtarak halkının gözlerini rahatsız ediyor. Kendi ışığı yok, başkasının ışığına ayna görevi yaparken bile halkını aşağılıyor. Sen önce ‘makarnacı, geri zekalı, aptal’ diye halkını aşağılamak yerine bu halkın aklına, zihnine ve ferasetine hayranlık duy, saygı göster. Çiçek pasajında rakı bardaklarını aydınlatmak aydın olmak için yeterli mi?
Halbuki cahil dedikleri halkımız dış kaynaklı oyunları, planları her şeyi görüyor, biliyor. Halkımız Mısır’ı, Suriye’yi, Ukrayna’yı ve başına örülmek istenen çorapları biliyor. Devletin kılcal damarlarına kadar yayılmış dış güçlerin ajanı parelel yapıları da, onların işbirlikçilerini de görüyor. Atatürk’ün özgürlük ve bağımsızlık ışığıyla aydınlanan beyni bu hainliği hazmedemiyor ve milli refleks gösteriyor.
Aydınımız ise, bilimsel öngörüden uzak, geleceği göremiyor. Kendini çobandan üstün görme anlayışı işe yaramayınca, ‘cahil halka mahkumuz’ diyor ama kendisine oy verecek yeterli sayıda çocuktan yoksun. Cahil diye hor gördüğü halkın 3-5 çocuğu olduğunu ve bu kitlenin sürekli çoğaldığını bile görmekten aciz, yani bakar kör. Aydınımız bu yüzyıl bittiğinde nesli tükeneceği için dinazorlar gibi tarih sahnesinden silineceğini de göremiyor ama sürekli iktidar rüyası görmekten yorgun. Aydınımız bilimsel düşünceden yoksun. Sürekli çoğalan ahaliyi cahil ve aptal diye karşınıza alırsanız size kim oy verecek, uzaylılar mı? Aydınımız bu acı gerçeği bile düşünemiyor, zavallı.
Başarının sırlarını öğrenmek istiyorsan başarılı sonuçları incele güzel kardeşim, bu halk yıllardır bu insanlara neden sevgi gösteriyor? Babasının oğlu mu? İnsanlar bu devirde kardeşine bile oy vermezken neden bunlara oy veriyor? Bilimsel düşünmek için öyle milyon dolarlık laboratuvarlara filan gerek yok. Sadece sebep sonuç ilişkisi kuracaksın ama önyargısız ve bilimsel anlayışa uygun şekilde ama kuramadığın ortada. Çünkü sen de bu eğitim sisteminin kurbanısın. Cahil diye suçladığın halk, senden daha şanslı, hiç değilse ne yaptığını biliyor.
Hiçbir şey bilmiyorsak, biraz mütevazi olalım, nezaket gösterip başarıyı gösteren insanları çağırıp dinlemesini öğrenelim, tabii dinlemeye sabrımız varsa. Bu başarının sırrı nedir? Hazır lopta olsa, başarılı örneklerden yararlanın. Ama ‘bizde de beyin var, kendi aklımızla olayları inceler, ders almasını biliriz’ diyorsak, o zaman Atatürk’ün hayatta en hakiki mürşit bilimdir ilkesini yeniden öğrenelim. Atatürk’ün ‘dünyanın en zeki, çalışkan, ahlaklı ve efendi olan halkı Türk halkıdır’ sözüne inanalım. Atatürk’ün izinden gitmek lafla olmaz.
Aydınımız bu zavallı halini bilmeden, hiç kimseye ışık veremez çünkü beyni dumura uğramış, pili bitmiş. Aydınımız yabancı hayranlığından kurtulup önce kendini yani halkını bilmeli, nereden geldiğini, tarihini, kültürünü bilmeli. Gönül ve akıl insanımız Yunus Emre ne diyor : ‘İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmez isen bu ne biçim okumaktır’.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle