En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
18 Aralık 2011

BİLİME TERS DÜŞEN KAYBEDER



www.kemalyesilcimen.com

 

Diğer yazılar için aşağıdaki kutuyu tıklayınız

 

TKD (Türk Kardiyoloji Derneği)  kolesterol konusunu çok güzel özetlemiş ; “Bir insanda kalp hastalığı varsa, kolesterole bağlı kriz riski yüzde 28 civarında. Verdiğimiz ilaçlarla bu risk yüzde 18′e düşüyor. Bu da şu demek oluyor, 100 kişinin içinden 10 kişinin hayatını kurtarıyoruz.”    

 

Bu çok önemli bilginin ülkemiz için ne anlama geldiğini izah edelim; Bugün için ülkemizdeki koroner kalp hastası sayısı 3 milyon civarında olup, yıllık artış hızına göre 10 yıl içinde 2 katına çıkması hesaplanıyor. Kolesterol ilaçları, her 100 kişiden 10 kişinin hayatını kurtarıyorsa, koroner kalp hastası olan 3 milyon kişi için bu rakam 300.000 kişi demektir. Yani ilacın bırakılması halinde 3 tane Sarıkamış felaketi kapıda demektir. Şu an sağlıklı görünseler bile 10 yıl içinde hasta grubuna dahil olacak diğer 3 milyon kişi ise farklı bir gruptur. Bu grup için kolesterol ilaçlarının mutlak riski azaltma oranı % 3 olduğuna göre, bir Sarıkamış faciası da bu grupta yolda demektir.

 

Böyle bir felakete karşı kim duyarsız olabilir? Sağlık otoriteleri ve bilim kurumları elbette buna müsaade edemezler. Bu kurumlara itibar etmeyeceksek kime itibar edeceğiz? Eğer en ufak bir şüphe olsaydı, bu ilaçlar çoktan toplanmış olurdu.

 

Bilimsel kanıtları değerlendirmek uzmanlık ister. Bu uzmanlık yoksa, hatalı yorumlar ve bunların ölümcül sonuçları kaçınılmaz olur. Kardiyoloji derneği, uzman doktorların tedavisini bozarak ölüme ve kalp krizine yol açması kesin olan bilim dışı kampanyalara karşı hastaları ve üyelerini uyarıyor. Eğer böyle yapmasaydı, varlık nedeni olan görevini yapmamış olurdu. Eğer böyle yapmasaydı, bir sürü insan bu ilaçları bırakarak yöneldiği bilimsel değeri olmayan bitkisel ilaçlardan ölebilirdi. Sağlık Bakanlığı’nın yasakladığı bitkisel ilaçlar, kardiyoloji derneği sayesinde toplanmıştır. 

 

Çağımızın bilimsel tıbbında, tedaviyi kanıta dayalı tıp belirler. Kanıta dayalı tıbbın özeti ise bilimsel rehberlerdir. Bilimsel rehberler küresel şirketlerin finanse ettiği araştırmalara dayansa da, bunların himayesinde şirket çıkarlarını yansıtan izler taşısa da, onları dikkate almak zorundayız. Çünkü bilim üretemiyoruz. Çünkü milyar dolarlık araştırmaları finanse edecek gücümüz yok. Bilimi üretenler, batının gelişmiş ülkeleri. Bilimi üreten de, rehberleri yazan da onlar. Gururumuza dokunsa da bunu kabul edelim. Bilelim ki biz sadece bilimi, üretenlerden bedavaya aşırıyoruz. Onlar da ürettikleri ilaç, teknoloji ve sağlık turizminin pazarlanması için buna göz yumuyor. Bu bilim kurumlarını kuran, onlara yön veren, finansmanını sağlayan, bilimsel araştırma ve kongreleri düzenleyen, milyonlarca doktoru bu sistem içinde eğiten, reklam ve pazarlama işinde kullanan küresel üst akıl, bu iyilikleri babasının hayrına yapmıyor. Trilyonlarca dolarlık hastalık değirmenin dönmesi, sistemin yürümesi bu organizasyonu yapan üst akla bağlı. Kullandığınız kalp pilinden stentlere ve hayat kurtaran ilaçlara kadar bütün gelişmeleri bilime yön veren üst akla borçluyuz. Bilimsel rehberleri küresel şirketler etkiliyor diye bunlara sırtımızı dönemeyiz. 

Doktorlar ise, üretilen bilimin özeti olan bilimsel rehberlere göre hastaları teşhis ve tedavi ediyor yani bilgiyi servis ediyor. Bilim ve teknoloji için yapılan harcamalar ve araştırmalar, trilyonlarca dolarlık ilaç ve aşı sektörü dahil hepsi üst aklın eseri. Yüzbinlerce ilacın içinde bize para getiren bir patentimiz bile yok. Lafa gelince biz de araştırma yapıyoruz ama getirisi yok. Bilimsel gelişmeleri servis edenlerin her yıl yapılan binlerce araştırmayı okuyacak zamanı ve imkanı bile yoktur. Sürekli yenilenen bu bilgi ummanında rehberler olmasa boğuluruz. Bu nedenle bilim üreten ülkelerin ciddi bilim kurumları (AHA, ESC), bilimsel sonuçları, uzmanların yararlanması ve standartı sağlamak amacıyla gelişmeleri bilimsel rehberler halinde özetler ve bilimsel gelişmelere göre belli aralıklarla yeniler. Bu rehberlerin değişimi, yeni bilimsel kanıtların ortaya çıkması sonucu bilim kurumlarının onayı ile olur.  Doktorlar da gri alanlar hariç, ihtilafa düşmeden bu rehberleri ülke koşullarına göre hastalara servis ederler. Sektörün bu rehberleri kendi çıkarları için yönlendirdiği doğrudur. Ulusal bilim kurumlarının etki altında kalmadan bunları gözden geçirmesi, ülkelerin sosyo- ekonomik koşullarına göre düzenlemesi, uygun olmayan varsa ayıklaması gerekir. Mesela çok pahalı bir yöntemi fakir bir ülkeye, bu bilimsel gerçek diye dayatamazsınız. Amerika ve Japonya gibi ilaç ve teknolojiyi kendi üreten ülkeler bile bir çok öneriyi dikkate almıyor. Ayrıca gelişen ülkeler milli ve yerli üretime öncelik veriyor, biz niye vermeyelim? Buna karşı çıkanlar, küresel çıkarlara hizmet ediyor.

AHA- ESC gibi bilim kurumlarının hazırladığı bilimsel rehberler, bizim gibi bilim üretemeyen ülkeler için kolaylıktır. Çünkü binlerce araştırmayı yapacak ne paramız ne de kapasitemiz var. Ayrıca kimsenin bu kadar çok araştırmayı okuyacak, analiz edecek, değerlendirecek vakti ve sabrı yok. Sağlık kurumlarının bu bilimsel rehberleri uygulaması ise, doktorlar arasında uzlaşıyı sağlamak ve kaosu önlemek içindir. Yoksa bitkisel tedavilerde olduğu gibi herkes kendine göre tedavi ederse aynı hastaya herkes farklı tedaviler önerdiği için kaos çıkar, tıbba olan güven sarsılır. Bilimsel rehberler ne KHK ve ne de Demoklesin kılıcıdır. Bilimde mandacı anlayıştan kurtulmamız gerekiyor. Bilimsel rehberler değişmez kutsal metin de değildir. Her ülkenin bilimsel rehberi, ülkelerin farklı özellikleri nedeniyle farklı olabiliyor. Bilimsel rehberleri kutsal metin olarak kabul etmek ne kadar yanlışsa, yok farzetmekte o kadar yanlıştır. Bize maliyeti sıfır olan özetlenmiş güncel bilgilerden neden yararlanmayalım? 

Sigorta şirketlerinin ve mahkemelerin bu rehberleri içtihat kabul etmesi bilimsel anlayışa uygun değildir. Çünkü rehberler zaman içinde değişir. Aynı anda bile farklı bilimsel öneriler olabilir. Değişimin nedeni sadece yeni bilimsel araştırma sonuçları değildir. Küresel şirketlerin çıkarları da bilimsel rehberleri etkiler. Bir ilacın ve teknolojik ürünün önerisi ve reddi milyarlarca dolar demektir. Bilimsel kurumlardaki etkin isimler ve rehberleri hazırlayanların birçoğu zaten firma bağlantılıdır. Bilim ardındaki bu ekonomik savaşı bilmeyenlerin sağlıkta oynanan oyunları anlaması zordur. Bu yüzden her ülke bu gerçekleri bilerek, ülke çıkarlarını gözeterek, firmalardan bağımsız olarak ve sosyo-ekonomik koşulları dikkate alarak uyarlamalıdır. 

Bu rehberlerin ABD’den Uganda’ya kadar tüm dünyada uygulandığını hatırlatalım. Hasta olursanız hangi rehbere göre tedavi olmak istersiniz? Çağımızda bu tedavileri kabul etmeyenlerin gidebileceği bir hastane yoktur. Tedavilerde teklif vardır ama ısrar yoktur. Hastayı ikna etme malpraktistir ve suçtur. Doktor, hastanın özgür iradesini etkileyemez. Ancak herkesin anlama düzeyine göre izah etmesi gerekir. 

Ülkemizde bilimsel değerlendirme dersi okutulmadığı için insanımız, bilimsel bulguları ve sonuçları değerlendiremez. Bu yüzden ehline, uzmanına danışmamız gereken konuları, halka veya kafasını kaşıyan adama havale edemeyiz. Aydın insanlar bile aynı konuda birbirine zıt sonuçları olan iki ayrı araştırma makalesini anlayamaz ve bir uzmanın izah ve yardımını ister. Ancak eğitimle kazanılan bu yetenek yoksa, örneğin kişi meta-analiz, güven aralığı… gibi bilimsel konuları bilmiyorsa sonradan öğrenmesi ve uygulaması zordur. O zaman insanımız ne yapacak? Konuyu bilen doktoruna güvenecek, başka yolu yok. Aksi halde bilimsel rehberlere sırtını dönen de, inkar eden de, yanlış anlayan da sonucuna katlanır. Çağımız bilgi ve algı çağı. Bilime ters düşen kaybeder. Bilimsel bilgiyi yanlış yorumlayan, yanlış bilen, yanlış uygulayan da kaybeder. Madem milyar dolarlık bilimsel araştırmaları yapamıyoruz, madem bilgi üretemiyoruz, hiç değilse aşırdığımız bilgiye sırtımızı dönmeyelim. 

www.kemalyesilcimen.com

 

Diğer yazılar için aşağıdaki kutuyu tıklayınız



Bu yazı 2,426 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    16,673 µs