En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
4 Haziran 2012

MODERN YAŞAM TARZI CAN ÇEKİŞİYOR




 

İki asırdır peşinden koştuğumuz, ulaşmak için her fedakarlığa katlandığımız batı tipi yaşam tarzı can çekişiyor. Kanlı savaşlar, zulüm, sömürü, gelir dengesizliği, adaletsiz bir dünya, salgın gibi yayılan hastalıklar, buzdağlarının tereyağ gibi erimesi, küresel ısınma, sel baskınları, iklim sorunları… Sayısı belirsiz binlerce sorun, bu yaşam tarzının insana ve dünyaya huzur ve mutluluk getirmediğini ilan ediyor.

 

Derelere akıtılan zehirler, içme suyumuza karışan kanalizasyon suları, yemyeşil çevreye atılan, toprağa gömülen binlerce varil içindeki kimyasal atıklar, filtresiz bacalardan üstümüze çöken zehirli dumanlar, devasa gemilerle ülkemize sokulan milyonlarca ton hurdalar... Bu vahşi yaşam tarzı yüzünden dünyamız hızla kirleniyor ve hayatımızın en temel ihtiyacı olan oksijen azalırken karbondioksit hızla artıyor.

 

Dünyamız yaşanmaz hale gelirken, yaşam alanlarımız daralıyor. Ölmeden girdiğimiz çok katlı beton mezarlar şehirleri işgal ederken, AVM’ler tüketim tanrısının kabesi oluyor. İnançları bile sarsan zihinsel dönüşümle beyinler çözülüyor. Piyasa tanrısı imanın şartlarını da değişime zorluyor. İnsanı ve dünyayı tüketen bu yeni dinin kelime-i şahadeti para, elçisi medya, putları markalar, rahmeti kredi kartları, müridleri ise tüketim kabesinin hacıları. Herkesin dilinde ‘borsa, faiz, döviz’ sürekli tesbih ediyor.

 

Tüm hayatımız kameralarla izleniyor. Kredi kartları, cep telefonu, internet küresel gözün bilgisi ve kontrolü altında. Yaşadığımız hayat, sanki büyük gözün senaryosu. Özgürlüğün para ve güce devredildiği bu dünyada, zihnimize yüklenen sanal bir hayatı yaşıyormuş gibi yapıyoruz. Aslında yaşadığımız dış dünyanın bitmek bilmeyen istekleri... Seçeneklerin listesi önceden hafıza kartımıza işleniyor, biz de güya özgür seçimler yapıyoruz. Bunun neresi özgürlük? Bilgi bombardımanı altında toplum ne yapacağını bilemiyor. Derin tarihi geçmişi olan milletler bile gözlerine far tutulmuş tavşanlar gibi şaşırmış ve çaresiz. Bu yaşam tarzının yarattığı şükretmesini bilmeyen aç gözlü toplum modeli, aşırı tüketimi kırbaçlarken kaynakların tükenmesi, paylaşım savaşları, ekonomik krizler kaderimiz oluyor.

 

Sağlık ve hayatımıza geçirilen çuval içinde debelenip duruyoruz. Hiçbir önlem can çekişen sistemi ayakta tutmaya yetmiyor. Sürekli çalışan dünya para matbaaları, borsa, faiz, döviz Bermuda şeytan üçgeni gibi birikimleri yutarken sömürüyü artırmaktan başka işe yaramıyor. Çöküşü geciktirmek için yapılan savaşlar, daha büyük bir çöküşe yol açarken yorgun ve hasta dünyayı uçuruma itiyor. İçinde yaşadığımız akvaryumu hastalık üreten bataklığa çeviren bu yaşam tarzı, felaketlerin asıl nedeni.

 

Modern ve çağdaş kelimesi ardına gizlenen vahşi ve yok edici bir yaşam tarzı ile karşı karşıyayız. Sadece sağlık ve hayatımızı değil, tüm yaşam alanlarımızı, dünyamızı felakete sürüklüyor. Savaşlar geçici bir yıkıma yol açarken bu yıkım ilerleyici ve yok edici.

BU YAŞAM TARZI NEDEN DEĞİŞMİYOR? 

Modern yaşam tarzı sadece sağladığı kolaylıklar ve konfor ile değil aynı zamanda geleneksel kurallar yerine kişisel istekleri de tatmin eden yönüyle uyuşturucu gibidir. Bu uyuşturucuya alışan toplumların fiziksel ve zihinsel konforu terketmesi mümkün değildir. Bu yüzden ne yiyeceğinden nasıl yaşayacağına kadar zihinlere yüklenen yaşam tarzının esiri olmaya mahkumdur. Giderek artan borçlanma, suç oranları, hastalıklar, yozlaşma... bu bağımlılığın sonucudur. Daha fazla borçlanmadan avuç avuç alınan ilaçlara, küresel ısınmadan çevre kirliliğine kadar alınan her türlü önlem, hasta eden, kirleten, tüketen modern yaşam tarzını değiştirmek için değil bağımlı olduğumuz modern yaşam tarzını sürdürmek içindir. Modern yaşam tarzından vazgeçerek sağlıklı yaşam tarzına geçmek, bağımlı toplumların idrak edebileceği birşey değildir. Onsuz yaşamak mümkün değildir.

Canavarı yaratanlar ne yapacağını bilemez durumda. Küresel ısınma mehdisi Al Gore, ‘Uygunsuz gerçek’ belgeseliyle bizi ve dünyamızı yok oluşa sürükleyen bu yaşam tarzını sorguluyor: Çağdaş ve modern ise, neden bizi ve dünyamızı hasta ediyor? Küresel liderler toplantı üzerine toplantı yapıyor, çözüm üstüne çözüm üretiyor da ne oluyor? Her gün binlerce yenisi çıkıyor, sorunlar kördüğüm oluyor. Yamalı bohça haline gelen bu hastalık ve sorun üreten yaşam tarzı artık dikiş tutmuyor. Kul hakkı yemeğe dayalı bu sistem, huzur ve mutluluk vermiyor. Daha fazla pay almak için toplumları ve ülkeleri birbirine düşüren ayak oyunları, nifak tohumları, kanlı savaşlar artık çözüm getirmiyor. Kaynakları ele geçirmek için dünyayı kan ve ateşe veren aç gözlü canavarın dişleri birer birer dökülüyor.

 

İnsanoğlu, sağlığı bozmayan, hastalık üretmeyen bir dünyanın hasretini çekiyor. Kaynakları tüketmeyen, çevreyi kirletmeyen bir anlayış olamaz mı? Tarihte bunun örnekleri yok mu? Allah’ın bize lütfettiği doğayı ve insanı bozmayan yaşam tarzı mümkün değil mi? Çok mu zor, hayal mi görüyoruz? İnsanlık vicdanını kanatan yaşam tarzından başka çıkar yol yok mudur? Açlık, susuzluk, felaketler, kan ve gözyaşı insanlığın kaderi mi? Küresel ısınma ve çağımızın yaygın hastalıklarıyla sonumuzu hazırlayan bu yaşam tarzının alternatifini bulmak zorundayız. 

İnsanı, kendinden başka kimseyi düşünmeyen ‘ben tarikatı’nın tüketim canavarına dönüştüren bu felaketin ilacı, Yunus'tan Mevlana'ya Anadolu erenlerinin gönül anlayışı. Batı dünyasının dünyayı kirleten tüketim hırsının tek tedavi yolu bizim gönül dünyamız. Tabii akıl edenler için. Maneviyat dünyamız küresel ısınmaya yol açmıyor. Batı dünyasının tüketim anlayışı gaz emisyonunu artırır, küresel kıyamete yol açarken, israfı yasaklayan, maddi ihtiyaç ve ihtirasları sınırlayan kültürümüz yaşam sigortamız olabilir. 

 

Sevgi ve saygıya dayanan Milli kültürümüz dünyayı ve insanı hasta etmiyor, aksine dünyayı ve insanı tüketen vahşi yaşam tarzının ürettiği kötülük ve hastalıkları önlüyor. Anne karnındaki minik canı bile kutsayan kültür ve anlayışımız, kendi yavrusuna bile kıyan vahşetin panzehiri.  En küçük hayatı bile parçalayan, öldüren anlayış ise, ‘can taşıyor’ diye hayata saygı duyan insani kültürümüzün düşmanı. Hayatı (LİVE) tersine çeviren (EVİL) şeytani anlayış; hayatı, insanı, doğayı bozuyor, yok ediyor.

 

Hayatın tersi, hastalık ve ölüm. Yol ayırımındayız ve hayat tarzımız gideceğimiz yolu belirliyor. Yaradılanı hoşgören inanç ve kültürümüz, kana susayan ve gözyaşıyla beslenen tek dişi kalmış canavarın kirleten, hasta eden, öldüren genlerini değiştirebilir. Karıncayı bile incitmeyen hayat tarzımızı dünyaya sunacak aydınımız, ne yazık ki dünyayı bozan, hasta eden küresel yaşam tarzından medet umuyor, çağdaş diye ona koşuyor. Beyin nakli nasıl yapılır?  

 

KAYNAKLAR

Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap, 2006    

Günümüz çekirdek ailesi

Günümüz çekirdek ailesi !

 

DÜNYA SAĞLIĞI ALARM VERİYOR

BM Çevre Raporu, dünya sağlığının tehlikeli boyutlarına dikkat çekti.

  

Brezilya'daki Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı Rio Artı 20 Zirvesi öncesinde hazırlanan Birleşmiş Milletler Çevre Raporu, mavi gezegen için alarm zillerinin çaldığını gösteriyor.

Dünya nüfusu, kentleşme ve tüketim hızla artıyor, gezegenin kaynakları geri dönülemeyecek biçimde hızla tüketiliyor.
 
Gezegenin sağlığının kötüye gittiğine dikkat çeken bu uyarı, Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın Rio Artı 20 Zirvesi için hazırladığı rapordan.
 
Atmosferin, karaların, suyun, biyolojik çeşitliliğin durumunu değerlendiren rapor dünyanın sağlığı konusunda alarm zillerinin çalmakta olduğunu gösteriyor.
 
Öyle ki, beş yıl öncesinde belirlenen 90 hedeften geçen zaman içinde sadece 4'üne ulaşıldı.
 
Dünyanın halini ortaya koyan veriler kaygı verici:
 
Her yıl İngiltere'nin alanı kadar orman tahrip ediliyor, sera gazı salımları azaltılamıyor.
 
Temiz içme suyundan mahrum olanların sayısı 600 milyonu aşıyor.
 
Hava kirliliği her yıl 6 milyon kişinin ölümüne neden oluyor.
 
Bu hızla giderse, 2 bin 100'de dünyanın hava sıcaklığı ortalamanın üç santigrad derece üstüne çıkmış olacak.
 
Okyanusların da sadece yüzde 1,6'sı korunabiliyor. Buna karşı, denizlerde ölü alanlar artıyor, balık rezervleri hızla tüketiliyor, soyu tükenen türlere sürekli yenileri ekleniyor.
 
Nüfus artıyor, buna paralel olarak da tüketim baş döndürücü bir hızla artıyor.
 
Gezegenin kaynaklarını en çok tüketenlerin başını da, Avrupa ile Kuzey Amerika'daki ülkeler çekiyor.
 
Rapordaki bu verilerin ışığında, yıllardır vurgulanan nokta bir kez daha tekrarlanıyor: Geri dönülemez noktaya gelinmeden önlemler bir an önce alınmalı, aksi taktirde çok geç olacak.
 
trthaber   07 Haziran 2012

 

 

2030′a kadar Türkiye halkının yüzde 99′u kanser olacak

 

A Haber’de yayınlanan Mehmet Ali Önel Yönetimindeki Deşifre Programı”nda günümüzde üzerinde en çok tartışılan sağlık sorunlarından kanser ve tedavisi masaya yatırıldı.

A Haber’de yayınlanan Mehmet Ali Önel Yönetimindeki Deşifre Programı”nda günümüzde  üzerinde en çok tartışılan sağlık sorunlarından kanser ve tedavisi masaya yatırıldı.

 

 Programa konuk olan Türkiye’nin kanser tedavisi konusunda otorite ismi Prof.Dr Erkan Topuz, kanser hastalığı ve tedavisi ile ilgili şok açıklamalarda bulundu..

 

Prof.Dr Topuz, Dünyada 2030 yılında 75 milyon insanın kansere yakalanacağını belirtirken, doğal yaşamdan uzaklaşmanın kanser  hastalığına davetiye çıkardığını sözlerine ekledi.

 

“Kanserin %7’si ile %10’u genetik. 1/6’i virütik veya bakteriyel . %40 çevresel faktörler. Geri kalan kısmı meçhul. Biz sebebini bulmadan milyarlarca dolar tedaviye akıtıyoruz. Çünkü kar tedavide, kimyasallarda.” diyen Topuz, yaşamımızdaki kanserojenlere de dikkat çekti. Özellikle sentetik halı, perde, yatak, yorgan, yastık gibi tekstil ürünlerinin kanserojen madde içerdiğini belirten Topuz, yünden ve pamuktan vazgeçilmemesi gerektiğini dile getirdi. Kuru temizlemede kullanılan maddelerin de zararlı olduğunu ve kuru temizlemeden sonra kıyafetlerin 15-20 gün boyunca havlandırılmasını öneren Erkan Topuz, kozmetik ürünlerde de riskin yüksek olduğunu söyledi ve ekledi “saç boyalarında  organik boyaların tercih edin”. Topuz ayrıca; kullanılan içme suyunun da, 3 ayda bir farklı marka ile değiştirilmesi gerektiğini ifade etti.

 

.........................................................................................................................................

İnsanoğlu kendi mezarını kazıyor

DIŞ HABERLER SERVİSİ - Milliyet.com.tr »

Dünyanın önde gelen 22 bilim insanı ortak imzayla Nature dergisinde bir yazı yayımlayarak çevre konusunda uyarılarda bulundu. Bilim adamlarına göre ‘Hemen bir şey yapılmazsa çok geç olacak’

İklim değişimi, nüfusun hızla artışı ve çevrenin tahribatı bu yüzyıl içinde dünyanın sonunu getirecek! Dünyanın önde gelen 22 bilim insanının desteklediği bu uyarı dünyanın en ciddi bilim dergisi Nature’da ortak imzayla yayınlandı. İnsanlığın en kritik dönemine girdiği konusunda uyaran bilim insanları “hemen bir şey yapılmazsa çok geç olacak” dedi.

NESİLLER TÜKENECEK
Felaketlerin birkaç yüzyıl sonra gerçekleşeceği fikrine karşı çıkan bilim insanları buzul çağı ile şimdiki zamanı karşılaştırdı. Bunda göre Dünya, 12 bin yıl önce gerçekleşen buzulların çekildiği dönemden bu yana görülmemiş değişikliklere doğru gidiyor.
Meydana gelecek felaketlerden biri yeryüzündeki önemli türlerin nesillerinin tükenmesi olarak açıklanıyor. Berkeley kentinde bulunan California Üniversitesi’nden biyoloji profesörü Anthony Barnosky yüzyılın sonunda Dünya’nın bugüne göre çok büyük değişikliklere sahne olacağını söyledi. Barnosky’e göre, bu yeni gezegen yaşamak için pek de hoş olmayacak...

‘ŞİMDİ KAVŞAKTAYIZ’
Yani değişim buzul döneminden çok daha hızlı meydana geldi. Sanayi Devrimi’nin başlangıcından bu yana atmosferdeki karbondioksit oranı yüzde 35 arttı.
Küresel sıcaklıklar da hızla yükseldi. Bilim insanlarının Dünya’yı kurtarmak için önerdiği en önemli şey ise kaynakların boşa tüketilmemesi olarak açıklanıyor. Barnosky araştırma sonucunda, şimdi bir kavşaktayız, hiçbir şey yapmamayı seçersek bu kırılmaları yaşarız. Torunlarımıza kötü bir gelecek veririz” açıklamasında bulundu.

Dünya 2070’de kavrulacak.

Nature dergisinde yer alan araştırma şu kritik bilgilere dayandırıldı:
- Bugün yaklaşık 7 milyar olan dünya nüfusu hızlı bir şekilde artarak yüzyılın ortalarına doğru 9.3 milyar kişiye çıkacak. Nüfusun artışı sınırlı kaynaklar üzerindeki baskıyı daha da artıracak.

- Küresel ısınma Birleşmiş Milletler’in öngördüğü 2 dereceden daha fazla artacak. 2070 yılında Dünya’daki sıcaklık insan evrimi boyunca hiç olmadığı kadar yükselecek.

- Araştırmada yer alan bilim insanlarına göre biyoçeşitlilik de gittikçe azalacak. Bu da sadece birkaç nesil sonra yaşam kalitesini, temiz suyu, tarımı kötü yönde etkileyecek. Beslenme kaynaklarının gittikçe tükenmesine neden olacak. Buna göre insanlar dünyadaki kaynakları, özellikle de fosil yakıtları hızla tüketerek kendi mezarını kazıyor.

DIŞ HABERLER SERVİSİ

Milliyet.com.tr »

  



Bu yazı 2,903 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,058 µs