En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
26 Aralık 2013

ZİHİNSEL DARBE




TÜM YAZILAR İÇİN AŞAĞIDAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ 

Ülkemizi ekonomik kriz, kaos ve kardeş kavgasına sokmak için başlatılan sinsi savaş tüm şiddetiyle devam ediyor. Krizin amacı; çatışma ve kaosun zorladığı değişim, ama nasıl? Dış güçlerin istediği şekilde milli iradeyi değiştirmek, küresel iradeyi hakim kılmak. Bunca gürültünün nedeni bu. İstedikleri olmazsa,bu seferde kardeş kavgası çıkarıp cezalandırmak. Kullandıkları SS yöntemiyle dedikleri gibi olacaksınız, ya Seve Seve ya da... Nerede planlanan değişim olacaksa, orada çatışma ve kaos başlıyor. Birdenbire dosyalar havalarda uçuşuyor, devlet ve medyaya yerleşmiş gizli kuvvetler bir anda ortalığı kasıp kavuruyor. Yeni yöntem : ZİHİNSEL DARBE

Olay beyinlerde bitiyor. Sosyal medya yoluyla beyinler formatlanırken, cep telefonlarına gelen mesajlar, tweetler gündemi belirliyor. Sosyal medyayı kullanan gizli güç, ülkeleri sarsıyor, iktidarları alaşağı ediyor. Gönderilen dosya, kaset ve mesajlarla zihinler allak bullak ediliyor. Zihinlere yayılan fitne ve nifak salgınıyla beyinler can çekişiyor. Formatlanan beyinler sağlıklı düşünemiyor, sorunları çözemiyor, sokaklara dökülüyor. Çağımızda ülkeleri yıkmanın en kestirme yolu zihinsel savaş. Silahı, her çeşit medya.

Her çeşit tezgah, entrika ve kumpas, ülkemizin bölünmesi, krize girmesi, çökmesi ve yıkılması üzerine kurulu. Yazılan, çizilen, söylenen yalanların amacı zihinleri çelmek, ümitsizlik aşılamak, moral bozmak, kargaşa ve kaos çıkarmak. Doğrudan beynimize saldırıyorlar, farkında değiliz. Tüm değerler siliniyor, beynimiz biçimlendiriliyor, bilgisayarımıza yeni programlar yükleniyor. Bizi biz yapan değerler elden giderken habersiz seyrediyoruz. Beş duyumuz ve zihnimiz gizlice ele geçiriliyor. Sonuçta algımız giderek değişiyor, dünyayı artık bu pencereden görüyoruz.

Bizi yanıltarak irademizi ele geçirmeye çalışan bu karanlık savaş uyutuyor, aldatıyor ve tüm değerlerimizi yok ediyor. Görmemiz istenenleri görüyor, yapmamız istenenleri yapıyor, sinsi bir savaşın kurbanı oluyoruz. Yaşamsal sorunlarda bile beyinler donmuş, insanlar boş boş bakıyor. Zavallı eşekler, soğuktan donarken vicdan ve merhamet yoksunları kameraya çekmekle meşgul.

Her çeşit zihinsel aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyor, kendimizden bile şüpheye düşüyoruz. Aynı yolun yolcusu olanlar, arkadan birbirini hançerliyor. Beraber yürüyenler, şimdi birbirine çelme takıyor. Sanki zaman tünelinde aklımız ve dimağımız kayboluyor. Akıl tutulması işte bu! Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor, geleceğin küresel robotları hazırlanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını kurgulamanın ve modern köleliğin en kestirme yolu, zihinsel soykırım işte bu.

İnsan beynini karıştıran bu salgın, sessiz ve derinden bulaşıyor. Öncelikle aydın, sanatçı, toplum önderleri ve bilim adamları seçiliyor. Stratejik beyinlerin sessiz ve derinden ele geçirilmesi, her çeşit işgalden daha kolay ve etkili bir yöntem.

TV kanalları adeta uçak gemisi olmuş, toplumun algısını bombalayan haberler, diziler, programlar uçak ve helikopter gibi birbiri ardına sortiler yapıyor. Kıtalararası balistik füzelerin yerini denizaşırı fırlatılan dosya ve emirler almış ülkeleri mahvediyor. Her yer toz duman altında. Makyajlı ve süslü kuvvetler, haberlerle zihinleri felç ediyor. TV kanallarına konuşlanmış keçi sakallı, yabancı aksanlı, yabancı bavullu özel kuvvetler yalan dolan dosyalarla beyinleri haşat ediyor. Kışkırtılan kitleler sokağa dökülüyor, fitne ve nifak kol geziyor.

Sosyal medyanın küresel sahipleri için seçilmiş iktidarları zihinsel savaşla yıkmak çok kolay. Birkaç milyar dolarla bir düzine satılmışı bu amaca uygun olarak kiralamak mümkün. Yüzlerce onar dakikalık videolarla milyonlarca takipçinin beyinlerinin yıkanması ve bunlar vasıtasıyla zihinlerin milli iradeye karşı kışkırtılması yeterli. Tabii bu amaca ulaşmak için yüzlerce, binlerce youtube videosuyla bıkmadan usanmadan zihinsel savaşın sürdürülmesi gerekir. Sonuçta bir avuç etki ajanı halkı uyarma tezgahıyla ekonomik kriz, kaos, isyan çıkarmak ve iktidarları devirmek için gece gündüz çalışıyor, Türkiye düşmanlığı yapıyor. Bunlar görünen ve bilinen düşmandan daha tehlikeli

Yalan yanlış haberler ve dosyalar, toplumun bilinç altına binlerce kere işlenerek, sadakat, ahde vefa, kardeşlik, güven ve tüm değerler yok ediliyor. Yüklenen dosyalar, algı ve yaşantıyı yeniden formatlıyor. Algıyı ele geçiren, algı sahibine ait herşeyi ele geçirmiş oluyor. Ülkeleri işgal etmeye veya varlıklarını satın almaya gerek yok. Sahibinin algısını etkilemeniz yeterli.

Uzaktan kumanda elimizde, ekran karşısında hipnotize oluyoruz. Haberler, açık oturumlar, morfinli diziler ve reklamlar toplumun bilinçaltını uyuşturuyor, teslim alıyor. Bağımlılık artarken özgürlükler kayboluyor. Algıyı yöneten toplumu esir alıyor.

Kanlı ve acımasız savaşlar, kıyamet sahneleri, soygun, hırsızlık, rüşvet, kapkaç, tecavüz ve insanlık dışı ne varsa hepsi, sıradan olaylar gibi zihinlere işleniyor. Amaç, insanlık vicdanını yok ederek vahşet dolu kötü bir dünyaya ve kötülük yapmaya alıştırma. Toplumsal şiddetin asıl nedeni bu. Bu yüzden dünyadaki vahşeti film gibi izliyoruz.Şiddet ve katliamlar medyanın etkisiyle bir virüs gibi yayılıyor. Medya, reyting için kan ve şiddete ihtiyaç duyuyor. Haberler ve filmlerde şiddet, cinayet, hırsızlık, tecavüz gibi suçları  meze gibi kullanması bu yüzden. Zihinlere yüklenen bu kanlı yazılım, bilim dünyası, aydınlar ve yönetimlerin umurunda değil. Umurunda olsa yasaklama girişimleri olurdu.

Kötülük dünyası zihinlere yükleniyor. Beyinlere kazınan algı, kötülük o kadar da kötü değil, hayatın parçası. Kötülük dünyasında kötülerle ve kötülüklerle yaşamaya alışmalıyız. Kötülük, bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılıyor. Artık her türlü kriz ve çelişki beklenir ve normal karşılanır oldu. İnsanlar, vahşeti seyrederken afiyetle yemeğini yiyor. Bilinçaltına yüklenen vahşi batının şiddet programları yerine, karıncayı bile incitmeyen kültürümüzün hoşgörü, kardeşlik, insanlık ve ahlakını yüklemek gerekiyor ama zehirli diller kötülük ve fitne saçıyor.

Kardeşlik, ahlak, özgürlük, adalet algıları tamamen yok ediliyor. Asırlardır düzgün ve tutarlı yaşayan bir toplum, bu hızlı değişimi kaldıramıyor. Gece gündüz yapılan bombardımanlar sonucu olup biteni şaşkınlıkla izliyoruz. Sanki hızlı trene binmiş gibi asırlık değişimleri sanal alemde bir anda yaşıyoruz.

Bu zihinsel savaşın hedefi toplumsal aklımızı esir alıp yönetmek. Bu savaşın kurbanları bilim ve teknoloji üretemiyor, hiçbir sorununu çözemiyor, sürekli ağız dalaşıyla kavga üretiyor. Çünkü batının istediği bu. Yoksa cep telefonu, ilaç ve teknolojiyi kime satacak? Bizi nasıl sömürecek? Bu yüzden İslam alemi kan revan içinde birbirini yok ederken, batı dünyasında kimsenin burnu bile kanamıyor. Çağımızda köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Akıl oyunu böyle oynanıyor. Bu oyunun amacı; fitne ve nifakla oyalanan toplumu reklamlarla tüketim çukuruna gömmek. İsrafı yasaklayan kültürümüzü vahşi batıyla tüketmek. Dış güçler de neymiş diyenler tiyatronun figüranı. Oynanan oyunun adı : kucakta demokrasi, kucakta ekonomi…

Planlı, programlı, dış kaynaklı kötülük tohumları ekiliyor. Hiçbir inançta olmayan netliğe sahip olan yüce dinimiz hakkında namazdan oruca, zekattan kurbana kadar çıkarılan fitnenin amacı da aynı: zihinleri bulandırıp insanları şüpheye düşürmek. Melekler kaç kanatlı? Adam başı kaç huri düşüyor? Zihinler bunlarla meşgul edilirken göz göre göre dini, milli, ahlaki değerler yok ediliyor. Din adamı kılığında kışkırtıcı söylemler bizi birbirimize düşürüyor. Zehirli diller fitne ve nifak saçıyor, kardeşliğimizi tarümar ediyor. Gariban müslümanlar neye ve kime inanacağını bilemiyor. Bir taraftan birbirine zıt din adamları ve dini yayınlar, öbür taraftan morfinli diziler, reklamlar, filmler beynimizi perişan edip uyuştururken narkozun etkisiyle pelte gibi oluyoruz. Sıra kanlı kardeş kavgasını başlatacak altın vuruşa geliyor. Kanlı ve masraflı savaşlar son hamle.

Zihinsel ve kültürel değerleri çökertilen toplumları birbirine düşürüp yıkmak batının uzmanlık alanı. Osmanlı böyle çökertildi. Afrika böyle sömürüldü. Bir avuç sözde aydın, tarihçi, siyasetçi, medyacı, bilim ve din adamı, bu kansız savaşın komutanı. Bilinçaltı laboratuarları bu yeni savaşın komuta merkezi.

En ince noktasına kadar incelenen dini, milli, ahlaki değerlerin hassas sinir uçları belirleniyor ve konunun uzmanları operasyona başlıyor. Karikatürlerle, filmlerle yapılan saldırılar, bayrak ve yüce kitabımız Kuran’ı yakma provakasyonları hep aynı senaryonun parçası. İslam alemi, nifak tohumları sonucu kan revan içinde birbirini yok ederken, sömüren dünyanın neden burnu bile kanamıyor? Müslümanları terörist gibi gösterme girişimi ve ‘medeniyetler çatışması’ palavrası bu aşağılık savaşın hain planı. Libya, Suriye, Mısır, ve Bengadeş’ten sonra yeni hedef Türkiye. Aktör ve figüranlar yerli de olsa, kaos dış kaynaklı.

Kime çalıştığı meçhul kişiler çevrede güven sağladıktan sonra en mahrem yerlere giriyor, çıkıyor. Sanki sandaldan balıklara ekmek atar gibi göstere göstere pahalı hediyeler saçıyor. Bu sahneler kanıt olacak şekilde full HD çekiliyor, ülkeyi rezil eden kasetler, filmler dünyaya servis ediyor. Türkiye ile alay ediyorlar. Ülkenin yanında yer alması gerekenler de küresel safta yer tutmuş, koro halinde bağırıyor. Orkestrasyon mükemmel. Her şey eş zamanlı. Yabancı elçiler de topa giriyor. AB, Türkiye’yi AB’ye almamakla tehdit ediyor. Yabancı medya, uzantılarıyla birlikte bizi dünyaya rezil edecek boyutta yayın yapıyor.

Böylesi Hollywood filmlerinde bile yok. Senaryo orijinal, prodüksiyon süper, Oscar’a aday. Beddua sahnesi bile çok özel çekilmiş, insanlar galeyana geliyor. Bu filmde her şey var. İhanet, aşk, gözyaşı, macera, Bu kadar kusursuz operasyon, bu kadar süper prodüksiyon yerli olamaz. Belediye seçimlerinden tam 100 gün önce düğmeye basılıyor. Demek ki toplumsal psikoloji uzmanları da devrede, adamlar bilimsel çalışıyor. Mesela 28 şubat tahliyeleri, Diyarbakır’da ret olayı, FED kararları, ekonomik kriz çıkarmaya yönelik girişimler ve diğerleri… 

Bizi birbirimize düşürenler, devletin, siyasetin, ekonominin harim-i ismetine giriyor, her çeşit ameliyat yapıyor, görevi önlemek olanlar ise kayıp. Bu soyguna yol açanları, düşmanla işbirliği yapanları kim ortaya çıkaracak, bunlara kim dur diyecek? Önlem alması gerekenler buhar olmuş. Demek ki devlet güvenliğimiz tehlikede. Peki kendini koruyamayan devlet bizi nasıl koruyacak? Himmete muhtaç dede, kime himmet ede? Bir devleti yıkmanın en kolay yolu, devletin gözü, kulağı ve beyni olan yapıları yok etmektir. Bu organları bozulan devletler, göremez, duyamaz ve ne yapacağını bilemez. Acilen zihinsel savaşı idrak eden milli koruma kalkanına ihtiyaç duyuyoruz.

Yaşam tarzımızı kirleten, değerlerimizi çürüten ve her çeşit hastalığı üreten, işte bu zihinsel savaş. Bu kirli ortamda zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlığı korumak imkansız. Sağlıktan ekonomiye her alanda devam eden bu savaşı idrak edemeyen toplumların, en değerli varlığı olan zihnini koruması çok zor. Bu savaşı bilmeyen millet ve devletlerin yaşama şansı yok. Bu savaşın galibi, insan beynine hükmedecektir. 

Yanlış teşhisten doğru tedavi çıkmaz. Bu yüzden ne kadına şiddet, ne de sağlıkta şiddet önlenebilir. Şiddetin kaynağı, ekonomiden zihinsel savaşa acımasızca sürdürülen küresel anlayış ve küresel politikalardır. Küresel anlayışın zombiye çevirdiği yaratıklar, zihinsel yazılım nedeniyle ne yaptığını idrak etmeden vuruyor, kırıyor, öldürüyor. Karıncayı incitmeyen bir millet nasıl bu hale geldi, anlamadan şiddet önlenemez. Şiddet, sürdürülen zihinsel savaşın sadece bir cephesi. Ahlaktan vicdana tüm insani değerler yok ediliyor, yerine zombi yazılımı yükleniyor. Bu oyunu görün artık. Kimse küresel politikalardan vazgeçmeyeceğine göre şiddetin önlenmesi mümkün değildir. Ülkelerin ekonomik düzeyine ve şiddet yazılımının derecesine göre, şiddet azalır veya artar. Değişen sadece budur.

Bu karanlık savaşta teslimiyet kölelik, kaçmak ise imkansız. Bu savaşı; ya biz kazanacağız ve gerçek anlamda özgür olacağız, ya da ipleri dış dünyanın eline teslim edecek, paraya ve güce tapan modern köleler olacağız. Bu sinsi savaşı anlayan ve önlem alan Milli Algı Kurumu’na ihtiyaç duyuyoruz. Yoksa halimiz harap. Bir süre sonra nasıl bu hale düştük diye dövüneceğiz ama iş işten geçmiş olacak. 

Çağımız bilim teknoloji çağı. Artık istihbarat savaşları her çeşit medya üzerinden yapılıyor. Bunu bireysel takip etmek yeterli değil organize takip gereklidir. Medyadaki teknolojik gelişmeleri takip edecek ve PROAKTİF önlemleri alacak kurumun adı Medya Akademisidir. 200 Üniversite ve 170 binlik bilim ordumuz niçin var? Çağımızda sürdürülen zihinsel savaşı bilim ordusunu organize etmeden kazanamayız. Başımıza musibet gelmeden proaktif önlem alamıyoruz. Düşmanın silahıyla zafer kazanılmaz. Tweeter, facebook, instegram... Her alanda milli medyamızı kurmalıyız. Tek çare : En gelismiş bilimsel ve teknolojik yöntemleri kullanan Medya Akademisidir.


TÜM YAZILAR İÇİN AŞAĞIDAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ 



Bu yazı 1,617 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,730 µs